İsrâ Suresi 45. âyet-i kerimesine göre Kur’ân-ı Kerim’in kıraat edilmesinin Allah’a ulaşmayı dileme açısından, bir uyarı niteliği taşıdığını anlayabilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » İsrâ Suresi 45. âyet-i kerimesine göre Kur’ân-ı Kerim’in kıraat edilmesinin Allah’a ulaşmayı dileme açısından, bir uyarı niteliği taşıdığını anlayabilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İsrâ Suresi 45. âyet-i kerimesine göre Kur’ân-ı Kerim’in kıraat edilmesinin Allah’a ulaşmayı dileme açısından, bir uyarı niteliği taşıdığını anlayabilir miyiz?

17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhirati hicâben mestûrâ(mestûran).
Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).


Sen Kur’ân-ı kıraat ettiğin okuduğun zaman, seninle ahirete, yani insan ruhunun ölmeden evvel Allah’a ulaşmasına inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık. Diyor Allahû Tealâ. Yani gözlerinin üzerine perde çektik. Hicab-ı mesture, gizli perde demek, örtülü perde, gizli perde.

İsrâ Suresinin 45. âyet-i kerimesi Kur’ân-ı Kerim’in kıraat edilmesinin, bir uyarı olduğunu kesin olarak ifade ediyor. Yani 2 türlü insan olacaktır: İlgilenmeyenler; bizim söylememize rağmen Allah’a ulaşmaya inanmayanlar olacaktır. Böyle bir dizaynda, Allah’a ulaşmayı dilemeyen insanlar oluşacaktır, dileyen insanlar oluşacaktır. Öyleyse her kıraat bir davettir, bir uyarıdır.
 
Bakalım En’âm 36’ya, Allahû Tealâ diyor ki:

6/EN'ÂM-36: İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yeb’asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne).
(Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri (ölü olan sem’î isimli işitme hassasını, ölü olan fuad isimli idrak hassasını, ölü olan basar isimli görme hassasını) diriltir. Sonra O'na döndürülürler. (Hayatta iken ruhu mürşid eliyle Allah’a döndürülür.)


Ancak işitenler icabet eder. Neye? Davete. Allah’a ulaşmayı dileme davetine ancak işitenler icabet eder. Ve Allah ölüleri diriltir, beas eder. Sonra ona döndürülürler.

Kur’ân’ın kıraati insanları 2’ye ayırıyor. Kur’ân’ın kıraati insanlara ilk uyarıyı veriyor; Allah’a ulaşmayı dilemek. Allah’a ulaşmayı dilemek bir emirdir, Allah’a ulaşmayı dileme emri ulaşıyor kişiye. Eğer bu kişi inanmıyorsa ve tartılıyorsa ki, İsrâ 46’da Allahû Tealâ:

“Onların anlamamaları için, kalplerine ekinnet koyarız” diyor.
“İşitmemeleri için kulaklarına vakra koyarız” diyor Allahû Tealâ.

Gözlerine konulan hicab-ı mesturenin ötesinde, kulakları ve kalpleri de örtülüyor, burada bir itirazın olduğu kesin, ahirete inanmıyorlar adamlar ve itiraz ediyorlar, bunun üzerine Allahû Tealâ onları bu tarzda bir cezalandırmayla cezalandırıyor. Onların artık işitmeleri de, idrak etmeleri de, söz konusu olmamıştır.

Ama bunlar itiraz etmeselerdi ne olacaktı? O zaman Allahû Tealâ bununla cezalandırmayacaktı kişileri ve onlar işitebilecekti. İşitebilmeleri için, Allah’a ulaşmayı dileyeceklerdi. Diledikleri anda Allahû Tealâ onların, işitmelerini temin edecekti, işitmelerini, görmelerini, idrak etmelerini. O zaman onlar 2. davete icabet edecekler, Allah’a ulaşmaya. Allah’a ulaşmayı dileyenlere, Allahû Tealâ’nın verdiği furkanlarla kişi, işitiyor daveti ve ondan sonra Allahû Tealâ o kişi ölüyken onu gören, işiten ve idrak eden birisi hüviyetine sokarak hayata getiriyor. Ondan sonra mürşide kişi tâbî oluyor. Sonra da ruhu Allah’a ulaşıyor, ulaştırıyor, Allah’ın buradan muradı bu.

Benzer konular