“Hadid Suresinin 25. âyet-i kerimesine göre resûllerin beyyinelerle, ispat vasıtalarıyla gönderilmesi konusuna açıklık getirir misiniz? Bu âyet-i kerimenin İbrahim Suresinin 4. âyet-i kerimesiyle bir ilişkisi var mıdır?”

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » “Hadid Suresinin 25. âyet-i kerimesine göre resûllerin beyyinelerle, ispat vasıtalarıyla gönderilmesi konusuna açıklık getirir misiniz? Bu âyet-i kerimenin İbrahim Suresinin 4. âyet-i kerimesiyle bir ilişkisi var mıdır?”
share on facebook  tweet  share on google  print  

“Hadid Suresinin 25. âyet-i kerimesine göre resûllerin beyyinelerle, ispat vasıtalarıyla gönderilmesi konusuna açıklık getirir misiniz? Bu âyet-i kerimenin İbrahim Suresinin 4. âyet-i kerimesiyle bir ilişkisi var mıdır?”

57/HADÎD-25: Lekad erselnâ rusulenâ bil beyyinâti ve enzelnâ meahumul kitâbe vel mîzâne li yekûmen nâsu bil kıst(kıstı), ve enzelnâl hadîde fîhi be’sun şedîdun ve menâfiu lin nâsi ve li ya’lemallâhu men yansuruhu ve rusulehu bil gayb(gaybi), innallâhe kavîyyun azîz(azîzun).
Andolsun ki resûllerimizi beyyinelerle (açık delillerle, ispat vasıtaları ile) gönderdik. Ve onlar ile beraber kitabı ve mizanı indirdik ki insanlar arasında adaletle hükmetsinler diye. Ve içinde kuvvetli sertlik bulunan demiri indirdik. Ve onda insanlar için pekçok menfaatler (faydalar) vardır. Ve (bu), gaybda (görmeden) kendisine ve resûllerine yardım edecek olan kimseleri, Allah’ın bilmesi (belli etmesi) içindir. Muhakkak ki Allah; Kavî’dir (güçlüdür, kuvvetlidir), Azîz’dir.


14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâu, ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir.


Resûller ispat vasıtalarıyla gönderilirler. Yani resûllerin gönderilmesinin arkasında ispat vasıtaları söz konusudur. İster peygamber resûl olsun, ister nebî resûl olsun, ister peygamber resûl olmasın velî resûl olsun hepsi ispat vasıtalarıyla gönderilir, beyyinelerle.

Nedir beyyine? Allah’ın peygamberlerine, nebî resûllerine indirdiği kitaplar şeriat kitabıdır. Son Nebî Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e Allahû Tealâ Kur'ân-ı Kerim’i indirmiştir. Öyleyse bu o kişinin peygamber olduğuna kesin bir işaret taşır ve peygamberlere indirilen bütün kitaplar emredicidir. Çünkü Allahû Tealâ diyor ki:
 
“Biz nebîlerimize kitap veririz, hikmet veririz. O indirdiğimiz kitaplarla hükmetsinler diye onları vazifeli kılarız.” diyor. Ama velî resûller için böyle bir ifade kullanmıyor. Onlara da Allahû Tealâ kitap veriyor ama verdiği kitap hiçbir zaman bir şeriat kitabı değil.  

Her kavmin resûlü Allahû Tealâ’dan mutlaka vahiy alır. Öğrendiği ilim peygamberlere de öğretilen ilimdir. Ama peygamberlerin dışında hiçbir velî resûl, isterse huzur namazının imamı olsun ki, peygamberlerin olmadığı dönemlerde huzur namazının imamı mutlaka velî resûllerdir. Kavim resûllerinden biridir, görevi vekaleten yapar ama kendisine asla bir şeriat kitabı verilmez. Bu sebeple son Nebînin son şeriat kitabı Kur'ân-ı Kerim kıyâmete kadar hüküm ferma olacaktır. Kıyâmete kadar onunla amel olunacaktır.

Öyleyse peygamberlere verilen kitaplar, o kişinin peygamber olduğuna dair kesin hüküm taşır. Eğer Allahû Tealâ resûlüne, peygamber olmayan resûllerine devrin imamlığı görevini vermiş ise onlara da sohbet kitabı indirir. Bu sohbet kitabı asla hiç kimseye bir hüküm taşımaz, arada çok büyük bir farklılık var.

Öyleyse her ikisi de bir ispat vasıtasıdır o kişinin resûl olduğunun, nebî resûl olduğunun peygamberler için, velî resûl olduğunun kavim resûlleri için bir ispatıdır. Ama Allahû Tealâ dilerse kitapta vermeyebilir resûllerine ama eğer kişi nebî ise mutlaka bir şeriat kitabının sahibidir. İşte o Allah’ın onlara indirdiği kitaplar ispat vasıtasıdır.
Peki, kavim resûllerine Allahû Tealâ başka bir kitap indirmediğine göre onların ispat vasıtası nedir? Nebîlere inen şeriat kitaplarıdır çünkü Allahû Tealâ devamlı resûl bulunduruyor ki şeriat kitapları yozlaşmasın diye. Ne yazık ki bütün şeriat kitaplarını insanlar aradan kısa bir zaman geçtikten sonra mutlaka unutuyorlar. Tabi bu unutmaları da onlara çok şey kaybettiriyor çünkü Allahû Tealâ’dan uzaklaşıyorlar. Allahû Tealâ’nın temel hükümlerini zaman içersinde unutuyorlar. İşte bu sebeple her kavimde devamlı Allahû Tealâ resûllerini bulunduruyor ki Allah’tan devamlı taze bilgiler alsınlar ve onunla ispat etsinler diye.

İşte zamanımızda da Kur'ân-ı Kerim’den büyük sapmalar olmuş. Kur'ân-ı Kerim’in insanları cennet saadetine ve dünya saadetine ulaştıracak olan bütün müesseseleri devreden çıkmış, yok olmuş, yok edilmiş.

Kur'ân’dan mı yok edilmiş? Hayır, Kur'ân’da aynen duruyor. Tatbikattan çıkarılmış, artık insanlar kendilerini cennet ve dünya saadetine ulaştıracak olan temel müesseseleri tatbik etmiyorlar. Ne Allah'a ulaşmayı diliyorlar, zaten dilemedikleri zaman bitti. Cennet saadeti mümkün değil, dünya saadeti o zaman hiç mümkün değil ve ondan sonraki safhaların hiç birisi gerçekleşmiyor.

Öyleyse kavim resûlleri içinde, nebî olmayan huzur namazının imamı içinde, ispat vasıtası beyyine daima Allah’ın peygamberlerine indirdiği şeriat kitaplarıdır. Allahû Tealâ devamlı resûl gönderiyor ki, o şeriat kitapları mutlaka bir süre sonra şeytan tarafından insanlara unutturuluyor. Özellikle şeytanın bütün insanlara unutturmak istediği şey Allah’a ulaşmayı dileme fonksiyonudur.

Benzer konular