En’âm Suresinin 152. âyet-i kerimesindeki Allahû Tealâ’nın tezekkür emrini lütfen açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âyetler ve Sırları » En’âm Suresinin 152. âyet-i kerimesindeki Allahû Tealâ’nın tezekkür emrini lütfen açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

En’âm Suresinin 152. âyet-i kerimesindeki Allahû Tealâ’nın tezekkür emrini lütfen açıklar mısınız?

En’âm Suresi 152. âyet-i kerime. Diyor ki Allahû Tealâ:

6/EN'ÂM-152: Ve lâ takrabû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddehu, ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah’ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.


“Yetimin malına o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında bir şeyle sorumlu tutmayın. Söylediğiniz zaman yakınınız olsa bile artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin. (Yani ruhunuzu da vechinizi de nefsinizi de iradenizi de Allah'a teslim edin.) Böylece tezekkür edersiniz diye işte böyle size onunla vasiyet etti.” diyor Allahû Tealâ.

Allah'ın vasiyeti; ruhunuzun, vechinizin, nefsinizin ve iradenizin Allah'a teslimini içerir. Hepsinin toplamı Allah'ın vasiyetidir. Öyleyse buradaki “Allah'ın ahdini yerine getirin.” ifadesi, Allah'ın ahdi sadece irademizin teslimidir. Ama irademizi, ruhumuzu, vechimizi ve nefsimizi Allah'a teslim etmedikçe onu da Allah'a teslim etmemiz mümkün değildir. Önce ruhumuzu (22. basamak), sonra fizik vücudumuzu (25. basamak), sonra nefsimizi (26. basamak), sonra irademizi (28. basamak) Allah'a teslim ederiz. Öyleyse ruhu, vechi ve nefsi Allah'a teslim etmedikçe demek ki irademizi Allah'a teslim etmiyoruz, edemiyoruz.

Öyleyse Allah'ın ahdi, irademizi Allah'a teslim etmek olduğuna göre bu, dolaylı bir şekilde ruhumuzu da vechimizi de nefsimizi de Allah'a teslim etmeyi içerir. Ve böylece bunu yapmışsak ehli tezekkür oluruz. Ama Allahû Tealâ’nın vasiyeti dördünü birden kapsar. Allah'ın vasiyeti, ruhumuzu da vechimizi de nefsimizi de irademizi de Allah'a teslim etmektir. O zaman ehli tezekkür oluruz. Böyle yaparsak tezekkür edebiliriz diye Allahû Tealâ burada bir işaret veriyor. “Tezekkür edelim diye Allah size onunla vasiyet etti.” diyor. Tezekkür edebilmemiz ise ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi ve irademizi Allah'a teslim ettiğimiz devrenin tezekkürüne işaret ediyor. Çünkü vasiyette 4 tane teslim birden var. Ama Allah'ın ahdinde yalnız irademizin teslimi var. Fakat irademizi teslim edebilmemiz için önce ruhumuzu, sonra vechimizi, sonra nefsimizi Allah'a teslim etmemiz şart olduğu cihetle, birisi bütünü birisi en sonuncusunu kapladığı halde netice değişmiyor.

Ehli tezekkürün asgarî kademesi, nefsimizi Allah'a teslim ettiğimiz noktadır. Ruhumuzu, vechimizi ve nefsimizi Allah'a teslim ettiğimiz noktadır. Bundan sonrası ehli tezekkürün üst boyutunu işaret eder. Kim iradesini de Allah'a teslim ederse o, devamlı Allahû Tealâ’dan emirler alarak yaşamak durumundadır. Bu ise Allah'ın o kişiye en büyük zevkleri ikram etmesi mânâsına gelir.

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah'a sonsuz hamd ve şükrederiz ki; Allah ile olan ilişkilerimizde bir güzelliği yaşamayı, bu konferansla Allahû Tealâ bize bir defa daha nasip kıldı.

Bu konferansta bir şey dikkatinizi çekmiştir. Bir kişinin söylediği: “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” ifadesiyle, onların ne kadar o ifadeyi yanlış değerlendirdiklerini gördünüz. Allahû Tealâ bizlerin dilemesini istiyor. Dilemezsek (Allah'a ulaşmayı dilemezsek) gideceğimiz yer, biz Allah'a ulaşmayı dilemediğimiz için cehennemdir. Allah bize müsaade etmediği için değil, biz dilemediğimiz için. Biz dilesek, dilek bizde olsa Allahû Tealâ derhal ona göre bizim için bir kapı açar.

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah'a sonsuz hamd ve şükrolsun ki; sevgili Aydın’lı kardeşlerimiz, sevgili misafirlerimiz, can dostlarımız, gönül dostlarımız, Türkiye’nin her tarafından Aydın’a gelen sevgili misafir kardeşlerimiz! Allahû Tealâ’nın huzurunda hepinizi selâmlayarak, Allah'ın hepinizi hem cennet saadetine hem dünya saadetine ulaştırmasını Yüce Rabbimizden dileyerek konferansımızı inşaallah burada tamamlıyoruz.

Benzer konular