Bakara 6 ve 7 ile Munâfikûn Suresi 6. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Bakara 6 ve 7 ile Munâfikûn Suresi 6. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bakara 6 ve 7 ile Munâfikûn Suresi 6. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?

Allahû Tealâ Bakara Suresinin 6 ve 7. âyet-i kerimelerinde şöyle söylüyor:

2/BAKARA-6: İnnellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).
Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de etmesen de onlar için eşittir (birdir), mü’min olmazlar.

2/BAKARA-7: Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâvetun, ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem’î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) azap vardır.


“innellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne): Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de etmesen de (onlar için) eşittir; îmân etmezler, mü’min olmazlar.”

Bakara-7:

“hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem'ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve le hum azâbun azîm(azîmun): Allah onların kalpleri üzerine ve işitme hassasının üzerine mühür vurdu. Ve görme (basar) hassasının üzerine GIŞAVET (adlı) bir perde (çekti). Onlar için azîm bir azap (var).”

Böyle buyuruyor Allahû Tealâ.

Şimdi kardeşimizin 1. suali:

İnşaallah bu âyet-i kerimeler ve Munâfikûn Suresi 6. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?

Allahû Tealâ Munâfikûn Suresinin 6. âyetinde şöyle buyuruyor:

63/MUNÂFİKÛN-6: Sevâun aleyhim estagferte lehum em lem testagfir lehum, len yagfirallâhu lehum, innallâhe lâ yehdîl kavmel fâsikîn(fâsikîne).
Onlar (münafıklar) için mağfiret dilesen de, dilemesen de birdir. Allah onlara asla mağfiret etmez. Muhakkak ki Allah, fasıklar kavmini hidayete erdirmez.


sevâun aleyhim estagferte lehum em lem testagfir lehum: Onlar için mağfiret dilesen de dilemesen de birdir.
len yagfirallâhu lehum: Allah, o münâfıklara mağfiret etmez, onların günahlarını sevaba çevirmez.  
innallâhe lâ yehdîl kavmel fâsikîn(fâsikîne): Muhakkak ki Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.

Bütün insanlar doğuştan itibaren fısktadırlar. Sadece Allah’a ulaşmayı dileyenler fısktan kurtulur. Ve mutlaka herkese tebliğ yapılır. Bu tebliğin yapılmasından sonra durum farklı bir veche arz eder.

Bu Bakara Suresinin 6. ve 7. âyetlerinde, tebliğe muhatap olan ama aldırmayan birileri var. Yani tebliği işitiyorlar. “Allah’a ulaşmayı dilemezsen dalâlette kalacaksın, küfürde kalacaksın, gideceğin yer cehennem olacak, dalâlette kalacaksın, hüsranda kalacaksın.” tarzındaki ifadeler, bu insanlar için çok önemli görünmüyor, durumlarını değiştirmiyorlar. Allah’a ulaşmayı dilemiyorlar. Ama tebliğ sahibine karşı bir öfkeleri, kinleri de söz konusu değil, sadece etkilenmemişler. Onlar için Allahû Tealâ onların uzuvları üzerine değil hassaları üzerine; görme hassasının üzerine, işitme hassasının üzerine ve kalpteki idrak hassasının üzerine Allah mühür vuruyor. Aslında, işitme ve idrak hassalarının üzerine. Kalbe mühür vuruyor, bir de işitme hassasının üzerine vuruyor mührü. Görme hassasına gelince, onun üzerine gışavet adlı gizli bir perde çekiyor (gizli perde). Bu insanlar gerçekten kör mü oluyorlar? Hayır. İrşad makamına karşı kör, irşad makamına karşı sağır, irşad makamına karşı dilsiz oluyorlar.

Böyle bir dizaynda Allahû Tealâ onları “fasıklar” olarak değerlendiriyor ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e onlar için mağfiret dilese de dilemese de Allah’ın bu talebi kabul etmeyeceğini söylüyor. Neden kabul etmiyor Allahû Tealâ dileği? Çünkü kanun koymuş Allahû Tealâ. Bir insanın hayatındaki en önemli nokta, Allah’a ulaşmayı dileme noktasıdır.

Dikkat edin! Cennet ile cehennemi ayıran bu muhteva, sadece budur. Başka bir ayıraç yok. Bir insan Allah’a ulaşmayı dilerse mutlaka Allah’ın cennetine girer. Dilediği anda 7 saniye sonra o kişi cennetlik olmuştur. Allahû Tealâ derhal o kişinin üzerinde tecelli eder. Körlüğü, sağırlığı ve idraksizliği oluşturan sistemleri ondan söker, alır. Ve onu irşad makamını irşad makamı olarak gören, onun sözlerini irşad makamının söylediği sözler olarak değerlendiren, işiten, mânâsına varan ve kalbine indirince onu kalbinde idrak eden bir kişi haline getirir Allahû Tealâ. Kalbine ihbat koyar. Bu devrede de o kişiye furkanlar verir. Verdiği furkanlarla o kişiyi gören, işiten ve idrak eden hale getirir.

Bu furkanların toplamı, bu furkanların her biri için o kişinin amel defterinin sağ taraftaki kazanç hanesine (sevap hanesine) günahları kadar rakam yazdırır. Kiramen kâtibin melekleri bu görevle görevlidirler. Ve kişinin günahları böylece örtülmüş olur. O zaman da bu kişinin gideceği yer Allah’ın cennetidir. Eğer bu kişi Allah’a ulaşmayı dilemeseydi gideceği yer cehennem olacaktı.

Sevgili kardeşlerim! Öyleyse başka bir alternatif yok. Kişi Allah’a ulaşmayı dilerse günahları ne kadar büyük olursa olsun, onların hepsini Allahû Tealâ örtecek ve o kişiyi cennetine alacaktır. Ama kişi Allah’a ulaşmayı dilemeden ölürse o zaman o kişinin şu dünya üzerinde kazandığı bütün kazançlar yok oluyor. Kazandığı bütün dereceler, kendisinin kazandığı bütün dereceler, amellerinin karşılığı sıfırlanıyor. Çünkü Allahû Tealâ diyor ki: “Allah’a ulaşmayı dilemeyenin, Allah’a ulaşmayı inkâr edenin (İnkâr eden zaten dilemeyendir, kalın çizgilerle.) Allah’a ruhunu ölmeden evvel ulaştırmayı dilemeyenin bütün amelleri heba olur.” diyor Allahû Tealâ.

18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen).
De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”

18/KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an).
Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.

18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen).
İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.


İster inkâr etsin de dilemesin ister inkâr etmesin ama sadece dilemesin, o kişinin amelleri heba olur. O kişi dilemediği için hüsrandadır. Hüsranda olanların ise amelleri heba olur, Zumer Suresinin 65. âyet-i kerimesine göre:

39/ZUMER-65: Ve lekad ûhıye ileyke ve ilâllezîne min kablike, le in eşrakte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).
Ve andolsun ki, sana ve senden öncekilere: “Gerçekten eğer sen şirk koşarsan (Allah’a ulaşmayı dilemezsen), amellerin mutlaka heba olur. Ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.” diye vahyolundu.


Öyleyse bunlar arasında ilişki kesin olarak var.

Benzer konular