Zuhruf 36 ve Muzzemmil 8 ile A’raf 127 arasında bir ilişki var mıdır? Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şeytanın dostudur ve Allah’ın zikrinden yüz çevirenlerdir, diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Zikir » Zuhruf 36 ve Muzzemmil 8 ile A’raf 127 arasında bir ilişki var mıdır? Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şeytanın dostudur ve Allah’ın zikrinden yüz çevirenlerdir, diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Zuhruf 36 ve Muzzemmil 8 ile A’raf 127 arasında bir ilişki var mıdır? Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şeytanın dostudur ve Allah’ın zikrinden yüz çevirenlerdir, diyebilir miyiz?

43/ZUHRÛF-36: Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun).
Ve kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.


“Kim Rahmân’ın, Allah’ın zikrinden yüz çevirirse, ona şeytanı musallat ederiz. Ve onun için şeytan, arkadaştır.”

73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve herşeyden kesilerek O’na ulaş.


“Rabbinin ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek Allah’a ulaş.”

Haydi bakalım bu A’raf Suresinin 27. âyet-i kerimesi ne mene bir şey, neden bahsediyor? Diyor ki Allahû Tealâ:

7/A'RÂF-27: Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumuş şeytânu kemâ ahrace ebeveykum minel cenneti yenziu anhumâ libâsehumâ li yuriyehumâ sev’âtihimâ innehu yerâkum huve ve kabîluhu min haysu lâ terevnehum innâ cealnâş şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).
Ey Âdemoğulları! Şeytan, sizin ebeveyninizi (anne ve babanızı), onların ayıp yerlerinin görünmesi için elbiselerini soyarak, cennetten çıkardığı gibi sakın sizleri de fitneye düşürmesin. Muhakkak ki; o ve onun kabilesi (topluluğu), sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Muhakkak ki; Biz şeytanları mü’min olmayanlara dost kıldık.


“Ey Âdemoğulları! Şeytan, sizi sakın fitneye düşürmesin.”, diyor. Nasıl? “Tıpkı ebeveyninizi, asıl anne-babanızı, Âdem (A.S) ile Havva Anamızı cennetten nasıl çıkardıysa, öyle sizi, onları ihraç ettiği gibi sizi de ihraç etmesin. Sizi de sakın fitneye düşürmesin.”, diyor Allahû Tealâ. “O ikisinin elbiselerini soyarak, onların avret yerlerinin, ayıp yerlerinin görünmesini temin etmek suretiyle, elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sakın sizi de fitneye düşürmesin; yani cehennemlik etmesin, cennete girmenize engel olmasın. Sizin onları göremeyeceğiniz bir yerden, o ve kabilesi sizleri görür.”

A’raf Suresinin 27. âyet-i kerimesi; şeytanın ve kabilesinin, yani şeytanların: Bir iblis var. İblis de bir şeytan, diğer şeytanlar da şeytan; ama hepsi de zaten cin taifesinden, yani dumansız ateşten, yani enerjiden yaratılmış. Biz insanlar topraktan yaratılmışız, cinler enerjiden yaratılmış mahlûklar. Biz insanların nefsi var, cinlerin de nefsi var, şeytanların da nefsi var. Biz insanların ruhu var, cinlerin de ruhu yok, şeytanların da ruhu yok.

Öyleyse son cümleye de bakalım:

"innâ cealneş şeyâtîne: Muhakkak ki Biz, şeytanları kıldık.
evliyâe: Dost.
lillezîne lâ yu’minûn: Âmenû olmayanlara, dost kıldık.” diyor Allahû Tealâ.

“Âmenû olmayanlara, mü’min olmayanlara şeytanları dost kıldık.” diyor.

Şimdi suale dönelim. Ne diyordu: “Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şeytanın dostudur ve Allah’ın zikrinden yüz çevirenlerdir, diyebilir miyiz?”, diyor. Ne yazık ki, Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şeytanın dostudur. Ne yazık ki, onlar küfürdedirler, diğerleri ise mü’mindirler.

İşte Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesi, Allahû Tealâ buyuruyor:

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.


“Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyen mü’minlerin) dostudur, onları zulmetten nura çıkarır (onların kalplerindeki karanlıkları yok ederek, nurla doldurarak nefslerinin kalbini, onların nefslerini zulmetten nura çıkarır.) Kâfirlere gelince onlar tagutun dostlarıdır.”

Âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyen mü’minler) Allah’ın dostu, kafirler tagutun dostu. Sonuç? “Onlar da tagut tarafından, nurdan zulmete götürülürler.”, diyor. Yani kişi hidayete ermiş, hidayetten sonra tekrar geriye dönüş söz konusu; tekrar dalâlete geri dönüş, kalplerinin tekrar kararması, îmân kelimesinin alınması kalplerinden (silinmesi) ve küfrün onların kalbine yazılması.

Öyleyse Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şeytanın dostudur. Âyet-i kerime çok net olarak gösteriyor ve Allah’ın zikrinden yüz çevirenlerdir, bir başka ifadeyle zikir yapmayanlardır, sevgili kardeşlerim.
Şeytanı görebiliyor musunuz, insanları nereden vurmuş? Zikri bütünüyle unutturmuş.

1- Zikir de farz, yani ara sıra zikretmek
2- Günün yarısından daha fazla zikir de farz, çok zikir de farz
3- Daimî zikir de farz

Ve bu farz olan zikir, üç hali de farz olan zikir; ne 32 farzın içinde var, ne 54 farzın içinde var. düşünebiliyor musunuz sevgili kardeşlerim, şeytan deveyi hamuduyla beraber yok etmiş. Gayesi Kur'ân-ı Kerim'i yok etmek değil; Kur'ân-ı Kerim’i yok etmeyi başaramayacağını biliyor çünkü. Allahû Tealâ diyor ki: “Biz bu Kur’an’ı indirdik, O’nun muhafızı Biziz.” Mümkün değil, en ufak bir değişiklik yapması mümkün değil Kur'ân-ı Kerim'de. Ne yapacak? Kur’an’ın insanları mutluluğa ulaştıracak olan, dünya mutluluğuna ve cennet mutluluğuna ulaştıracak olan bütün faktörlerini unutturmaya çalışacak. Bunu bihakkın başarmış sevgili kardeşlerim.

Benzer konular