Yûnus 47, 48, 49, Yâsîn 13, 14, 15, 16, 17 ve Tegâbun 6'daki resûlleri açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Yûnus 47, 48, 49, Yâsîn 13, 14, 15, 16, 17 ve Tegâbun 6'daki resûlleri açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Yûnus 47, 48, 49, Yâsîn 13, 14, 15, 16, 17 ve Tegâbun 6'daki resûlleri açıklar mısınız?

Yûnus Suresinin 47. âyet-i kerimesi:

10/YÛNUS-47: Ve li kulli ummetin resûlun, feizâ câe resûluhum kudıye beynehum bil kıstı ve hum lâ yuzlamûn(yuzlamûne).
Her ümmetin bir resûlü vardır. Onlara, resûlleri geldiği zaman onların aralarında adaletle hükmolundu. Onlara zulmedilmez.


ve likulli ummetin resûl(resûlun): Bütün ümmetlerde resûl vardır.
Bunlar her ümmetteki (her kavimdeki) resûller.
feizâ câe resûluhum kudıye beynehum bil kıstı: Onlara, resûlleri geldiği zaman adaletle hükmolunur.
ve hum lâ yuzlamûn(yuzlamûne): Onlar mahzun olmazlar.

Herbir resûl kendi kavminde adalet ile mutlaka hareket eder. Adalet mutlaka Allah'ın resûlleri ile sağlanır.

Yûnus Suresinin 48. âyet-i kerimesi:

10/YÛNUS-48: Ve yekûlûne metâ hâzâl va'du in kuntum sadıkîn(sadıkîne).
Ve: “Eğer siz, sözünüzde sadıklarsanız bu vaad, ne zaman?” derler.


Yûnus Suresinin 49. âyet-i kerimesi:

10/YÛNUS-49: Kul lâ emliku li nefsî darran ve lâ nef'an illâ mâ şâallâh(şâallâhu), li kulli ummetin ecel(ecelun), izâ câe eceluhum fe lâ yeste'hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn(yestakdimûne).
De ki: “Allah’ın dilediği şey hariç, ben nefsime (kendime) bir fayda veya bir zarar vermeye malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların eceli geldiği zaman artık bir saat tehir edilmez ve öne alınmaz.”


kul lâ emliku li nefsî darran ve lâ nef'an illâ mâ şâallâh(şâallâhu): De ki: “Allah’ın dilediği şey hariç, ben nefsime bir fayda veya bir zarar vermeye malik değilim.
li kulli ummetin ecel(ecelun): Bütün ümmetler için ecel vardır (son vardır).
izâ câe eceluhum fe lâ yeste'hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn(yestakdimûne): Ecelleri geldiği zaman o ümmetin, artık bir saat bile tehir edilmez, öne de alınmaz.

Yûnus Suresinin 47. âyet-i kerimesinde resûlün geldiğini söylüyor Allahû Tealâ. Ve onların arasında adalet ile hükmolunduğunu söylüyor.

Yûnus Suresinin 48. âyet-i kerimesi: “O resûle rağmen insanlar siz sözünüze sadıklarsanız bu vaad ne zaman.” derler yani “Kıyâmet ne zaman kopacak?” veya “Biz sana tâbî olmuyoruz. Bizim cezamız ne zaman?” ifadesinin cevabı: “O saati ben bilemem ama vakit geldiği zaman tehir edilmez.”

Yûnus Suresinin 47., 48., 49. âyet-i kerimesindeki Yûnus Suresinin 47. âyet-i kerimesinde adı geçen resûl: “Bütün ümmetlerin resûlü vardır. Ve onlara, onlar (resûl) geldiği zaman ve onlara adalet ile hükmedilir. Onlara zulmedilmez.” diyor Allahû Tealâ. Ama anlaşılıyor ki, o insanlar resûlün bu talebine rağmen ona tâbî olmuyorlar.

Yâsîn Suresinin 13. âyet-i kerimesi:

36/YÂSÎN-13: Vadrıb lehum meselen ashâbel karyeti, iz câehâl murselûn(murselûne).
Ve onlara, o şehrin halkını misal ver. Onlara resûller gelmişti.


“O kasabalılara onlara misal getir. O kasabaya tarafımızdan gönderilmiş elçiler gelmişlerdi (resûller gelmişlerdi).” Bunlar melek resûller.

Yâsîn Suresinin 14. âyet-i kerimesi:

36/YÂSÎN-14: İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ ileykum murselûn(murselûne).
Onlara iki (resûl) göndermiştik. Fakat ikisini de tekzip ettiler (yalanladılar). Bunun üzerine (onları) üçüncü (resûl) ile azîz kıldık (destekledik). O zaman onlar: "Muhakkak ki biz, size gönderilmiş resûlleriz." dediler.


“Onlara iki (resûl) göndermiştik. Fakat ikisini de yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü resûl ile takviye ettik. O zaman onlara: ‘Muhakkak ki biz, size gönderilen resûlleriz.’ dediler.” Üçü de melek resûller.

Yâsîn Suresinin 15. âyet-i kerimesi:

36/YÂSÎN-15: Kâlû mâ entum illâ beşerun mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn(tekzibûne).
Dediler ki: "Siz, bizim gibi beşerden başka bir şey değilsiniz. Ve Rahmân bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."


Dediler ki: “Siz, bizim gibi beşerden başka bir şey değilsiniz. Rahmân size hiçbir şey indirmemiştir. Siz yalandan başka bir şey demiyorsunuz. Siz de bizim gibi beşerden başka bir şey değilsiniz.” diyorlar Allah’ın resûllerine. “Allah size hiçbir şey indirmemiştir. Siz yalandan başka bir şey demiyorsunuz.”

Yâsîn Suresinin 16. âyet-i kerimesi:

36/YÂSÎN-16: Kalû rabbunâ ya’lemu innâ ileykum le murselûn(murselûne).
(Resûller) dediler ki: "Bizim, gerçekten size gönderilmiş resûller olduğumuzu Rabbimiz biliyor."


Dediler ki: “Bizim, size resûl olarak gönderildiğimizi Rabbimiz bilir.”

Yâsîn Suresinin 17. âyet-i kerimesi:

36/YÂSÎN-17: Ve mâ aleynâ illâl belâgul mubîn(mubînu).
Ve bizim üzerimizde açıkça tebliğden (bildirmekten) başka bir şey (sorumluluk) yoktur.


“Bize apaçık tebliğ etmekten başka bir şey düşmez.” Bunlar Allah'ın melek resûlleri. “Ve siz bizim gibi bizden başka (beşerden başka) bir şey değilsiniz.” deyince onlar: “Evet biz de sizin gibi beşeriz ama bize vahiy olunuyor.” tarzında bir şey söylemiyorlar. Diyorlar ki: “Bizim size resûl olarak gönderildiğimizi Rabbimiz bilir. Bu kadarı bize yeter.” diyorlar. “Biz sizin gibi insanız.” demiyorlar.

Yâsîn Suresinin 17. âyet-i kerimesinde: “Bize apaçık tebliğ etmekten başka bir şey düşmez.” diyorlar. “Siz ne düşünürseniz düşünün. Biz size tebliğimizi yaptık.” diyorlar.

Şimdi, Yûnus Suresinin 47. âyet-i kerimesinde; bütün kavimlere gelen insan resûllerden bahsediliyor. Yâsîn Suresinin 13., 14., 15., 16., 17. âyet-i kerimesinde de melek resûllerden bahsediliyor. Üç tane melek resûl.

Tegâbun Suresinin 6. âyet-i kerimesinde ise:

64/TEGÂBUN-6: Zâlike bi ennehu kânet te'tîhim rusuluhum bil beyyinâti fe kâlû e beşerun yehdûnenâ fe keferû ve tevellev vestagnallâhu, vallâhu ganiyyun hamîd(hamîdun).
İşte bu, onlara resûlleri beyyineler (açık deliller) getirdiği zaman: “Bir beşer mi bizi hidayete erdirecek?” demeleri sebebiyledir. Böylece inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Ve Allah, müstağni olduğunu (Kendisinin hiçbir şeye ve de onların îmânlarına da ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Ve Allah; Gani’dir, Hamîd’dir.


“Bu sebeptendir ki; resûller onlara açık belgeler getirmişlerdi. Onlar ise ‘İnsanlar mı bize hidayete erdirecek?’ dediler de kâfir oldular. Hakk’tan yüz çevirdiler. Allah, müstağni olduğunu onlara gösterdi.” Burada da bütün kavimlere resûller geliyor. Açık belgeler getiriyor insanlara Allahû Tealâ’dan. Ve buna rağmen insanlar, o kendi kavimlerindeki resûle yani bütün kavimler herbiri kendi resûllerine tâbî olmuyorlar, Allah’a ulaşmayı dilemiyorlar ve böylece küfürde kalıyorlar ve kâfir olarak kalıyorlar. Allah ise onlara, onlardan müstağni olduğunu gösteriyor.


Benzer konular