Muhammed Suresi 32 ve 33. âyetleriyle Hucurat Suresinin 14. âyet-i kerimesi arasında amellerin heba olması ve amellerden eksiltme yapılması açısından bir illiyet rabıtası var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » Muhammed Suresi 32 ve 33. âyetleriyle Hucurat Suresinin 14. âyet-i kerimesi arasında amellerin heba olması ve amellerden eksiltme yapılması açısından bir illiyet rabıtası var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Muhammed Suresi 32 ve 33. âyetleriyle Hucurat Suresinin 14. âyet-i kerimesi arasında amellerin heba olması ve amellerden eksiltme yapılması açısından bir illiyet rabıtası var mıdır?

47/MUHAMMED-32: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi ve şâkkûr resûle min ba’di mâ tebeyyene lehumul hudâ len yedurrûllâhe şey’â(şey’en), ve seyuhbitu a’mâlehum.
Muhakkak ki inkâr edenler, Allah’ın yolundan men edenler ve onlara hidayet açıkça belli olduktan sonra resûle muhalefet edenler, onlar Allah’a hiçbir şeyle asla zarar veremezler. Ve (Allah) onların amellerini heba edecek.


Muhakkak ki onlar kâfirdirler. Ve Allah yolundan saptırırlar. Allah’ın yoluna insanların girmelerine engel olurlar, mani olurlar. Ve Peygamberden Resûlden şüphe ederler. Onlar için hidayet açığa çıktıktan sonra, kesinleştikten sonra, yani olgu kesin bir şekilde kendilerine tebliğ edildikten sonra, Resûlden şüphe ederler diyor Allah. Ama onlar, Allah’a hiçbir zarar veremezler, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarır diyor Muhammed 32.

Onlara hidayet beyan edildikten sonra, açıklandıktan sonra, Resûlden şüpheye düşerler. İşte bu devirde de böyle bir olay olmuştur. Hidayet kendine tebliğ edilmesine rağmen, Resûlden şüpheye düşülmüştür. Ama Allahû Tealâ onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. O Resûl’ün Kur’ân-ı Kerim’de ki Resûl olduğunu, kendisine özellikle deli denildiğini ve şeytan tarafından, vahiy almış kişi olarak ifade edildiğini, Allahû Tealâ kesinleştirerek, O’nun Resûl olduğunu ispat ediyor herkese. Ve burada da onlar diyor, Resûlden şüphe ederler ama Allah’a bir zarar veremezler, O’nun Resûl’üne de zarar veremezler. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarır.

Çıkarmadı mı? Sevgili kardeşlerim! İspat etmedi mi? Allah onlara, ki Duhan Suresinin 14. âyet-i kerimesindeki Resûl, O Resûl’dür. Duhan olayının tahakkuku bütün kâinatı saran, bütün dünyayı saran, bir fitne bulutu duhan.
Muhammed Suresinin 33. âyet-i kerimesi:
 
47/MUHAMMED-32: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi ve şâkkûr resûle min ba’di mâ tebeyyene lehumul hudâ len yedurrûllâhe şey’â(şey’en), ve seyuhbitu a’mâlehum.
Muhakkak ki inkâr edenler, Allah’ın yolundan men edenler ve onlara hidayet açıkça belli olduktan sonra resûle muhalefet edenler, onlar Allah’a hiçbir şeyle asla zarar veremezler. Ve (Allah) onların amellerini heba edecek.


Ey âmenû olanlar! Allah’a ve Resûl’e itaat edin. Ve amellerinizi iptal etmeyin, sıfırlamayın, yok etmeyin, boşa çıkarmayın.

Demek ki Allah’a ve Resûl’üne itaat edenler için, geçerli. İtaat edenler ne yapacaklar? Allah’a ulaşmayı dileyecekler. Diledikleri anda durumları ne olursa olsun, Allahû Tealâ onların sevaplarını mutlaka günahlarından öteye çıkarır. Amelleri iptal olmaz.
 
Hucurat 14:

49/HUCURÂT-14: Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz âmenû olmadınız (Allah’a ulaşmayı dilemediniz). Fakat: "Teslim olduk." deyin. Kalplerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer Allah’a ve O’nun Resûl'üne itaat ederseniz (Allah’a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah, Gafur’dur, Rahîm’dir.”


Araplar dediler ki: “Biz mü’min olduk.” De ki: Siz mü’min olmadınız. Lâkin; teslim olduk deyin. Yani teslim dairesine, İslâm dairesine girdik deyin. Ve sizin kalplerinizin içine îmân girmedi. Allah’a ulaşmayı dilemediniz, kalbinizin içine îmân girmedi. Îmânın girmesi için ne olması lâzımdı? Onların âmenû olması gerekiyordu, Allah’a ulaşmayı dilemeleri gerekiyordu. Dileselerdi:

Allah’a inançları kesinleşecekti 1.
Allah’a ölmeden evvel insan ruhunun Allah’a ulaşmasına, îmânları kesinleşecekti 2.
Bunun farz olduğuna îmânları kesinleşecekti 3,

Bunların 3’ünün varlığı, kişinin kalbine îmânın girmesidir. Îmân girmişse, kalpteki küfür dışarı çıkmak zorundadır. Îmânın var olduğu noktada, küfür yoktur. Kalbine îmân giren kişi, kalbinden küfür çıkan kişidir. Eğer Allah’a ve Resûl’üne itaat ederseniz, Allah amellerinizden bir şey eksiltmez.

Ne diyor Allahû Tealâ? Niçin böyle söylüyor? Çünkü kim Allahû Tealâ’ya ulaşmayı dilerse, dilediği anda, o kişinin sevaplarını Allahû Tealâ mutlaka günahlarının ötesine geçiriyor. Neyle?

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhâllezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.


Enfal Suresinin 29. âyet-i kerimesine göre, o kişinin kalbine, Allahû Tealâ bir işlevde bulunuyor. O kişinin bütün günahlarını, örtüyor. Günahlarını örtmesi demek, sevapların günahlardan fazla olması demek, çünkü günah sıfırlanıyor, sevabı mutlaka biraz vardır herkesin.

Ve Hucurat 14’de bunun neticesinin mürşide ulaşmak ve günahlarının sevaba çevrilmesi olduğu da ifade edilmiş, innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun) diyor; Allah hem Rahîm esmasıyla tecelli eder, hem de günahlarımızı sevaba çevirir, mağfiret eder diyor.

Şimdi suale dönüyoruz.

Muhammed Suresi 32 ve 33. âyetleriyle Hucurat Suresinin 14. âyet-i kerimesi arasında, amellerin heba olması ve amellerden eksiltme yapılması açısından bir illiyet rabıtası var mıdır?

Sıkı bir ilişki vardır. Bütün hükümler birbirini tutmuyor. Bir kısmı tutuyor. Ama amellerin eksiltilmesi açısından, amellerin boşa çıkması arasında bir ilişki söz konusu, ama bir illiyet rabıtası hayır. 

Benzer konular