Enbiyâ 72, 73 ve Secde 24. âyetlerindeki imamların Mu'min 15'te belirtilen kendi ruhlarının kişinin başının üzerine gelmesi suretiyle hidayeti gerçekleştirdiğini söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Enbiyâ 72, 73 ve Secde 24. âyetlerindeki imamların Mu'min 15'te belirtilen kendi ruhlarının kişinin başının üzerine gelmesi suretiyle hidayeti gerçekleştirdiğini söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Enbiyâ 72, 73 ve Secde 24. âyetlerindeki imamların Mu'min 15'te belirtilen kendi ruhlarının kişinin başının üzerine gelmesi suretiyle hidayeti gerçekleştirdiğini söyleyebilir miyiz?

Enbiyâ Suresinin 72. ve 73. âyet-i kerimeleri peygamberlere ait. Diyor ki Allahû Tealâ:

21/ENBİYÂ-72: Ve vehebnâ lehu ishâk(ishâka), ve ya’kûbe nâfileten, ve kullen cealnâ sâlihîn(sâlihîne).
Ve ona, İshak (A.S)’ı ve nafileten (ilâveten) Yâkub (A.S)’ı vehbî (armağan) olarak verdik. Ve hepsini salihler kıldık.


ve vehebnâ lehu ishâk(ishâka): Ona, İshak (A.S)'ı vehbî olarak verdik (hediye olarak, armağan olarak verdik).  
ve ya’kûbe nâfileh(nâfileten): Yâkub (A.S)'ı da ilâveten verdik. (İshak (A.S)'ı vehbî olarak (karşılıksız olarak) verdik. Yâkub (A.S)'ı da. Burada İshak ve Yâkub iki peygamber, babaları da peygamber.)
ve kullen cealnâ sâlihîn(sâlihîne): Ve hepsini salihler kıldık.
 
ve vehebnâ: vehbî; hibe şeklinde karşılıksız demek. İshak öyle verilmiş, Yâkub’u da nafile olarak (yani ona ilâveten) vermiş. Hepsi de salihlerden. Bütün peygamberler mutlaka salihlerdendir.

21/ENBİYÂ-73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâti, ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne).
Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.


“Ve onları imamlar kıldık.” diyor Allahû Tealâ. Bunlar huzur namazının imamlarıdır. Peygamber imamlardır (nebî imamlardır), yani asaleten imamet mevkiine getirilenlerdir. Hem babaları nebîdir hem oğullar nebîdir. Bütün nebîler ve resûller doğmadan evvel Allahû Tealâ tarafından seçilirler ve öyle dünyaya gelirler.

Öyleyse bu bağlamda konu aydınlık kazanıyor. “Onları” diyor Allahû Tealâ. “Onlardan” değil, “Onları” diyor.

“Onları emrimizle Allah'a ulaştıran (hidayete erdiren) imamlar kıldık ve onlara hayırlar işlemeyi vahyettik (fi’lel hayrâti: hayırlı işler işlemeyi vahyettik), namaz kılmalarını vahyettik, zekât vermelerini vahyettik. Ve onlar bize kul oldular.” diyor Allahû Tealâ.

Bu, kulluğun en yüksek mertebesidir. Buradaki kulluk, peygamberlerin (nebîlerin) kulluğudur. Yani 7. kademe kulluğun (iradesini de Allahû Tealâ’ya teslim edenlerin) de daha ötesinde özel bir kulluktur. Peygamberlerin (huzur namazının imamlarının), tasarruftaki kişilerin (tasarruftaki imamların) kulluğu…  

Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesi:

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık, sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.


ve cealnâ minhum eimmeten: Onlardan imamlar kıldık.
yehdûne bi emrinâ: Emrimizle hidayete erdiren.
lemmâ saberû: Sabırlarından dolayı (yani 7 defa müzeyyen olan bir sabır sahibi oldukları için).
ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne):  Ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn mertebesinde) yakîn hasıl ettikleri için.

Burada peygamber olmayan resûller söz konusu (kavim resûlleri söz konusu). Ve o kavim resûllerinden birisi mutlaka devrin imamı olacaktır (eğer nebî yoksa).

Peygamber yoksa, mutlaka velî resûllerden birisi huzur namazının imamlığını yüklenecektir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) biliyorsunuz ki; son nebî idi (Hâtem-ül enbiya idi), enbiyanın (nebîlerin) mührüydü (sonuydu, kapanışıydı). Ondan sonra hiçbir zaman nebî gelmeyeceği için, huzur namazı da kıyamete kadar devam edecek olan bir müessese olduğu için şu anda da huzur namazı imam tarafından sürdürülmektedir (Allah'ın tayin ettiği imam tarafından). Ve o imam nebî değildir, nebî olması söz konusu değildir, mümkün de değildir.  Bir resûldür ama velî resûldür. Yani her kavimdeki resûllerden birisi oraya vazifeli olarak Allahû Tealâ tarafından tayin edilmiştir.

Mu'min Suresinin 15. âyet-i kerimesine geliyoruz:

40/MU'MİN-15: Rafîud deracâti zûl arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzira yevmet telâk(telâkı).
Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmak istediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.


refîud derecâti zul arş(arşi): Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah.
yulkır rûha min emrihî: Emrinden bir ruhu ilka eder (ulaştırır).
alâ men yeşâu min ıbâdihî: Kullarından dilediğinin üzerine (yani başının üzerine).
li yunzire yevmet telâk(telâkı): Uyarsın diye (mülâki olma gününün geldiğini bildirerek uyarsın diye).

“Enbiyâ Suresinin 72., 73. ve Secde Suresinin 24. âyet-i kerimelerindeki imamların Mu'min Suresinin 15. âyet-i kerimesinde belirtilen kendi ruhlarının kişinin başının üzerine gelmesi suretiyle hidayeti gerçekleştirdiğini söyleyebilir miyiz?”
 
Evet. İster Enbiyâ Suresinin 72. ve 73. âyet-i kerimelerindeki nebî imamlar olsun (peygamber imamlar olsun) huzur namazının imamları, ister Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesindeki peygamber olmayan velî resûl olan imamlar olsun netice değişmez. Her devirde bir imam huzur namazında imamet görevini sürdürecektir.

“Bu imamların ruhlarının kişinin başına gelmesi suretiyle hidayeti gerçekleştiğini söyleyebilir miyiz?”

Elbette söyleyebiliriz. Hem Enbiyâ Suresinin 72. ve 73. âyet-i kerimelerindeki peygamber (nebî) huzur namazının imamları hem Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesindeki velî resûl olan imamlar, hepsi Mu'min Suresinin 15. âyet-i kerimesinde anlatılan görevi yaparlar.

Her devirde mutlaka, tövbe merasimleri hem arşı tutan melekler tarafından hem de onların etrafındaki kişi olan devrin imamı tarafından (yani ruhu tarafından) izlenir. Ve eğer 12 tane ihsanla gelip tâbî oluyorsa kişi mürşidine, o zaman olay tamamlanır. Kişinin mürşidine 12 tane ihsanla tâbiiyeti söz konusu olduğu taktirde devrin imamı, Mu'min Suresinin 15. âyet-i kerimesindeki görevini yapmak üzere mutlaka o kişinin başının üzerine gelir ve ona der ki: “Senin Allah'a ulaşma günün geldi.”

“Arşın sahibi olan Allah.” diye söylüyor Allahû Tealâ. Burada arşı tutan meleklerin ve devrin imamının varlığı ifade ediliyor. “Ve dereceleri yükselten Allah.” diyor. Burada 2 türlü yükselme birden söz konusu:

1.si Furkan Suresinin 70. âyet-i kerimesine göre günahların sevaba çevrilmesi.

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).


2.si Bakara Suresinin 261. âyet-i kerimesine göre Allahû Tealâ o kişiye 1’e 10 verirken 1’e 100 vermeye başlayarak, o kişinin derecatını yükseltmesi.

2/BAKARA-261: Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbetin, vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde (başağında) yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak) veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun rızkını) kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi’dir, Alîm’dir.


Sadece Allah’a ulaşmayı diledikleri zaman, devrin imamının ruhu kişinin başına geldiğinde gerçekleşen bir olgudur. Allahû Tealâ âyetinde dört başı mamur bir açıklamayı getirmiş.

Hem arşı tutan meleklerden hem devrin imamından hem derecatı artırmaktan hem de kişinin başının üzerine gelerek görevi devralacağından bahsediyor. (O vücuttaki ruhun vücudu terkederek Allah'a geri dönmesini (gerçekleştirmesini) emrediyor Allah'ın emrinden bir ruh olarak.)

Mucâdele Suresinin 22. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki:

58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîratehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizballâhi humul muflihûn(muflihûne).
Allah’a ve ahiret gününe (ölmeden önce Allah’a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razı oldular. İşte onlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah’ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?


“Onların üzerine Allah'ın katından ruh gönderilir. Ve onlar o ruhla desteklenirler.” Yani ruh gelir, başlarının üzerinde kalır. Ve hep o ruhla Allah o kişiyi destekler. Yani o kişiyi zulmani etkilerin hepsinden muhafaza eder. Sonra o kişinin Allah günahlarını sevaba çevirir. “O ruhla desteklenirler ve onların kalplerinin içine îmân yazılır.” diyor Allahû Tealâ. Kişinin kalbinin içine îmân yazılması için mutlaka devrin imamının ruhunun o kişinin başının üzerine gelip yerleşmesi lâzım. Allah'ın katından, Allah'ın emrinden gelen bir ruh, devrin imamının ruhu…

Evet, hem Enbiyâ Suresinin 72. ve 73. âyet-i kerimesindeki peygamberlere ait olan devrin imamlarının ruhları hem de Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesindeki peygamber olmayan devrin imamlarına ait olan ruhlar, hepsi aynı görevi yaparlar.

Benzer konular