En’âm Suresi 152. âyet-i kerime. Diyor ki Allahû Tealâ:
6/EN'ÂM-152: Ve lâ takrabû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddehu, ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah’ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.
“Yetimin  malına o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle  olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi  gücünün dışında bir şeyle sorumlu tutmayın. Söylediğiniz zaman yakınınız  olsa bile artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin.  (Yani ruhunuzu da vechinizi de nefsinizi de iradenizi de Allah'a teslim  edin.) Böylece tezekkür edersiniz diye işte böyle size onunla vasiyet  etti.” diyor Allahû Tealâ. 
Allah'ın vasiyeti; ruhunuzun,  vechinizin, nefsinizin ve iradenizin Allah'a teslimini içerir. Hepsinin  toplamı Allah'ın vasiyetidir. Öyleyse buradaki “Allah'ın ahdini yerine  getirin.” ifadesi, Allah'ın ahdi sadece irademizin teslimidir. Ama  irademizi, ruhumuzu, vechimizi ve nefsimizi Allah'a teslim etmedikçe onu  da Allah'a teslim etmemiz mümkün değildir. Önce ruhumuzu (22. basamak),  sonra fizik vücudumuzu (25. basamak), sonra nefsimizi (26. basamak),  sonra irademizi (28. basamak) Allah'a teslim ederiz. Öyleyse ruhu, vechi  ve nefsi Allah'a teslim etmedikçe demek ki irademizi Allah'a teslim  etmiyoruz, edemiyoruz. 
Öyleyse Allah'ın ahdi, irademizi Allah'a  teslim etmek olduğuna göre bu, dolaylı bir şekilde ruhumuzu da vechimizi  de nefsimizi de Allah'a teslim etmeyi içerir. Ve böylece bunu yapmışsak  ehli tezekkür oluruz. Ama Allahû Tealâ’nın vasiyeti dördünü birden  kapsar. Allah'ın vasiyeti, ruhumuzu da vechimizi de nefsimizi de  irademizi de Allah'a teslim etmektir. O zaman ehli tezekkür oluruz.  Böyle yaparsak tezekkür edebiliriz diye Allahû Tealâ burada bir işaret  veriyor. “Tezekkür edelim diye Allah size onunla vasiyet etti.” diyor.  Tezekkür edebilmemiz ise ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi ve irademizi  Allah'a teslim ettiğimiz devrenin tezekkürüne işaret ediyor. Çünkü  vasiyette 4 tane teslim birden var. Ama Allah'ın ahdinde yalnız  irademizin teslimi var. Fakat irademizi teslim edebilmemiz için önce  ruhumuzu, sonra vechimizi, sonra nefsimizi Allah'a teslim etmemiz şart  olduğu cihetle, birisi bütünü birisi en sonuncusunu kapladığı halde  netice değişmiyor. 
Ehli tezekkürün asgarî kademesi, nefsimizi  Allah'a teslim ettiğimiz noktadır. Ruhumuzu, vechimizi ve nefsimizi  Allah'a teslim ettiğimiz noktadır. Bundan sonrası ehli tezekkürün üst  boyutunu işaret eder. Kim iradesini de Allah'a teslim ederse o, devamlı  Allahû Tealâ’dan emirler alarak yaşamak durumundadır. Bu ise Allah'ın o  kişiye en büyük zevkleri ikram etmesi mânâsına gelir.
Sevgili  kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah'a sonsuz hamd ve  şükrederiz ki; Allah ile olan ilişkilerimizde bir güzelliği yaşamayı, bu  konferansla Allahû Tealâ bize bir defa daha nasip kıldı. 
Bu  konferansta bir şey dikkatinizi çekmiştir. Bir kişinin söylediği: “Allah  dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” ifadesiyle, onların ne kadar o ifadeyi  yanlış değerlendirdiklerini gördünüz. Allahû Tealâ bizlerin dilemesini  istiyor. Dilemezsek (Allah'a ulaşmayı dilemezsek) gideceğimiz yer, biz  Allah'a ulaşmayı dilemediğimiz için cehennemdir. Allah bize müsaade  etmediği için değil, biz dilemediğimiz için. Biz dilesek, dilek bizde  olsa Allahû Tealâ derhal ona göre bizim için bir kapı açar. 
Sevgili  kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah'a sonsuz hamd ve  şükrolsun ki; sevgili Aydın’lı kardeşlerimiz, sevgili misafirlerimiz,  can dostlarımız, gönül dostlarımız, Türkiye’nin her tarafından Aydın’a  gelen sevgili misafir kardeşlerimiz! Allahû Tealâ’nın huzurunda hepinizi  selâmlayarak, Allah'ın hepinizi hem cennet saadetine hem dünya  saadetine ulaştırmasını Yüce Rabbimizden dileyerek konferansımızı  inşaallah burada tamamlıyoruz.