Hucurat Suresinin 15. âyet-i kerimesinin ışığı altında Allahû Tealâ’ya ve O’nun Resûl'üne güven konusunu açıklar mısınız?
Anasayfa » Ana Sayfa » Fena Makamı (1. teslim: ruh teslimi) » Hucurat Suresinin 15. âyet-i kerimesinin ışığı altında Allahû Tealâ’ya ve O’nun Resûl'üne güven konusunu açıklar mısınız?
Hucurat Suresinin 15. âyet-i kerimesinin ışığı altında Allahû Tealâ’ya ve O’nun Resûl'üne güven konusunu açıklar mısınız?
Hucurat 15’te Allahû Tealâ diyor ki:
Öyleyse kimdir sadıklar? Sâdikûn: Bir kişinin ruhunu, vechini, nefsini Allah'a teslim ettikten sonra ulaştığı noktadaki bir müessesedir. Bu kişi irşada ulaşacaktır. İrşada ulaştığı zaman o artık sadıklardandır. Bir de bilin ki; sadıkların üst kesimi iradelerini Allah'a teslim edenlerdir.
Öyleyse bu noktada Allah'ın Resûl'ünden şüphe edilebilir mi? Hayır, bu noktada Allah'ın Resûl'ünden şüphe edilmez. Neden? Çünkü Allahû Tealâ o kişilerin kalp gözünü ve kalp kulağını açmıştır. Bütün gök katlarını, yer katlarını onlara göstermiştir. Bir Allah'ın Zat’ı noksan kalmıştır. Allah'ın Zat’ı da devreye girerse o kişi gene sadıklardandır. Ama Allah'ın Zat’ını görmüş, Allah tarafından irşad makamına tayin edilmiş biri olur.
Öyleyse buradaki müessesede ne demek istiyor Allahû Tealâ? “Onlar, Allah'ın yolunda mallarıyla ve nefsleriyle mücadele ederler.” Hem dünyadaki Allah'ın düşmanlarına karşı olan savaşta fizik vücutları cihad ediyor hem de taguta karşı savaşta nefsleri cihad ediyor. Ve her açıdan en güzele ulaşmak üzere hareketteler.
Öyleyse kalp gözü açıldıktan sonra, 7 tane yer katı, 7 tane gök katı gösterildikten sonra ve o kişinin kalbi 18 kademe müzeyyen olduktan sonra bu kişinin Allah'ın resûlünden şüpheye düşmesi elbette mümkün değildir.
Allah razı olsun.
O, Resûl'ünü huzur namazını kıldırırken kim bilir kaç defa görmüş olur. Şaşmaz bir îmân müessesinin artık sahibi olmuştur.
49/HUCURÂT-15: İnnemâl mu’minûnellezîne âmenû billâhi ve resûlihî summe lem yertâbû ve câhedû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâh(sebîlillâhi), ulâike humus sâdikûn(sâdikûne).
Mü’minler ancak onlardır ki, Allah’a ve O’nun Resûlü’ne îmân ettiler. Sonra da şüpheye düşmediler. Ve malları ve canları ile Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, onlar sadıklardır.Öyleyse kimdir sadıklar? Sâdikûn: Bir kişinin ruhunu, vechini, nefsini Allah'a teslim ettikten sonra ulaştığı noktadaki bir müessesedir. Bu kişi irşada ulaşacaktır. İrşada ulaştığı zaman o artık sadıklardandır. Bir de bilin ki; sadıkların üst kesimi iradelerini Allah'a teslim edenlerdir.
Öyleyse bu noktada Allah'ın Resûl'ünden şüphe edilebilir mi? Hayır, bu noktada Allah'ın Resûl'ünden şüphe edilmez. Neden? Çünkü Allahû Tealâ o kişilerin kalp gözünü ve kalp kulağını açmıştır. Bütün gök katlarını, yer katlarını onlara göstermiştir. Bir Allah'ın Zat’ı noksan kalmıştır. Allah'ın Zat’ı da devreye girerse o kişi gene sadıklardandır. Ama Allah'ın Zat’ını görmüş, Allah tarafından irşad makamına tayin edilmiş biri olur.
Öyleyse buradaki müessesede ne demek istiyor Allahû Tealâ? “Onlar, Allah'ın yolunda mallarıyla ve nefsleriyle mücadele ederler.” Hem dünyadaki Allah'ın düşmanlarına karşı olan savaşta fizik vücutları cihad ediyor hem de taguta karşı savaşta nefsleri cihad ediyor. Ve her açıdan en güzele ulaşmak üzere hareketteler.
Öyleyse kalp gözü açıldıktan sonra, 7 tane yer katı, 7 tane gök katı gösterildikten sonra ve o kişinin kalbi 18 kademe müzeyyen olduktan sonra bu kişinin Allah'ın resûlünden şüpheye düşmesi elbette mümkün değildir.
Allah razı olsun.
O, Resûl'ünü huzur namazını kıldırırken kim bilir kaç defa görmüş olur. Şaşmaz bir îmân müessesinin artık sahibi olmuştur.
