Nahl-36 ile Kamer-24 arasında bir ilişki var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Nahl-36 ile Kamer-24 arasında bir ilişki var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Nahl-36 ile Kamer-24 arasında bir ilişki var mıdır?

Nahl-36’da Allahû Tealâ diyor ki:

16/NAHL-36: Ve lekad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâletu, fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını (Resûlün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri), Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).


ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen: Biz, bütün kavimlerde (bütün ümmetlerde) resûl beas ederiz.
eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte): Taguttan içtinap edip insan ve cin şeytanlardan içtinap edip (kurtulup) Bana kul olsunlar Allah’a kul olsunlar diye.” diyor Allahû Tealâ. Bütün ümmetlerde resûl beas ederiz.
fe minhum men hedallâhu: Onlardan bir kısmı (onlardan bir kısım kişiler, bazıları) hidayete; Allah'a hidayet ettiler. Onlardan bir kısmını Allah hidayete erdirdi.
ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu): Ve bir kısmına da dalâlet hak oldu.
Resûlün sözlerini dikkate alıp da Allah'a ulaşmayı dileyenler hidayete erdiler. Diğerleri ise dalâlette kaldılar. Allah'a ulaşmayı dilemediler.
fe sîrû fîl ardı: Yeryüzünde seyredin, dolaşın, görün.
fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn (mukezzibîne): Tekzip edenlerin, (yalanlayanların) akıbetinin ne olduğunu, ne olduğuna bakın." diyor Allahû Tealâ. “Nasıl oldu? Allah'ın âyetlerini tekzib edenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakın." diyor Allahû Tealâ.

Kamer-24’e geliyoruz:

54/KAMER-24: Fe kâlû e beşeren minnâ vâhiden nettebiuhû innâ izen lefî dalâlin ve suur(suurin).
O zaman şöyle dediler: “Bizden biri olan bir beşere mi? Biz, ona mı tâbî olacağız? O taktirde muhakkak ki biz, gerçekten dalâlet ve çılgınlık içinde oluruz.”


“Dediler ki: ‘Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık ve çılgınlık içinde kalmış oluruz.”

“Bizden (bizden biri olan, bizim toplumumuzdan biri olan) bir insana mı biz tâbî olacağız? O zaman biz bir sapıklık, bir dalâlet ve çılgınlık içinde oluruz." diyorlar.

Bu Kamer-24’te söylenen kişiler ile Nahl-36’da; resûlün varlığına rağmen ona tâbî olmayıp dalâlet üzerlerine hak olanlar aynı hüviyette görünüyor. İlk bakışta bir ilişki yokmuş gibi görünüyor iki âyet arasında. Ama bu açıdan düşünürsek eğer, Allah bütün kavimlere resûl gönderiyor. O kavme… O kavimdekilerin büyük kısmı resûlün söylediklerine önem vermiyor.     Allah'a ulaşmayı dilemiyorlar ve üzerlerine dalâlet hak oluyor.

Ne yapacaklardı? Allah'a ulaşmayı dileselerdi, diledikleri andan itibaren hidayet üzere olacaklardı. Ama dalâlette kalıyor insanlar, hidayet üzere olamıyorlar.

Hidayette olmayanlar açısından meseleye baktığımızda bu iki âyet arasında bir ilişki görebiliyoruz.

Benzer konular