Hucurat 7’e sözü edilen kalbi müzeyyen olanlar ile Âli İmrân 7’deki ulûl’elbab ve Bakara 269’da belirtilen hikmet sahipleri arasında bir ilişki var mıdır? Günümüzde “Ruh bize hayat verir. Ruh vücuttan çıkarsa kişi ölür. Ancak ölümle insan ruhu Allah'a ulaşır. Hayattayken ruhun Allah'a ulaşması yoktur." diyen dîn öğreticileriyle Âli İmrân 7’ye göre muteşabih âyetleri yorumlayan kalbinde zeyg olanlar arasında bir ilişki var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Ulul'elbab » Hucurat 7’e sözü edilen kalbi müzeyyen olanlar ile Âli İmrân 7’deki ulûl’elbab ve Bakara 269’da belirtilen hikmet sahipleri arasında bir ilişki var mıdır? Günümüzde “Ruh bize hayat verir. Ruh vücuttan çıkarsa kişi ölür. Ancak ölümle insan ruhu Allah'a ulaşır. Hayattayken ruhun Allah'a ulaşması yoktur." diyen dîn öğreticileriyle Âli İmrân 7’ye göre muteşabih âyetleri yorumlayan kalbinde zeyg olanlar arasında bir ilişki var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Hucurat 7’e sözü edilen kalbi müzeyyen olanlar ile Âli İmrân 7’deki ulûl’elbab ve Bakara 269’da belirtilen hikmet sahipleri arasında bir ilişki var mıdır? Günümüzde “Ruh bize hayat verir. Ruh vücuttan çıkarsa kişi ölür. Ancak ölümle insan ruhu Allah'a ulaşır. Hayattayken ruhun Allah'a ulaşması yoktur." diyen dîn öğreticileriyle Âli İmrân 7’ye göre muteşabih âyetleri yorumlayan kalbinde zeyg olanlar arasında bir ilişki var mıdır?

Şimdi birer birer bakalım. Âli İmrân 7:

3/ÂLİ İMRÂN-7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
Kitab'ı sana indiren O'dur. Onun bir kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan) âyetlerdir, onlar Kitab'ın esasıdır ve diğerleri, muteşâbihtir (yoruma açık âyetlerdir). Fakat kalplerinde eğrilik (bâtıla meyil) bulunanlar, bu sebeble muteşâbih olanlara (yorum gerektirenlere) tâbî olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun te'vilini (yorumunu) yapmak isterler. Ve onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez ve ilimde rusuh sahipleri ise: “Biz O'na îmân ettik, hepsi Rabbimizin katındandır” derler, onlar da tezekkür edemezler, sadece Ulûl'elbab (daimi zikrin ve sırların sahipleri) (tezekkür edebilir).


huvellezî enzele aleykel kitâbe: O’dur ki; Sana Kitab’ı indirdi. Senin üzerine Kitab’ı indirdi.
minhu: O’ndan.
âyâtun muhkemâtun: Muhkem âyetler vardır.
hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun): Vonda muhkem âyetler vardır. Kitab’ın bütününü teşkil eder.
ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun): Ve diğerleri muteşabih âyetlerdir.    
fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun:  Onlar ki; kalplerinde zeyg olanlardır.
fe yettebiûne mâ teşâbehe: O zaman onlar muteşabih şeylere (muteşabih âyetlere) ittiba ederler (tâbî olurlar).
minhubtigâel fitneti: Fitneyi, onlarla fitneyi isteyerek. Onlarla fitne çıkarmayı isteyerek.
vebtigâe te’vîlih(te’vîlihi: Ve tevilini isterler.
ve mâ ya’lemu te’vîlehû: Ama O’nun tevilini kimse bilmez.
illâllâh(illâllâhu): Allah hariç. Allah'ın dışında kimse bilmez.
ver râsihûne fîl ilmi: Ve o rasihun ki ilimde rüsuh sahibi olmuşlardır.
yekûlûne: Derler ki:
âmennâ bihî: Biz onlara  inandık.
kullun min indi rabbinâ: Hepsi Rabbimizin katındandır.
uve mâ yezzekkeru: Ama tezekkür etmezler (edemezler).
illâ ulûl elbâb(elbâbi): Sadece ulûl’elbab tezekkür edebilir.”

Demek ki ulûl’elbab muhkem âyetleri de ve müteşabih âyetleri tezekkür edebilen kişi. Neyle? Allah'ın yardımıyla.
 
Neden? Çünkü ulûl’elbab olan kişi ehli tezekkürdür. Yani Allah ile her konuyu müzakere etme imkanının sahibidir. İşte bu tezekkür, tereddüt edilen konular sahasında Allah’tan sormak ve Allah'ın verdiği cevapla aydınlanmak ve neticeye gitmek manasına gelir.

Bakara269’a geliyoruz:

2/BAKARA-269: Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
(Allah) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir. Ve ulûl elbabtan başkası tezekkür edemez.


yu’til hikmete men yeşâu: Allah dilediğine hikmeti verir.
ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren): Kime hikmet verildiyse ona çok hayır verilmiştir.
ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi): O’nu kimse tezekkür edemez. İllâ ulûl’elbab tezekkür edebilir.”

Ulûl’elbabın ehli tezekkür olduğu Bakara-269’da ifade ediliyor. Şimdi soruyor Cabbar:

“Ruh bize hayat verir. Kimin ruhu vücudundan ayrılırsa kişi ölür. O kişi hayattayken asla ruhu Allah'a ulaşmaz.” diyenlerle kalplerinde zeyg olanlar arasında ilişki var mı?

Evet. Kesinlikle var. Onlar, o müteşabih âyetlere dayalı olarak insanların kalplerine zeyg (kalplerindeki zeygin gereğince insanların arasına fitne) sokuyorlar.

Nedir fitne? İnsanların Allah'a yoluna ulaşamamasını temin eden şartlar. İnsanların Allah'a ulaşmayı dilemesine mani olan bir ortam, fitne ortamıdır. İnsanların Allah'a ulaşmayı dilemeleri yok edilmişse orada fitne vardır.

İşte yüce Rabbimizin; Duhan10, 11, 12, 13, 14. âyet-i kerimelerinde söylediği şeylere fitne açısından bakarsak şunu görüyoruz:

44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).
Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.

44/DUHÂN-11: Yagşân nâse, hâzâ azâbun elîm(elîmun).
(O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.

44/DUHÂN-12: Rabbenâkşif annâl azâbe innâ mu’minûn(mu’minûne).
Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.

44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).
Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.

44/DUHÂN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun).
Ve (O’NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.


“Habibim!” diyor Allahû Tealâ: “Sen o zamanı gözetle ki; o zaman da göğü (bütün gökleri) bir duman kaplayacaktır.”
 
Aslında bu dumanın karşılık kelimesi (mânâyı içeren kelimesi) fitnedir.

“Bütün gökleri bir fitne kaplayacaktır. Bütün insanları saracak olan bir azaptır." diyor Allahû Tealâ.

Neden bütün insanları saracak olan bir azap? Çünkü o insanlar Allah'ın yoluna girmeyeceklerdir. Allah'ın yolundan sapmış olacaklardır. Ve onları her yaptıkları yanlış hareket sebebiyle onları, onları Allah azap verecektir. Nefslerine de ruhları azap verecektir.

Öyleyse hayatları boyunca devamlı azaba duçar olacaklardır. Bu azap onları asıl kıyametten sonra cehennemde yakalayacaktır.

Azap; hem bu dünyada üzerlerine azap vardır, hem de kıyametten sonra cehennemde üzerlerine azap vardır.
Sonra. “Ya Rabbi! diyecekler." diyor o kafirler. “Bu azabı bizden kaldır. Çünkü biz mü'minleriz.” Allahû Tealâ diyor ki:

“Birazcık kaldıracağız. Ama siz gene küfre geri dönersiniz. Nerede onlarda ibret almak." diyor Allahû Tealâ.  

“Onlara apaçık bir resûlümüz geldi de; ‘Ona öğretilmiş yani şeytan tarafından öğretilmiş ve delidir.’ dediler." diyor.
 
İşte bu olay zamanımızda  yaşandı. 1987 yılında Ceviz Kabuğunda Allah'ın resûlüne herkes “Hem öğretilmiş (şeytan tarafından öğretilmiş) şeytandan vahiy alıyor.” dedi. O’na inandı herkes (ona inandırıldı). Hem de O’nun deli olduğu inandırıldı. Ve ispat edildi ki: “O Ceviz Kabuğundaki kişi; Duhan Suresinin 10, 11, 12, 13, 14. âyetlerinde yer alan resûldür.

Şimdi suali gelelim:

Âli İmrân 7 ile Bakara 269’da belirtilen hikmet sahipleri arasında bir ilişki var mıdır? Âli İmrân 7’deki ulûl’elbab ile.
Evet, her ikisi de ulûl’elbabtır. Hikmet sahipleri ulûl’elbabtır. Burası tamam.

İkinci, sualin 2. kısmı:

Dîn öğreticileri hani diyorlar ya “İnsan vücudundan ruh çıkınca insan ölür. Ruhumuz biz hayattayken asla Allah'a ulaşmaz. Ancak ölümden sonra ruh Allah'a ulaşır." diyenlerle Al-i İmran-7’ye göre müteşabih âyetleri yorumlayan kalbinde zeyg olanlar arasında bir ilişki var mıdır?

Onlar o kalbinde zeyg olanların ta kendileridir.  

Benzer konular