Size peygamberlik iddia ettiğiniz yani vahiy geldiğini iddia ettiğiniz doğru mu?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Size peygamberlik iddia ettiğiniz yani vahiy geldiğini iddia ettiğiniz doğru mu?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Size peygamberlik iddia ettiğiniz yani vahiy geldiğini iddia ettiğiniz doğru mu?

A benim canım kardeşim! Peygamberlik müessesesi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le birlikte sona ermiştir. Bunu söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Allahû Tealâ’nın bize yazdırdığı Risalet Nurları isimli kitabın da iki yerinde bizim peygamber olmadığımız açık bir şekilde yer almış oluyor. Hem diyor “Peygamberlerin dışında birine ilk defa Cebrail (A.S) görünüyor.” diyor, (bizden bahsediyor). Bizim peygamber olmadığımız kesinlik kazanıyor hem de Allahû Tealâ açık bir şekilde “Sen peygamber değilsin!” diyor. İkisi de O’nun bize yazdırdığı kitapta (sohbet kitabında) mevcut. Ve biz, bunu söylemekten dilimizde tüy bitti. “Yahu!” diyoruz, “Biz peygamber değiliz!” Bana ispat edin bakalım, kim söylemiş bunu? Ben ne zaman söylemişim? Herkes bu vahiy geldiği için bize, biz peygamberlik iddiasında bulunuyormuşuz.

Kardeşimiz çok nazikâne sormuş, diyor ki: “Affınıza sığınırım.” diyor.

(Estağfirullah, sizin en tabiî hakkınız, sormak. “Yeni dinlediğim için soruyorum.” diyor.

Allah razı olsun sevgili kardeşim!

Şimdi kardeşimizin bu suali üzerine çok önemli olan bir konuyu burada bir defa daha gündeme getirmekte fayda görüyorum. Diyorlar ki:

“Peygamberlik müessesesi vahyin işaretini taşır. Bütün peygamberlere Allahû Tealâ vahyeder.” Aynen doğru. Ama Allahû Tealâ yalnız peygamberlere vahyetmez. Nahl Suresinin 68. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ arıya, bir böceğe vahyettiğini söylüyor:
 
16/NAHL-68: Ve evhâ rabbuke ilân nahli enittehızî minel cibâli buyûten ve mineş şeceri ve mimmâ ya’rişûn(ya’rişûne).
Ve senin Rabbin, balarısına, dağlardan, ağaçlardan ve onların (insanların) kurdukları çardaklardan, evler (kovanlar) edinmelerini vahyetti.

16/NAHL-69: Summe kulî min kullis semerâti feslukî subule rabbiki zululen, yahrucu min butûnihâ şarâbun muhtelifun elvânuhu fîhi şifâun lin nâs(nâsi), inne fî zâlike le âyeten li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).
Sonra meyvelerin (çiçeklerin) hepsinden yeyin! Rabbinin emre amade kılınmış yollarında sülûk edin (uçun, dolaşın). Onun karnından muhtelif (çeşitli) renklerde içecek (bal) çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için elbette bir âyet (delil) vardır.

“Yaylım yollarına çık da insanların şifası olan balı üret, diye biz arıya vahyettik.” diyor Allahû Tealâ. Mâide Suresinin 111. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki:
 
5/MÂİDE-111: Ve iz evhaytu ilâl havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne).
Ve havarilere; “Bana ve Resûl'üme îmân edin.” diye vahyettiğim zaman, onlar da “Îmân ettik ve bizim (Hakk'a) teslim olduğumuza şahid ol.” demişlerdi.

Biz “Hz. İsa’nın havarilerine vahyettik.” diyor. Ve Kasas Suresinde Allahû Tealâ Hz. Musa’nın annesine vahyettiğini söylüyor:
 
28/KASAS-7: Ve evhaynâ ilâ ummi mûsâ en erdıîhi, fe izâ hıfti aleyhi fe elkîhi fîl yemmi ve lâ tehâfî ve lâ tahzenî, innâ râddûhu ileyki ve câılûhu minel murselîn(murselîne).
Ve Musa (A.S)’ın annesine şöyle vahyettik: "Onu emzirmesini ve onun için korktuğu zaman onu nehre atmasını (bırakmasını). Ve sen korkma, mahzun olma (üzülme). Muhakkak ki Biz, onu sana döndüreceğiz. Ve onu mürselinlerden (resûllerden) kılacağız."

Hz. Meryem’e ise defalarca vahyetmiş.
 
19/MERYEM-24: Fe nâdâhâ min tahtihâ ellâ tahzenî kad ceale rabbuki tahteki seriyyâ(seriyyen).
O zaman onun (Hz. Meryem’in) alt yanından, ona “mahzun olma (üzülme)” diye bir nida (geldi): “Rabbin, senin alt yanından bir su yolu kıldı (oluşturdu).”


Ayrı ayrı âyetlerde, çok âyet var bu konuda, Hz. Meryem’e Allah’ın defaatle vayhettiğine dair.

O zaman sevgili kardeşlerim! Bu tarif Kur’ân’a uymuyor. Vahiy, sadece peygamberlere gelmez. Allahû Tealâ Şûrâ Suresinin 51. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:
 
42/ŞÛRÂ-51: Ve mâ kâne li beşerin en yukellimehullâhu illâ vahyen ev min verâi hıcâbin ev yursile resûlen fe yûhıye bi iznihî mâ yeşâu, innehu aliyyun hakîm(hakîmun).
Allah’ın hiçbir insanla konuşması olmamıştır, illâ vahyile veya perde arkasından veya dilediğine izniyle vahyetsin diye resûl (melek) göndererek. Allah, bilir ve hikmet sahibidir.


“Allah’ın hiçbir insanla, (Hiçbir peygamberle değil, hiçbir insanla!) hiçbir beşerle konuşması olmamıştır, illa vahiyle.” Yani “Allahû Tealâ insanlardan kimle konuşursa ona vahyeder.” diyor. Vahiy yoluyla konuşur ve Allahû Tealâ bırakınız peygamberleri, daimî zikre ulaşan ulûl’elbab adı verilen makamın sahibi olan herkese vahyettiğini, çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Onlara, “ulûl’elbab” diyor daimî zikrin sahiplerine ve onlara vahyettiğini söylüyor Allahû Tealâ ve de ayrıca da diyor ki: “Bilmiyorsanız zikir ehline sorun.” diyor.
 
21/ENBİYÂ-7: Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve senden önce, vahyettiğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.

Zikir ehli, ehli tezekkürdür yani Allah ile her konuyu müzakere etmek yetkisinin sahibidir. Herkes bu yetkiye kavuşabilir. Siz de mürşidinize tâbî olduktan sonra daimî zikre ulaşabilirseniz ki ulaşmak mümkün olmayan bir şey değildir, biraz zordur. Ama herkes için kapılar açıktır. Daimî zikre ulaştığınız takdirde siz de Allahû Tealâ’dan vahiy almaya başlayacaksınız. Bu kadar basit, bu kadar da herkese açık bir kapı.

Sevgili kardeşlerim! Peygamber Efendimiz (S.A.V), “İnsanların naklettiklerine bakmayın.” diyor. “İnsanların Allah’tan aldıklarına bakın.” diyor.

Nakil müessesesi asırlarca insanların ağzında, nesillerden nesillere ulaşa ulaşa Kur’ân’daki gerçek hüviyetini hep kaybetmiştir. İslâm bu sebeple dünyadaki en geri ülkelerden oluşan bir topluluk vücuda getirmiştir. Hakikatler Kur’ân’dadır ve insanlar Kur’ân’ı rafa kaldırmış durumdadırlar ve onunla meşgul olmuyorlar.

Allahû Tealâ bize vahyediyor. Evet, bizden başka aramızda daimî zikre ulaşan kardeşlerimiz de vahiy alıyorlar. Bu, böyle bir şey söyledik diye adamlar (sevgili dîn adamlarımız) bizi aforoz ettiler.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ’nın Kur’ân’ını bilmiyorlar. Bilmedikleri için de bu tarzdaki gafları hep yapmakta devam edeceklerdir. Gelecek günlerde bütün bu bulutlar dağılacaktır. Kur’ân gerçeği bütünüyle ortaya çıkacak ve bütün dünyada yaşanacaktır.
 
Allah razı olsun.

Benzer konular