Zikrini arttırarak... Bir insanın kafasındaki korku ve endişelerin yok olması, onun iç dünyasındaki, vücudundaki muhtevaya bakar. Kimin kalbindeki nurlar, nursuz bölümün ötesine geçmişse yani nefsin kalbinin yarısından fazlası nurlarla dolmuşsa, o kişi artık duruma hâkimdir ve daimî zikirde olanların hepsinin kalbi tam olarak nurla dolmuştur.
İşte aslî mürşidler onlardır. Daimî zikrin sahipleridir. Zikirle uyurlar. Uyandıkları zaman da zikretmekte olduklarını onlar görenlerdir, yaşayanlardır. Allahû Tealâ’nın zikri bütün ibadetlerden üstündür. Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Zikir en büyük ibadettir.” Aynen şöyle söylüyor:
ve: ve
le: mutlaka
zikrullâhi: Allah’ı zikretmek
ekber: büyüktür, daha büyüktür.
“Allah’ı zikretmek diğer bütün ibadetlerden daha büyüktür.” diyor Allahû Tealâ.
Öyleyse zikri esas ittihaz edin. Zikir nefsinizin kalbinin temizlenmesinden, afetlerin temizlenmesinden mesûl olan yegâne faktördür ve ondan başka bir dizayn mevcut değildir. Nefsinizin kalbine Allah’ın nurlarının girerek nefsinizin kalbindeki afetlerin kapı dışarı edilmesi… Ne kadar köfte o kadar ekmek. Ne kadar nur girerse nefsinizin kalbine, o kadar afet kapı dışarı edilmiş olur ve nefsinizin kalbinde o nurlar kaldıkça, o afetler tekrar dönüp nefsinizin kalbine giremez. O zaman olay belli. Kişinin nefsinin kalbinin nurlarla tamamen dolması daimî zikirle mümkündür ve kişi bu noktaya kadar gidebilir. Dünyadaki en mutlu insanlardan birisi olabilir. Nefsinin kalbinin yarısından fazlası nurla dolar. O kişi de mutludur. Diğeri kadar değildir; ama o da mutludur ve yarıdan fazla görevini yerine getirmiştir.
Sevgili kardeşlerim! Allah’ın istediği şey ne? Nefsinizin kalbindeki nurların afetlerden fazla olması… Hepiniz için böyle bir dizayn asıldır. Ama daimî zikre ulaşanlar, nefslerinin kalbinin afetlerini tamamen yok etmek imkânının sahibidirler.
Allah razı olsun.