En’âm Suresinin 48. âyet-i kerimesinde: "Biz resûlleri uyarıcılar ve müjdeleyiciler olmaktan başka bir şey için göndermeyiz.” diyor. Burada Allah’ın geniş zaman ve çoğul kullanması, “Biz resûllerimizi uyarıcılar ve müjdeleyiciler olsunlar diye göndermekteyiz, şu anda da gönderiyoruz.” anlamına gelir mi?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » En’âm Suresinin 48. âyet-i kerimesinde: "Biz resûlleri uyarıcılar ve müjdeleyiciler olmaktan başka bir şey için göndermeyiz.” diyor. Burada Allah’ın geniş zaman ve çoğul kullanması, “Biz resûllerimizi uyarıcılar ve müjdeleyiciler olsunlar diye göndermekteyiz, şu anda da gönderiyoruz.” anlamına gelir mi?
share on facebook  tweet  share on google  print  

En’âm Suresinin 48. âyet-i kerimesinde: "Biz resûlleri uyarıcılar ve müjdeleyiciler olmaktan başka bir şey için göndermeyiz.” diyor. Burada Allah’ın geniş zaman ve çoğul kullanması, “Biz resûllerimizi uyarıcılar ve müjdeleyiciler olsunlar diye göndermekteyiz, şu anda da gönderiyoruz.” anlamına gelir mi?

En’âm Suresinin 48. âyet-i kerimesinde: “Biz resûlleri uyarıcılar ve müjdeleyiciler olmaktan başka bir şey için göndermeyiz.” diyor. Burada Allah’ın geniş zaman kullanması, “Biz resûllerimizi uyarıcılar ve müjdeleyiciler olsunlar diye göndermekteyiz, şu anda da gönderiyoruz.” anlamına gelir mi?

Bütün devirlerde resûller olacağı için ve çoğul kullanıldığı için bu âyet, eğer Hz. Peygamberimiz (S.A.V) son resûl olsaydı, Allah, ‘Biz resûllerimizi uyarıcılar ve müjdeleyiciler olmasından başka bir şey için göndermedik.’ demez miydi?

En’âm-48:

6/EN'ÂM-48: Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur (Allah’a ulaşmayı dilerse) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.


ve ma nursilul: Biz göndermeyiz.
murseline: Resûlleri (gönderilmişleri, resûlleri).
illa mubeşşirine ve munzirin (munzirine): Allah’a ulaşmayı dileyip âmenû olanları müjdelesinler diye ve diğerlerini ikaz etsinler, uyarsınlar diye.

mubeşşirine: Müjdelemek.
munzirine: Uyarmak.

Demek ki resûllerin 2 görevi var. Biri müjdelemek, ikincisi uyarmak. Âmenû olanları müjdelemek, olmayanları uyarmak.

fe men amene ve asleha: Kim âmenû olur da ıslah olursa.
fe la havfun aleyhim ve la hum yahzenun: Onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.
“Artık onların mahzun olması söz konusu olmaz. İnsanlardan o resûllere kim uyarsa daimî zikre ulaştıkları zaman onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.”


“Şu anda da gönderiyoruz.” anlamına gelir mi diyor kardeşimiz.

Gelir. Çünkü Allahû Tealâ, “Resûl’ümü” diye Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den tekil olarak bahsetmiyor, “Resûllerimizi” diyor. Bütün devirlerdeki resûlleri ifade ediyor.

Kardeşimiz diyor ki: “Bu âyette, eğer Hz. Peygamberimiz (S.A.V) son resûl olsaydı; Allah, Biz resûllerimizi uyarıcılar ve müjdeleyiciler olmasından başka bir şey için göndermedik’ demez miydi?”

Hayır. Allahû Tealâ genellikle kullanıyor bu tarz bir ifadeyi. Allahû Tealâ’nın geçmiş zamanı, gelecek zamanı söz konusu değil. Gelecek zaman için Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki:

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.


“Kıyâmet günü şeytan insanlara olan hedefini gerçekleştirdi. Mü’minleri oluşturan bir tek fırka hariç, bütün fırkalar şeytana kul oldular.” “Olacaklar.” demiyor, “Oldular.” diyor.

Allah’a göre bütün zamanlar geçmiştir. Burada geniş zaman kullanması, Allahû Tealâ’nın zamanına kesinlikle yani mutlaka şu zamanı gösteriyor diye bir zaman izafesine imkân bırakmıyor. Ama burada Allahû Tealâ resûlleri çoğul olarak kullandığı cihetle ve geniş zaman kullandığı cihetle böyle bir kanaata varılabilir ama mutlaka öyledir demek Kur'ân hükümlerine göre mümkün değil. Yalnız ne var ki, “Resûllerimizi biz müjdelesinler ve uyarsınlar diye göndeririz.” âyet-i kerimesiyle Mu’minûn Suresinin 44. âyet-i kerimesini birleştirirsek; “Biz resûllerimizi art arda göndeririz ve bütün kavimlere göndeririz. Hangi kavme resullerimizi gönderdiysek, o kavimler resûllerimizi inkâr ettiler.”

 

23/MU'MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.


Âyet-i kerime bu. Orada da Allahû Tealâ geniş zaman kullanıyor ama bütün zamanları içine alıyor. Onun bir devamı olarak ikisini bir arada düşündüğümüz zaman böyle bir neticeye varabiliriz. Ama bu, mutlaka böyledir anlamına gelmiyor. Ama geniş ihtimalle öyle.

Benzer konular