Yûnus Suresinin 2. âyet-i kerimesi ile Âli İmrân Suresinin 170. âyet-i kerimesi arasında bir ilişkiden bahsedebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Vahiy » Yûnus Suresinin 2. âyet-i kerimesi ile Âli İmrân Suresinin 170. âyet-i kerimesi arasında bir ilişkiden bahsedebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Yûnus Suresinin 2. âyet-i kerimesi ile Âli İmrân Suresinin 170. âyet-i kerimesi arasında bir ilişkiden bahsedebilir miyiz?

Yûnus Suresinin 2. âyet-i kerimesi:

10/YÛNUS-2: E kâne lin nâsi aceben en evhaynâ ilâ raculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun).
Onlardan bir adama, "insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenleri) müjdelemesi" için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi? Muhakkak ki onlar için, Rab’lerinin yanında (katında) sıddıklar makamı vardır. Kâfirler şöyle dediler: “Muhakkak ki bu, mutlaka apaçık bir sihirbazdır.”


e kâne linnâsi aceben en evhaynâ ilâ reculin minhum: Onlardan bir adama Bizim vahyetmemiz acaip bir şey mi oldu?
en enzirin nâse: Nası nezretmesi için (uyarması için).
ve beşşirillezîne âmenû: Ve âmenû olanları müjdelemesi için. (Daima olay budur. Bütün resûller nezirdir ve hepsi de âmenû olanları müjdelemek için vazife almışlardır ve olmayanları uyarmak için, mutlaka âmenû olmalarını sağlamak için.)
enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim: Onlara Rab'lerinin indinde bir sıdk kademesi vardır. (Yani Rab’lerinin indinde bu insanlar bir sıdkın sahipleridir. Ruhları mutlaka orada, İndi İlâhi’de bir tahtın sahibi olmuştur.  
kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun): Kâfirler derler ki: “Muhakkak ki bu, mutlaka apaçık bir sihirbazdır.”

Âli İmrân Suresinin 170. âyet-i kerimesi:

3/ÂLİ İMRÂN-170: Ferihîne bi mâ âtâhumullâhu min fadlıhî, ve yestebşirûne billezîne lem yelhakû bihim min halfihim, ellâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Allah'ın onlara kendi fazlından verdiği şeyle ferahlarlar. Ve arkalarından henüz kendilerine katılmayan (henüz şehit olmayan) kimselere, "onlara bir korku olmayacağını ve onların mahzun olmayacaklarını" müjdelemek isterler.


Yûnus Suresinin 2. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ Allah'ın kendilerine vahyettiği insanlardan bahsediyor. Sıdk makamının sahipleri (Allah'ın katında taht sahipleri)…
 
Allahû Tealâ diyor ki:
 
“Kâfirler şöyle der: ‘Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirbazdır.’”

Yûnus Suresinin 2. âyet-i kerimesinde bahsedilen kişiler, bu hedefe ulaşmış olan kişilerdir. Âli İmrân Suresinin 170. âyet-i kerimesinde de şehitler var. Şehitler ve sıddîkler aynı makamın sahipleridir, Nisâ Suresinin 69. âyet-i kerimesine göre.

4/NİSÂ-69: Ve men yutiıllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en’amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sıddîkîne veş şuhedâi ves sâlihîn(sâlihîne), ve hasune ulâike rafîkâ(rafîkan).
Ve kim, Allah'a ve Resûl'e itaat ederse, o taktirde işte onlar, Allah'ın kendilerine ni'met verdiği nebîlerle (peygamberlerle) ve sıddîklerle ve şehitlerle ve salihlerle beraberdirler. Ve işte onlar ne güzel arkadaştır.


Onun için, aynı makamın sahipleri olmaları açısından bir ilişkiyi kurmak mümkün ama iki âyetin muhtevasına baktığımız zaman bir ilişki yokmuş gibi görünüyor. Ama âyet-i kerimenin muhtevasından söz konusu olanların, evvelki âyetlerle karşılaştırılınca şehitler olduğunu anlıyoruz (Âli İmrân Suresinin 170. âyet-i kerimesindeki). O zaman, Nisâ Suresinin 69. âyet-i kerimesi gereğince sıddîklerin ve şehitlerin aynı yerde bulunacakları bir vakıa olduğu için dolaylı bir şekilde bir ilişkiden bahsetmek mümkün oluyor.

Benzer konular