Bugünkü ilmin bazı temsilcileri, Âli İmrân 81 ve Ahzab 7’de geçen nebîlerin, Allah’a verdikleri misakın, aynı misak olmadığını, bu misakların farklı birer misak olduklarını belirtip, bunda da ısrar ediyorlar. Kur’ân-ı Kerim En’âm 36’ya göre, eksiksiz indirildiğine göre, bizler En’âm 36’yı delil göstererek, Ahzab 7’de geçen misakın muhtevasının bizlere Kur’ân-ı Kerim’de mutlaka açıklanmış olması gerektiğini ve bununda Âli İmrân 81’de açıklığa kavuşturulduğunu ve başka hiçbir âyetin nebîlerden başka bir misak adı altında bir bilgi olmadığını söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âyetler ve Sırları » Bugünkü ilmin bazı temsilcileri, Âli İmrân 81 ve Ahzab 7’de geçen nebîlerin, Allah’a verdikleri misakın, aynı misak olmadığını, bu misakların farklı birer misak olduklarını belirtip, bunda da ısrar ediyorlar. Kur’ân-ı Kerim En’âm 36’ya göre, eksiksiz indirildiğine göre, bizler En’âm 36’yı delil göstererek, Ahzab 7’de geçen misakın muhtevasının bizlere Kur’ân-ı Kerim’de mutlaka açıklanmış olması gerektiğini ve bununda Âli İmrân 81’de açıklığa kavuşturulduğunu ve başka hiçbir âyetin nebîlerden başka bir misak adı altında bir bilgi olmadığını söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bugünkü ilmin bazı temsilcileri, Âli İmrân 81 ve Ahzab 7’de geçen nebîlerin, Allah’a verdikleri misakın, aynı misak olmadığını, bu misakların farklı birer misak olduklarını belirtip, bunda da ısrar ediyorlar. Kur’ân-ı Kerim En’âm 36’ya göre, eksiksiz indirildiğine göre, bizler En’âm 36’yı delil göstererek, Ahzab 7’de geçen misakın muhtevasının bizlere Kur’ân-ı Kerim’de mutlaka açıklanmış olması gerektiğini ve bununda Âli İmrân 81’de açıklığa kavuşturulduğunu ve başka hiçbir âyetin nebîlerden başka bir misak adı altında bir bilgi olmadığını söyleyebilir miyiz?

Peşin olarak söyleyelim ki, evet. Âli İmrân 81:  

3/ÂLİ İMRÂN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tansurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne).
Ve Allah, nebilerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, O'na mutlaka îmân edeceksiniz ve O'na mutlaka yardım edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ettik (kabul ettik)” dediler. (Allahû Teâlâ): “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu.


Hani o zaman ki; Allah, peygamberlerin (nebîlerin) MİSAK’ini (yeminini) almıştı: “Andolsun ki; size Kitap ve hikmet verdim, sizlerden sonra sizinle beraber bulunanı (Allah’ın sizlere verdiği kitapları) tasdik eden Resûl gelince, O’na mutlaka îmân edecek ve O’na mutlaka yardım edeceksiniz. Bunu ikrar ettiniz mi ve bu ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” “İkrar ettik.” dediler. “Öyle ise şahit olun. Ben de sizinle beraber şahitlerdenim.” Buyuruyor Allahû Tealâ.
Ahzab 7:

33/AHZÂB-7: Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsâbni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan).
O zaman ki; Biz, nebîlerden onların misaklerini almıştık. Ve senden ve Hz. Nuh’tan ve Hz. İbrâhîm’den ve Hz. Musa’dan ve Meryemoğlu Hz. İsa’dan ve onlardan ağır bir misak aldık.


O zaman ki; Biz, nebîlerden onların misaklerini almıştık. Ve senden de ve Hz. Nuh’tan ve Hz. İbrâhîm’den ve Hz. Musa’dan ve Meryemoğlu Hz. İsa’dan ve onlardan ağır bir misak aldık diyor.
 
Allahû Tealâ Ahzab Suresinin 7. âyet-i kerimesinde, Âli İmrân Suresinin 81. âyet-i kerimesinde ki, nebîler arasında Peygamber Efendimiz (S.A.V) de mevcut olduğunu ispat ediyor. Öyleyse hiç kimse, “Peygamber Efendimiz (S.A.V) orada yoktu, orada geçen Resûl O’dur” diyemez. Orada olduğunu kesinleştiriyor, Ahzab Suresi 7. âyet-i kerimesi.
 
En’am Suresinin 36. âyet-i kerimesine geliyoruz:

6/EN'ÂM-36: İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yeb’asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne).
(Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri (ölü olan sem’î isimli işitme hassasını, ölü olan fuad isimli idrak hassasını, ölü olan basar isimli görme hassasını) diriltir. Sonra O'na döndürülürler. (Hayatta iken ruhu mürşid eliyle Allah’a döndürülür.)


(Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah ölüleri, diriltir, beas eder, yani gözlerdeki, kulaklardaki, kalpteki sistemleri değiştirerek o kişiye furkanlar vererek, o kişiyi gören, işiten ve bilen kılar. Sonra Allah’a döndürülürler diyor Allahû Tealâ.

O zaman bu 3 âyeti birleştirdiğimiz zaman, sonuç açık bir şekilde çıkıyor ortaya. Bu âyetlerin ışığı altında, nebîlerden Allahû Tealâ’nın misak aldığı ve bu nebîlerden misak aldığı kesinleşiyor. Başka hiçbir âyette, nebîlerin, kendisinden misak alınan nebîlerin, adı geçmiyor.

Öyleyse kendilerinden misak alınan nebîler bu nebîlerdir ve bu nebîlerin arasında Peygamber Efendimiz (S.A.V)’de vardır. Ve oradaki söz konusu Resûl, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra gelecek olan bir Resûl’dür.

Öyleyse bu Resûl’ün de zaten geleceği ispat edilmiş durumda, Duhan Suresinin 10-11-12-13-14. âyetlerinde, üstelikte bu konu Türkiye Kamuoyunda, herkesin gözünün önünde ceryan etmiştir. O Allahû Tealâ’nın Resûl’ü geldiği ve O’na deli dendiği, O’nun şeytan tarafından öğretilmiş olduğunun iddia ve topluma kabul ettirildiği de o âyet-i kerimede Duhan 14’de açık ve kesin şekilde yer almıştır. Öyleyse bu olay bitmiştir.

Benzer konular