Yûnus 45'e göre dalâletten kurtulmak; Şûrâ 13'e göre şirkten kurtulmak; Ankebût 5 ve 36 'ya göre Allah’a isyandan kurtulmak; Şûrâ 13 ve Zumer 17'ye göre, şeytana kul olmaktan kurtulmak için Allah’a ulaşmayı dilememiz farzdır diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dalâlet » Yûnus 45'e göre dalâletten kurtulmak; Şûrâ 13'e göre şirkten kurtulmak; Ankebût 5 ve 36 'ya göre Allah’a isyandan kurtulmak; Şûrâ 13 ve Zumer 17'ye göre, şeytana kul olmaktan kurtulmak için Allah’a ulaşmayı dilememiz farzdır diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Yûnus 45'e göre dalâletten kurtulmak; Şûrâ 13'e göre şirkten kurtulmak; Ankebût 5 ve 36 'ya göre Allah’a isyandan kurtulmak; Şûrâ 13 ve Zumer 17'ye göre, şeytana kul olmaktan kurtulmak için Allah’a ulaşmayı dilememiz farzdır diyebilir miyiz?

Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesine bakıyoruz:

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârafûne beynehum, kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).


“Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (yani bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (yani haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (yani aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (yani Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrana düştüler (yani nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).”

Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesi; Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin dalâlette olacağını söylüyor, hüsranda olacağını söylüyor yani günahlarının sevaplarından fazla olacağını söylüyor. Yûnus Suresinin 7., ve 8. âyet-i kerimeleriyle de tam bir paralellik içinde ve Mu’minûn Suresinin 102. ve 103. âyet-i kerimelerinde: “Hüsranda oldular ve hidayete erenler olmadılar.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesine göre; Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, hüsrana düşenler, aynı zamanda dalâletten kurtulamayanlar. Dalâletten kurtulamayanlar hidayete eremeyenler olduğuna göre, dalâletten kurtulmak için mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemek lâzım.

Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesi iki şey birden söylüyor: Hem Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin hüsranda olduklarını hem de dalâlette olduklarını söylüyor. Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesi iki ayrı cepheden birden ışık tutmuş konuya. Allah’a ulaşmayı dilemeyenler hem dalâlettedirler hem de hüsrandadırlar.

42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


“Dîni ikâme edin ve fırkalara ayrılmayın.’ diye; dîn olarak Nuh’a vasiyet ettiğimizi, Sana vahiy ettiğimizi, İbrâhîm’e, Musa’ya ve İsa’ya vasiyet ettiğimizi, sizin için de Allah şeriat kıldı. Müşriklere, kendine davet ettiğin şey (yani Allah’a davet, aynı zamanda da tek Allah’a inanmak) ağır geldi. Allah, kimi dilerse onu Kendisine seçer ve Kendisine yöneleni, O’na (yani Kendisine) ulaştırır.”

Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesine göre; hem hidayete ermek hem de şirkten kurtulmak için Allah’a ulaşmayı dilemek şarttır. Müşrikler; şirkte olanlar. Kim bu insanlar? Gizli şirkte olanlar. Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes gizli şirktedir. Allahû Tealâ bu âyet-i kerimede: “Müşrikleri davet ettiğin şey, onlara ağır geldi.” dediği zaman, sadece puta tapanlardan bahsetmiyor, gizli şirkte olanlardan da bahsediyor. Onlar (Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes) müşriklerdir. Onlar şeytanın adımlarına tâbî olmuşlardır, münkerle, fuhuşla emir olunurlar; onlar şirkte olanlardır. Neden? Nefslerindeki afetleri, kendilerine ilâh edinmişlerdir.

Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesine göre:
    
45/CÂSİYE-23: E fe raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveten, fe men yehdîhi min ba’dillâhi, e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?


“Habibim! O, hevalarını kendilerine ilâh edinenleri görmüyor musun? Allah onları, onların ilimleri üzere dalâlette bırakır. Onların görme hassalarının üzerinde gışavet vardır, işitme hassaları (sem’î hassaları) mühürlüdür, kalpleri de mühürlüdür.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesine göre; şirkten kurtulmak için ve hidayete ermek için mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemek lâzım.

Ankebût Suresinin 5. âyet-i kerimesinde ne diyor Allahû Tealâ:

29/ANKEBÛT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi le âtin, ve huves semîul alîm(alîmu).
Kim Allah’a mülâki olmayı (hayattayken Allah’a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah’ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah’a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.


“Kim Allah’a mülâki olmayı (yani ölmeden önce ruhunu Allah’a ulaştırmayı) dilerse, Allah’ın tayin ettiği o gün mutlaka gelecektir. Allah işitir ve bilir.”

“Ankebût Suresinin 5. âyet-i kerimesi ve 36. âyet-i kerimesine göre: Allah’a isyandan kurtulmak…”

Allahû Tealâ Ankebût Suresinin 5. âyet-i kerimesinde isyandan bahsetmiyor ama Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir kişi de Allah’ın 12 tane âyet-i kerimesine isyan etmiş duruma giriyor. Burada Ankebût Suresinin 5. âyet-i kerimesi tam olarak bunu anlatmıyor. Yani Ankebût Suresinin 5. âyet-i kerimesine göre; Allah’a isyandan kurtulmak için Allah’a ulaşmayı dilemek hüviyeti yok.

Ankebût Suresinin 36. âyet-i kerimesine geliyoruz:

29/ANKEBÛT-36: Ve ilâ medyene ehâhum şuayben fe kâle yâ kavmi’budûllâhe vercûl yevmel âhıra ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne).
Ve Medyen (halkına), onların kardeşi Şuayb’ı (gönderdik). O zaman onlara: "Ey kavmim! Allah’a kul olun ve ahiret gününü (Allah’a ulaşma gününü) dileyin. Yeryüzünde fesat çıkaranlar olarak azgınlık etmeyin (Allah’a ulaşmaya mani olmayın)." dedi.


“Medyen’e, kardeşi Şuayb’ı gönderdik. Böylece dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kul olun ve ahiret gününü isteyin (yani ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı isteyin) ve yeryüzünde müfsidler olarak bozgunculuk çıkarmayın (herkesi ifsad etmeyin).”

Allah’a ifsad etmek geniş kapsamlı bir konu. Belki dolaylı bir şekilde Ankebût Suresinin 5. âyet-i kerimesinde ve Ankebût 36. âyet-i kerimesinde; ‘Allah’a isyan etmekten kurtulmak için, Allah’a ulaşmayı dilemek’ hüviyetini ifade eder. Ama o kadar -böyle söyleyecek kadar- açık bir ifade, Ankebût Suresinin 5. âyet-i kerimesinde de yok Ankebût Suresinin 36. âyet-i kerimesinde de yok. Diğer taraftan, yeryüzünde başka insanları Allah’a ulaşmaktan men etmek, fesat çıkarmak, onların hidayetlerine mâni olmak; bu Allah’a isyan sayılır (yani dolaylı olarak birincisi de sayılır). Çünkü Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir kişi, Allah’ın 12 tane farzına (Allah’a ruhu ulaştırma farzına) karşı çıkıyor demektir.

Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesi:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâdi.
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


“Onlar şeytana kul olmaktan içtinap ettiler ve Allah’a ulaşmayı dilediler. Onlara müjdeler vardır, kullarımı müjdele.” diyor Allahû Tealâ.

“Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesine göre ‘Taguta kul olmaktan kurtulmak için Allah’a ulaşmayı dilemek farzdır.’ diyebilir miyiz?”

Burada net olarak diyebiliriz. İnsan ve cin şeytanlara kul olmaktan kurtulmak için Allah’a ulaşmayı dilemek farzdır.

Benzer konular