Tevbe Suresinin 48. ve 49. âyetlerinde ifade edilen fitneyi bizlere açıklar mısınız? Bu âyetlerle aynı Surenin 32 ve 33. âyetleri arasındaki bir ilişkiden söz edebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âmenû » Tevbe Suresinin 48. ve 49. âyetlerinde ifade edilen fitneyi bizlere açıklar mısınız? Bu âyetlerle aynı Surenin 32 ve 33. âyetleri arasındaki bir ilişkiden söz edebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Tevbe Suresinin 48. ve 49. âyetlerinde ifade edilen fitneyi bizlere açıklar mısınız? Bu âyetlerle aynı Surenin 32 ve 33. âyetleri arasındaki bir ilişkiden söz edebilir miyiz?

Evvelâ Enfâl Suresinin 25. âyet-i kerimesindeki fitnenin Duhân’daki, Duhân Suresinin 9, 10, 11, 12, 13, 14. âyetlerdeki duhân olduğunu söyleyebiliriz.

Şimdi bakıyoruz Tevbe Suresinin 48 ve 49. âyetlerine:

9/TEVBE-48: Lekadibtegûl fîtnete min kablu ve kallebû lekel umûre hattâ câel hakku ve zahere emrullâhi ve hum kârihûn(kârihûne).
Andolsun ki; daha önce de fitne çıkarmak istediler ve hak gelinceye kadar sana (birtakım) işler çevirdiler. Ve onlar, kârihûn (kerih görenler) olmalarına rağmen (istememelerine rağmen) Allah’ın emri zahir oldu (açığa çıktı, belli oldu).


“Andolsun ki daha önce de fitne çıkarmak istediler ve hak gelinceye kadar sana işler çevirdiler. Ve onların, kârihûn (kerih görenler) olmalarına rağmen Allah'ın emri zahir oldu (açığa çıktı, belli oldu).”

“Sana birtakım işler yaptılar.” diyor Allahû Tealâ. “Ama Allah’ın emri zahir oldu açığa çıktı.” Yani Peygamber Efendimiz (S.A.V) açıklamalarını yaptı.

Tevbe Suresinin 49. âyet-i kerimesi:

9/TEVBE-49: Ve minhum men yekûlu'zen lî ve lâ teftinnî, e lâ fîl fitneti sekatû, ve inne cehenneme le muhîtatun bil kâfîrîn(kâfîrîne).
Ve onlardan biri: “Bana izin ver ve beni fitneye düşürme.” der. Onlar fitneye düşmüş değiller mi? Ve muhakkak ki; cehennem, kâfirleri mutlaka ihata edicidir (kuşatıcıdır).


“Onlardan biri: ‘Bana izin ver ve beni fitneye düşürme.’ der. Onlar, fitneye düşmüş değiller mi? Ve muhakkak ki cehennem, kâfirleri mutlaka ihata edicidir.”

Fitneye düşenler, kâfirler. Allahû Tealâ ifadeyi en değerli şekliyle almış. Onlardan birisi diyor ki: “Bana izin ver ve beni fitneye düşürme.” Yani kendisi fitnede değilmiş de Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in söylediği sözler sebebiyle bir putperest fitneye düşmüş. Bunu söylemek istiyor. “Onlar zaten fitneye düşmüş değiller mi?” diyor Allahû Tealâ. Ve arkasından söylediği ifade de fitne sahiplerinin (fitnedekilerin) kâfirler oluşu. Allahû Tealâ da Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkesin ne yazık ki küfürde olduğunu söylüyor. “Âmenû olmayanlar, onlar kâfirlerdir.”  diyor.

İşte Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesi:

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.


“allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu: Allah âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur. Onları zulmetten nura çıkartır. Ve kâfirler ki onlar da tagutun dostlarıdır.”

âmenû olanlar; Allah'ın  dostları mü'minler.
Kâfirler tagutun dostları; insan ve cin şeytanların dostları.

Görülüyor ki Allah mü'minlerin, tagut kâfirlerin dostudur. Öyleyse mü'min olmak kavramı âmenû olmaktan başlıyor (Allah’a ulaşmayı dilediğiniz noktadan başlıyor). Dilemeyen ne yazık ki küfürdedir. Allah’a ulaşmayı dilemeyen tagutun dostudur. Şeytanın dostudur ve kâfirdir. Açıkça “Kâfirlerdir onlar.” diyor Allahû Tealâ. Allah'ın dostlarıysa Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir.

Tevbe-49’da;

“ve minhum men yekûlu'zen lî ve lâ teftinnî, e lâ fîl fitneti sekatû, ve inne cehenneme le muhîtatun bil kâfîrin(kâfîrine).” Açık bir şekilde fitneye düştüğü kesin insanların.

Tevbe Suresinin 32. âyet-i kerimesi:

9/TEVBE-32: Yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrahu ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne).
(Onlar) ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.


yurîdûne en yutfîû nûrallâhi: onlar, ağızları ile Allah'ın nurunu söndürmeye çalışıyorlar (söndürmeyi isterler).
bi efvâhihim: ağızları ile.
ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrehu ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne): ve Allah ise nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez (sadece nurunu tamamlamak ister). Kâfirler istemese de (kerih görseler de).

Tevbe Suresinin 33. âyet-i kerimesi:

9/TEVBE-33: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirahu alâd dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne).
Resûl'ünü müşrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile (bu dîni) bütün dînler üzerine izhar etmesi (hak dîn olduğunu ispat etmesi) için gönderen O'dur.


“O’dur ki resûlünü hidayet ile ve hak dîn ile gönderir. Bütün, dînin bütününü (dînin bütün özelliklerini) izhar etmesi (ortaya çıkarması) için hidayet ile ve hak dîn ile gönderen odur.” diyor Allahû Tealâ.

Ve Tevbe Suresinin 48. ve 49. âyetleriyle gene Tevbe Suresinin 32 ve 33. âyetleri arasında bir ilişkiden söz edilebilir. Birinde kerih görmekten bahsediyor. Diğerinde de kerih görmekten bahsediyor Allahû Tealâ. Ve fitneden kurtarmak için resûllerin görevli olduğu ifade buyruluyor. Fitneden kurtulmak sadece Allah’a ulaşmayı dilemekle mümkün.

Benzer konular