İsrâ Suresinin 45 ve 46. âyetlerine göre kişilere Allah’ın daveti ulaştıktan sonra, bu davetin reddedilmesi halinde engeller devreye girmekte. Buna göre Allah’a ulaşmayı dileyenlere Rahîm esmasının tecelli etmesiyle hangi işlemler gerçekleşmektedir? Bizlere izah eder misiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âyetler ve Sırları » İsrâ Suresinin 45 ve 46. âyetlerine göre kişilere Allah’ın daveti ulaştıktan sonra, bu davetin reddedilmesi halinde engeller devreye girmekte. Buna göre Allah’a ulaşmayı dileyenlere Rahîm esmasının tecelli etmesiyle hangi işlemler gerçekleşmektedir? Bizlere izah eder misiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İsrâ Suresinin 45 ve 46. âyetlerine göre kişilere Allah’ın daveti ulaştıktan sonra, bu davetin reddedilmesi halinde engeller devreye girmekte. Buna göre Allah’a ulaşmayı dileyenlere Rahîm esmasının tecelli etmesiyle hangi işlemler gerçekleşmektedir? Bizlere izah eder misiniz?

Sadece olay bu değil; ama İsra 45 ve 46'ya beraberce bakalım:

17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhirati hicâben mestûrâ(mestûran).
Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).

17/İSRÂ-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûran).
O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.


ve izâ kara’tel kur’âne: Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin zaman.
cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhirati: Seninle ahirete inanmayanların arasına Biz koyarız.”, diyor Allahû Tealâ.

“Kılarız hicâben mestûrâ, gizli bir perde koyarız; yani onların gözlerinin üzerine hicab-ı mesture adlı gizli bir perdeyi koyarız.”, diyor.

İsra 46:

ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten: Ve onların kalplerinin üzerine ekinnet koyarız.
en yefkahûhu: Fıkıh etmekten, idrak etmekten onları alıkoyan
ve fî âzânihim vakrâ(vakran): Ve kulaklarına vakra koyarız.”, diyor Allahû Tealâ

Kulaklarına vakra, kalplerine ekinnet, gözlerine de hicab-ı mesture.

ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu: Allah’ın tekliğini Kur'ân’da zikrederek onlara Kur'ân’ı okuduğun zaman.
vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûran): Nefretle arkalarını döndüler.

Burada Allahû Tealâ’nın uzuvlar üzerine engeller koyması söz konusu. Ne yapmışlar? Karşı çıkmışlar. Ama karşı çıkmasalar da, herkese tebliğ yapılıyor. Bu tebliği kabul etmeyenler hem küfürdeler, hem de dalâletteler. Ama karşı çıkmayanların engelleri üzerine değil de, karşı çıkmayanların uzuvları üzerine değil de, hassaları üzerine engel konuluyor; yani gışavet adlı perde görme hassasının üzerinde, işitme hassalarının, sem’î hassalarının üzeri mühürlü ve idrak hassaları, kalplerindeki idrak hassası gene mühürlü.

Öyleyse ister inkâr etsinler, karşı çıksınlar, öfkelensinler, rezistans göstersinler, isterseler göstermesinler; kendilerine, tebliğ bütün insanlara yapılıyor. Ne resûlden haberdar olmayan kimse kalıyor, ne de tebliğden haberdar olmayan kimse kalıyor.

Düşünelim sevgili kardeşlerim, cehenneme gidenlerin hepsi tebliğe muhatap olduktan sonra cehenneme gidiyorlar. Neden? Bu kesin mi? Kesin. Ya cennete girenler? Cennete girenler de eğer resûlü dinlemeselerdi, Allah’a ulaşmayı dilemeselerdi cennete gitmeleri hiçbir şekilde mümkün değildi.

Öyleyse tebliğe muhatap olmuşlar, tebliği yerine getirmişler, cennete gidenlerin hepsi. Cehenneme gidenler de muhatap olmuşlar. Nereden biliyoruz? İşte Allahû Tealâ Zumer Suresinin 71. âyet-i kerimesinde açık ve kesin bir şekilde söylüyor. Zumer Suresinin 71. âyet-i kerimesi çok net bir şekilde anlatıyor olayı:

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alâl kâfirîn(kâfirîne).
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın?” (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.


“Cehenneme grup grup sürülürler, cehenneme girecek olanlar. Ve cehennem bekçileri onlara derler ki: ‘Size Allah’ın resûlleri gelip de, üzerinize Allah’ın âyetlerini okumadılar mı? Yani size Allah’a ulaşmayı dilemiyorsunuz, gideceğiniz yer cehennemdir, demediler mi? Ve bugün, buraya geleceğinizi söylemediler mi?’ Onlar da derler ki: ‘Söylediler, ama kâfirlerin üzerine azap hak oldu.”

Öyleyse, herkese mutlaka Allahû Tealâ söylemiş durumda. Şimdi bu söylediklerine bakıyoruz. Söylediklerinin arasında hem karşı çıkanlar var, onların uzuvlarının üzerine engel konulmuş; hem de karşı çıkmayanlar var, onların da hassalarının üzerine engel koyulmuş. Ama bir tanesi oluştuğu zaman, ikincisi otomatik olarak oluşuyor.
 
Yani kıyâmet gününe kadar, o kişinin yaşadığı devrede karşılaştığı şeyler ikinci grup engellerin de mutlaka oluşmasını sağlıyor. Ve o kişi Allah’a ulaşmayı dilediği zaman, yedi tane Allahû Tealâ’dan ihsan alıyor. Uzuvlarının ve hassalarının üzerindeki engeller yok olduktan sonra kalbine ihbat konuluyor kişinin ve her seferinde bir kısım günahını örtüyor Allahû Tealâ kişinin.

Bu kişinin üzerinde Rahîm esmasının tecelli etmesiyle işlemler, gerçekleşen işlemler de: Hem hassalar, hem uzuvlar birbirinin arkasından hedefe götürülüyor, yani engelleniyor, yani engeller gideriliyor; hassalardakiler de, uzuvlardakiler de.


Benzer konular