Günümüzde bir dîn profesörü: "60 senedir Kur'ân ile meşgulüm. Kur'ân hiç kimsenin Allah'tan vahiy aldığına izin vermez. İddia edenler sapık sayılmışlar." diyor. Bu zatı muhteremi Mulk 8, 9, 10. âyet-i kerimelerinin muhtevası içinde düşünebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Günümüzde bir dîn profesörü: "60 senedir Kur'ân ile meşgulüm. Kur'ân hiç kimsenin Allah'tan vahiy aldığına izin vermez. İddia edenler sapık sayılmışlar." diyor. Bu zatı muhteremi Mulk 8, 9, 10. âyet-i kerimelerinin muhtevası içinde düşünebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Günümüzde bir dîn profesörü: "60 senedir Kur'ân ile meşgulüm. Kur'ân hiç kimsenin Allah'tan vahiy aldığına izin vermez. İddia edenler sapık sayılmışlar." diyor. Bu zatı muhteremi Mulk 8, 9, 10. âyet-i kerimelerinin muhtevası içinde düşünebilir miyiz?

Hadi gelin beraberce bakalım Mulk-8, 9, 10’a, Allahû Tealâ ne diyor? Diyor ki:

Bismillâhir rahmânir rahîm.

67/MULK-8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).
(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.


“tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi): Nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur.”

Kim? Cehennem.

“kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun): Herbir grup cehenneme atıldığında cehennem bekçileri yani oradaki vazifeliler: ‘Size nezir gelmedi mi?’ derler.”

Uyarıcı, nezir uyarıcı demek. Ve bu âyetlerin Mulk-8, 9 ve 10’nun bir benzeri de Zumer Suresinin 71. âyet-i kerimesidir. Orada Allahû Tealâ aynı sözün resûl tarafından söylenmiş olduğunu söylüyor:

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alâl kâfirîn(kâfirîne).
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın?” (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.


“Cehennem bekçileri oraya girenlere diyorlar ki: “Size Allah'ın resûlleri gelip de buraya, cehenneme geleceğinizi, bugün buraya geleceğinizi (cehenneme geleceğinizi) söylemediler mi? Yani size ‘Allah'a ulaşmayı dilemiyorsun. Gideceğin yer cehennemdir.’ demedi mi?”

Burada da aynı şey söz konusu. Mulk-8, 9, 10; bir bütünü ifade ediyor. Mulk-8’de bu kadar: “Onlara ‘Size nezir (ikaz edici, uyarıcı) gelmedi mi?’ derler.” Mulk-9:

67/MULK-9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).
Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”


kâlû belâ: Derler ki: ‘Evet.’ (Yani geldiler.)
kad câenâ nezîrun: Andolsun ki bize nezir (nezirler) geldiler.
fe kezzebnâ: Ve biz onları tekzip ettik (yalanladık).
ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in: Ve dedik ki: ‘Allah, hiçbir şey indirmemiştir.
entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin): Muhakkak ki siz kebir bir (büyük bir) dalâlet içindesiniz, dedik.


Mulk-9 ve Mulk-10:

67/MULK-10: Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).
Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.


ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri): Ve derler ki: ‘Eğer biz işitmiş ve akletmiş (idrak etmiş) olsaydık burada, ateş ehlinin içinde mi olurduk?

Bu kişi ne diyor Allah'ın resûlüne: ‘Sen (diyor) bir sapıklık içindesin. (dalâlet içindesin).” Diyor ki: “Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra hiç kimse Allah’tan vahiy alamaz. Vahiy sadece peygamberlere verilir.”

Oysaki Allahû Tealâ Kur'ân-ı Kerim’de Hz. İsa’nın havarilerine vahyettiğini söylüyor: Mâide-111.

 

5/MÂİDE-111: Ve iz evhaytu ilâl havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne).
Ve havarilere; “Bana ve Resûl'üme îmân edin.” diye vahyettiğim zaman, onlar da “Îmân ettik ve bizim (Hakk'a) teslim olduğumuza şahid ol.” demişlerdi.


Arıya vahyettiğini söylüyor: Nahl-68.

16/NAHL-68: Ve evhâ rabbuke ilân nahli enittehızî minel cibâli buyûten ve mineş şeceri ve mimmâ ya’rişûn(ya’rişûne).
Ve senin Rabbin, balarısına, dağlardan, ağaçlardan ve onların (insanların) kurdukları çardaklardan, evler (kovanlar) edinmelerini vahyetti.


Hz. Musa’nın annesine vahyettiğini söylüyor Allahû Tealâ: Kasas-7.

28/KASAS-7: Ve evhaynâ ilâ ummi mûsâ en erdıîhi, fe izâ hıfti aleyhi fe elkîhi fîl yemmi ve lâ tehâfî ve lâ tahzenî, innâ râddûhu ileyki ve câılûhu minel murselîn(murselîne).
Ve Musa (A.S)’ın annesine şöyle vahyettik: "Onu emzirmesini ve onun için korktuğu zaman onu nehre atmasını (bırakmasını). Ve sen korkma, mahzun olma (üzülme). Muhakkak ki Biz, onu sana döndüreceğiz. Ve onu mürselinlerden (resûllerden) kılacağız."


Hz. Meryem’e vahyettiğini söylüyor. Âli İmrân-47.

3/ÂLİ İMRÂN-47: Kâlet rabbi ennâ yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşer(beşerun), kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ’(yeşâu) izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
(Hz Meryem): “Rabbim, benim çoçuğum nasıl olur? Bana bir beşer dokunmadı” dedi. (Allah şöyle buyurdu): “İşte böyle, Allah dilediğini yaratır. Bir emrin (işin) olmasını takdir ettiği zaman, sadece ona “ol!” der, o hemen olur.”


Ve de diyor ki Şûrâ Suresinin 51. âyet-i kerimesinde:

42/ŞÛRÂ-51: Ve mâ kâne li beşerin en yukellimehullâhu illâ vahyen ev min verâi hıcâbin ev yursile resûlen fe yûhıye bi iznihî mâ yeşâu, innehu aliyyun hakîm(hakîmun).
Allah’ın hiçbir insanla konuşması olmamıştır, illâ vahyile veya perde arkasından veya dilediğine izniyle vahyetsin diye resûl (melek) göndererek. Allah, bilir ve hikmet sahibidir.


“Allah’ın hiçbir insanla konuşması olmamıştır. İlla vahiy ile.”

Ve vahiy kıyâmete kadar devam edecektir. Çünkü Allah'ın resûlleri, dünya üzerindeki bütün kavimlerden hiç eksik olmayacaktır. Ve bütün bu resûller Allah'tan mutlaka vahiy alacaklardır.

Bu bapta Allahû Tealâ’nın dizaynı; diğer âyet-i kerimeye geldiğimiz zaman yani Zumer Suresinin... Sevgili kardeşlerim! İki âyet-i kerimede geçti ve Zumer Suresinin 71. ve Şûrâ Suresinin 51. âyetleri. Birisi Mulk Suresinin 8, 9, 10. âyetlerine paralel bir âyet-i kerime. Diğeri de Allahû Tealâ’nın vahyiyle alâkalı. Zumer-71’de Allahû Tealâ diyor ki:

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alâl kâfirîn(kâfirîne).
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın?” (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.


“Kâfirler zümre zümre cehenneme sürülürler ve kapılara geldikleri zaman kapılar açılır. Cehennem bekçileri onlara der ki: ‘Size Allah'ın resûlleri gelip de bugün buraya geleceğinizi söylemediler mi?”

Sevgili kardeşlerim! İnsanların ne yazık ki %90’dan fazlası cehenneme girecektir. Ve bu insanların %90’dan fazlasının cehenneme gireceği bir vakıa olarak çıkıyor karşımıza. Hangi devirde yaşarlarsa yaşasınlar, dünya adı verilen bu gezegenin neresinde, hangi kabilenin, hangi ülkenin içinde yaşarlarsa yaşasınlar, muhakkak ki onlara da bir resûl gelmiştir. O resûlün gelip gelmediği, cehenneme adım atan herkese cehennem bekçileri tarafından mutlaka sorulur. Ve aynı cevap alınır. “Evet, geldi.” Ve burada da aynı cevap veriliyor:

“Resûller gelmedi mi ki size?

yetlûne aleykum âyâti: Allah'ın âyetlerini üzerinize okusun (anlatsın).
âyâti rabbikum: Rabbimizin âyetlerini.

Size okusun, anlatsın.

Yani bütün resûlleri… Allahû Tealâ diyor ki: “Biz bütün resûlleri âmenû olanları müjdelesinler diye diğerlerini de uyarsınlar diye göndeririz.”

5/MÂİDE-19: Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ min beşîrin ve lâ nezîrin fe kad câekum beşîrun ve nezîr(nezîru) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Ey Kitap ehli! Resûllerin (peygamberlerin) fetret devrinde (aralarının kesildiği zamanda), sizlere gerçekleri açıklayan Resûl’ümüz (elçimiz) gelmişti. “Bize bir müjdeleyici ve de uyarıcı gelmedi.” dersiniz diye (dememeniz için). Oysa size "müjdeleyici ve uyarıcı" bir Resûl gelmişti. Allah herşeye kaadirdir.


6/EN'ÂM-48: Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur (Allah’a ulaşmayı dilerse) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.


Ve bütün nezirler için de aynı şeyi söylüyor: “Biz bütün nezirleri âmenû olanları müjdelesinler diye diğerlerini uyarsınlar diye göndeririz.”

10/YÛNUS-2: E kâne lin nâsi aceben en evhaynâ ilâ raculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun).
Onlardan bir adama, "insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenleri) müjdelemesi" için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi? Muhakkak ki onlar için, Rab’lerinin yanında (katında) sıddıklar makamı vardır. Kâfirler şöyle dediler: “Muhakkak ki bu, mutlaka apaçık bir sihirbazdır.”


Âmenû olanlar biliyorsunuz, Allah'a ulaşmayı dileyenler. Buradaki ifade, Zumer-71’deki ifade açık ve kesin bir ifade. Burada: “Size Allah'ın resûlü gelmedi mi ki size Allah'ın âyetlerini okusun ve anlatsın.”

Bugün de aynı şey yapılıyor. Allah'ın resûlü Allah'ın âyetlerini okuyor ve anlatıyor. Bu âyetlerden 60 yıldır Kur'ân ile meşgul olmasına rağmen bu zatın haberi yok. Ve Mulk-10’da da diyor ki Kur'ân-ı Kerim:

67/MULK-10: Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).
Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.


ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri):  Derler ki: ‘Eğer biz işitmiş ve akletmiş (idrak etmiş) olsaydık burada, ateş ehlinin içinde mi olurduk?

Ne olmuş? Hepsine sorulmuş sual: “Size Allah'ın nezirleri gelmedi mi ve bunları söylemediler mi?” Öyleyse Allahû Tealâ diyor ki: “Biz bir resûl göndermedikçe azap edici olmadık. Hiç kimseye azap etmeyiz.”

Öyleyse mutlaka yeryüzünde yaşayan bütün insanlar resûllere muhatap olacaklardır. Nerede yaşarlarsa yaşasınlar, hangi devirde yaşarlarsa yaşasınlar. Ve resûllerin de hepsi mutlaka Allah'tan vahiy alırlar.

Benzer konular