Hadîd 21’deki “Allah emaneti dilediğine verir.” neyi ifade eder?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âmenû » Hadîd 21’deki “Allah emaneti dilediğine verir.” neyi ifade eder?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Hadîd 21’deki “Allah emaneti dilediğine verir.” neyi ifade eder?

Hadîd 21’e beraberce bakalım. Oradaki ifadenin emanet olmadığını göreceğiz. Hadîd 21’de “emanet” geçmiyor, “fazl” geçiyor. Allahû Tealâ diyor ki:
 
57/HADÎD-21: Sâbikû ilâ magfiratin min rabbikum ve cennetin arduhâ ke ardıs semâi vel ardı uıddet lillezîne âmenû billâhi ve rusulihî, zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâu, vallâhu zûl fadlil azîm(azîmi).
Rabbinizden mağfirete ve genişliği, yeryüzü ve gökyüzünün genişliği kadar olan, Allah’a ve O’nun Resûl’üne inananlar için hazırlanmış olan cennete (kavuşmak için) yarışın. İşte bu, Allah’ın fazlıdır. Onu dilediğine verir. Ve Allah, büyük fazl sahibidir.


sâbikû:
müsabaka yapın, aranızda yarışın.
ilâ magfiretin min rabbikum:
Rabbinizden olan mağfirete. Mağfiret konusunda aranızda yarışın.
ve cennetin: ve cennet için yarışın.
arduhâ: ki onun arzı yani toprağı, yeri.
keardıs semâi vel ardı: semalar ve yerler boyuncadır.

Yani 7 kat cennetten bahsediyor Allahû Tealâ.

uıddet lillezîne âmenû billâhi: o hazırlanmıştır âmenû olanlar için. Allah'a ulaşmayı dileyenler için.
ve rusulih(rusulihî): ve resûlüne inananlar, bu hedefe ulaşmak isteyenler için.
zâlike fadlullâhi: işte bu Allah’ın fazlıdır.
yû’tîhi men yeşâu: onu dilediğine verir.
vallâhu zûl fadlil azîm(azîmi): Allah büyük fazlın sahibidir.

“Allahû Tealâ -emaneti değil- fazlı dilediğine verir.” diyor.

Fazl; bir insanın nefsinin kalbinde, o kişiyi nefs tezkiyesine götüren %49’luk faktördür. %51 nur birikiminin sadece %2’si rahmet nurudur. Geri kalan %7 fazıllar, her katta kişiye ulaşır.

Kişi Allah'a ulaşmayı diledikten sonra Allah onu mürşidine ulaştırır. Tâbiiyetle beraber nefs tezkiyesi başlar kişide. Evvelâ %2 rahmet birikimi oluşmuştur mürşidine ulaşmadan evvel. Ulaştığı noktadan itibaren her %7 fazl birikiminde, zikirle gelişir bunlar.

Kişi zikir yapar. Allah’ın katından gelen salâvât ve rahmet, salâvât ve fazl nurları göğsüne gelir. Göğsünden Allah’ın açtığı yolu -Allah göğsünü yardığı için kişinin- o yolu takip ederek kalbine ulaşan fazıllar “îmân” kelimesine yapışır. Birinci %7 nurda ruh 1. gök katına ulaşır. 2., 3., 4., 5., 6., 7. katlara, her %7 nur birikimiyle, fazl birikimiyle ulaşılır.

%49 fazl, %2 de rahmet nuruyla nefsin kalbindeki nurlar karanlıkları aştığı zaman, ruh Allah’a ulaşmıştır. Allah’ın Zat’ında yok olur. Bunun adı emanet değildir. Bunun adı fazıldır. Ve fazlı dilediğine verir. Dilediği kişi, Allah'a ulaşmayı dileyen kişidir. Bu konunun aydınlanması sadedinde ilâve etmek gereğini duyuyoruz. Ra’d Suresinin 27. âyet-i kerimesinde diyor ki:
 
13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbihi, kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

“Allah dilediğini dalâlette bırakır. Ama onlardan her kim Allah’a ulaşmayı dilerse onları Kendisine ulaştırır.”

Öyleyse Allah’ın dilediği kişi, Allah onları dalâlette bırakmayı dilediği için dalâlette değil. Onlar dalâlette olduğu için Allah onları bırakıyor kendi hallerine. Dilediğini… Dalâlette olan insanların, Allahû Tealâ dalâlette kalmalarını sağlar. Bunu tahakkuk ettirdiği için Allah onların dalâlette kalmasını tasvip etmiş oluyor sadece. “Onları kendi hallerine bırakır. Ama onlardan her kim Allah'a ulaşmayı dilerse Allah onları Kendisine ulaştırır.” buyuruyor.

Öyleyse burada da kişisel irade gene devrede. Allahû Tealâ’nın dalâlette olan ve karışmadığı kendi hallerine bıraktığı kişiler… “Dilediğini dalâlette bırakır.” Yani dalâlette olan insanları Allahû Tealâ; onlar dalâlette olduğu için dalâlette bırakır. Bunu o kişi dilemiştir; dalâlette kalmayı. Allahû Tealâ da onu dalâlette bırakır. Ama Allah’a ulaşmayı dileyeni mutlaka Kendisine ulaştırdığını söylüyor.

Öyleyse kişinin ruhunu Kendisine ulaştırması için mutlaka kişiyi mürşidine ulaştıracak. Ulaştırdıktan sonra da fazl gelecek. Kime vermişti bu fazlı? Kendisine ulaştırmayı dilediği kişiye vermiştir. O kişi de Allah'a ulaşmayı dilemiştir. Ve böylece iradeler bir olmuştur. Kulun iradesiyle (kişisel iradeyle, cüz’i iradeyle) küllî irade (İlâhi İrade demek daha doğru.) müşterek bir noktaya gelmiştir. Ruh Allah’a doğru yola çıkmıştır. Allah’ın gönderdiği fazıllarla (%49 fazılla) o kişinin ruhu Allah’a ulaşır. Onun için “Fazlı dilediğine verir.” diyor Allahû Tealâ, o kişi hak ettiği için.
 

Benzer konular