Âli İmrân-179'da belirtilen resûllerin seçilmeleri hususunu izah eder misiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Âli İmrân-179'da belirtilen resûllerin seçilmeleri hususunu izah eder misiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Âli İmrân-179'da belirtilen resûllerin seçilmeleri hususunu izah eder misiniz?

Âli İmrân Suresinin 179. âyet-i kerimesi:

3/ÂLİ İMRÂN-179: Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum alâl gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulihî, ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun).
Allah, habis olanı (kötüyü), temiz olandan (mü'min olanı, mü'min gözükenden) ayırıncaya kadar mü'minleri, sizin bulunduğunuz hâl üzere (mü'min olanla mü'min gözükenin bir arada olduğu bir durumda) terk edecek değildir. Ve Allah sizi gayba muttali edecek (gaybı bildirecek) değildir. Ve lâkin Allah, resûllerinden dilediği kimseyi seçer (gaybı o resûlüne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun resûllerine îmân edin. Ve eğer âmenû olur ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için "Büyük Ecir" vardır.


mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi): Allah mü’minleri; pisi, temizden ayırıncaya kadar, şu üzerinde bulundukları hâl üzere bırakacak değildir.
ve mâ kânallâhu li yutliakum alel gaybi: Allah sizi gayb üzerine haberdar edecek değildir. “yutliakum: Sizin ıttılağınıza sunmayacaktır. Sizi muttali kılmayacaktır. Gayb üzerine sizi muttali kılmayacaktır. Gaybı ıttılağınıza sunmayacaktır. Size gaybı söylemeyecektir.
ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu: Lâkin Allah, resûllerinden dilediği kişiyi seçer.
fe âminû billâhi: Ve O’nun resûllerine itaat edin.
ve rusulih(rusulihî) ve in tu’minû ve tettekû: Ve eğer âmenû olur da takva sahibi olursanız.
fe lekum ecrun azîm(azîmun): O zaman sizin için büyük ecir vardır.

Burada, işte bir takva müessesesi. Burası takva. Hangi takva? 7. takva. İradenin de Allah’a teslim edildiği bir takva müessesesi.

“Âli İmrân Suresinin 179. âyet-i kerimesinde belirtilen resûllerin seçilmeleri hususunu izah eder misiniz?”

Biliyorsunuz ki; her kavmin bir resûlü var, bütün zaman devrelerinde. Bütün zaman devrelerinde her kavimde mutlaka resûl olduğunu söylüyor Allahû Tealâ. Diyor ki Mu’minûn Suresinin 44. âyet-i kerimesinde:

23/MU'MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.


“Biz bütün kavimlere resûl göndeririz ve ardarda göndeririz. Ardı arkası kesilmeden Biz bütün kavimlere resûl göndeririz.” diyor Allahû Tealâ.

Sonra ne diyor Allahû Tealâ Bakara Suresinin 87. âyet-i kerimesinde:

2/BAKARA-87: Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne).
Andolsun ki, Biz, Musa’ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda resûller gönderdik. Ve Meryem’in oğlu İsa’ya beyyineler (açık deliller) verdik ve onu Ruh’ûl Kudüs ile destekledik. Öyle ki, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle gelen resûle karşı, her defasında kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürüyorsunuz.


“Biz bütün kavimlere ardı arkası kesilmeksizin ardarda resûl göndeririz.” diyor.

Allahû Tealâ diyor ki Zumer Suresinin 71. âyet-i kerimesinde:

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alâl kâfirîn(kâfirîne).
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın?” (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.


“Cehenneme ulaşan herkese cehennem bekçileri kapıyı açar ve onların hepsine sorar. ‘Size Allah’ın sizden olan resûlleri gelip de, size buraya, cehenneme geleceğinizi söylemediler mi?’ Yani ‘Allah’a ulaşmayı dilemiyorsun. Gideceğin yer cehennemdir.’ demediler mi?”

Öyleyse cehenneme kim giderse gitsin, bu insanlar, cehenneme girenler, bütün devirleri temsil ederler ve bütün yerleşme mahallerini temsil ederler. Hepsine Allahû Tealâ’nın resûlünün haber ulaştırdığı kesin.

Öyleyse bu resûller bütün kavimleri kapsar. Her kavmin bir resûlü mutlaka vardır. Bu resûllerden biri aynı zamanda nebî olanıdır. Yani nebî resûl (peygamber resûl). O nebî olanlar (peygamber olanlar) mutlaka otomatik olarak huzur namazının imamıdırlar. Hz. Nuh, Hz. İbrâhîm, Hz. Musa, Hz. İsa, Peygamber Efendimiz (S.A.V), bunlar nebîlerdi. Ve nebîlerin aralarında, bu dizayn gösteriyor ki; mutlaka fetret devirleri var. Yani boşluk devreleri. Peygamber Efendimiz (S.A.V), Hz. İsa’dan 600 sene sonra Allahû Tealâ tarafından nübüvvetle şereflenmiştir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) son nebî olduğu için, (hatem’ül enbiya olduğu için) nebîlerin mührü olduğu için 1400 senedir dünya üzerinde peygamber yoktur. Bugün de yoktur ve kıyâmete kadar da olmayacaktır. Ama huzur namazının imamlığı boş kalmaz. Nebîlerin bulunmadığı devrelerde de mutlaka huzur namazının imamlığı devam eder.

Ee nebî yok (peygamber yok), ne yapacak Allahû Tealâ? Peygamber tayin etmeyen O. Kavimlerdeki resûllerden birisine vekâleten bir görev verecek: Huzur namazının imamlığı görevi. O kişi devrin imamı olur. Nebî değildir (peygamber değildir) ama Allah’ın resûlüdür. Huzur namazının imamlığına tayin edilmiştir. Huzur namazının imamlığı bu sebeple, peygamberler olsa da devam eder, peygamberler olmasa da devam eder. İşte Allahû Tealâ’nın gaybı bildirmesi açısından resûl seçişi, o resûlü seçmesidir.

Nebî olarak vazifelendirdiği kişiyi seçmesine gerek yok. Zaten o, Allahû Tealâ tarafından baştan seçilmiştir. Nebî olarak seçilmiştir. Huzur namazının imamlığı onun için otomatik bir vazifedir. O, onun aslî görevidir. Ama nebîlerin olmadığı devirlerde Allahû Tealâ bütün kavimlerdeki resûllerin arasından birisini seçer. Onu vekâleten huzur namazının imamı yapar. İşte bu imamı Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde anlatıyor Allahû Tealâ:

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık, sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.


“Onlardan (insanlardan) imamlar seçtik ve insanları hidayete erdirsinler diye.” İşte bu imam, burada bahsedilen, Allah’ın seçtiği imam. Başka insanlara başka resûllere de gaybı ihzar etmez. Ama o resûlüne yani devrin imamı olarak şereflendirdiği, vazifeli kıldığı o kavim resûlüne (O nebî değildir, peygamber değildir.), ona Allahû Tealâ gaybı söyleyebilir (gösterebilir). Bunu Allahû Tealâ rıza açısından da açıklamış Cinn Suresinin 26. âyet-i kerimesinde:

72/CİNN-26: Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehadâ(ehaden).
O (Allah), gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz).

72/CİNN-27: İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadâ(rasaden).
Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç! O taktirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından gözetenler sevkeder ki,


“Allah size gaybı bildirmez ama resûllerinden rızaya ulaşmış olan hariç.” diyor. Bu, tasarruf rızasıdır. Allahû Tealâ, resûllerinden kimi seçerse, onu nebîler gibi tasarruf rızasına ulaştırır. Bu da vekâleten bir ulaştırmadır. O kişi peygamber değildir, peygamberlik şerefine haiz değildir, o kişi risalet şerefinin sahibidir. Ve huzur namazına imameti vekâlet şeklindedir. Ama huzur namazı boş kalmayacağı cihetle mutlak olarak o kişi huzur namazının imamlığına getirilir. İşte kim getirilirse o kişi tasarruf altına otomatik olarak girer. Bu, Allah’ın tasarruf rızasıdır.

İşte Âli İmrân Suresinin 179. âyet-i kerimesinde belirtilen resûllerin seçilmeleri de Cinn Suresinin (âyet-i kerimeye bakalım da emin olalım.) 26. âyet-i kerimesi:

Allahû Tealâ diyor ki: “Allah gaybı bilir, kimseye açıklamaz.”

Cinn Suresinin 27. âyet-i kerimesi:

72/CİNN-27: İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadâ(rasaden).
Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç! O taktirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından gözetenler sevkeder ki,


illâ menirtedâ min resûlin: Resûllerinden rızaya ulaşmış olan hariç.
fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadâ(rasaden): Öyleyse muhakkak ki O, onların önünden ve ardından muhafız gönderir.

Bütün devrin imamlarının önlerinde ve arkalarında, Allah’ın melekleri onunla görevlidir. Siz onları göremezsiniz. Onların önünden ve arkasından Allahû Tealâ muhafız gönderir. Aynı zamanda o kendisi de bir muhafızdır. Çünkü kim Allah’a ulaşmayı dileyerek 12 tane ihsan alırsa, ihsan alan kişi 14. basamakta mürşidine ulaşır. Tâbiiyeti anında devrin imamının ruhu onun başının üzerine gelir, yerleşir. Önden arkaya doğru uzanan bir muhafızdır ve bu muhafız, şeytanın büyüsünden de hüddamından da her türlü mevcut negatif etkilerden o kişiyi korur.
 
Allah razı olsun.

Benzer konular