Dünyada rahatlık yoktur zannı, Fussilet-35’e göre aykırıdır diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âyetler ve Sırları » Dünyada rahatlık yoktur zannı, Fussilet-35’e göre aykırıdır diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Dünyada rahatlık yoktur zannı, Fussilet-35’e göre aykırıdır diyebilir miyiz?

Rahatlık sadece mutluluğun bir sonucudur. 14 asır evvel asr-ı saadet yaşandığına göre günümüz dîn adamlarının söylediği, dünyada rahatlık yoktur zannı, Fussilet-35’e göre Kur'ân-ı Kerim’e aykırıdır diyebilir miyiz?

Fusssilet-35:

41/FUSSİLET-35: Ve mâ yulakkâhâ illâllezîne saberû, ve mâ yulakkâhâ illâ zû hazzın azîm(azîmin).
Ona (kötülüğü iyilikle karşılama hasletine), sabredenlerden ve hazzul azîm (en büyük haz) sahiplerinden başkası ulaştırılmaz.


Bu haslete yani kötülüğü iyilikle önleme hasletine sadece sabır sahipleri ve en büyük hazza sahip olanlar ulaştırılır. Hazz’ul azîm’in sahipleri; en büyük hazzın sahipleri.

Sonsuz bir haz söz konusu olduğuna göre ve bu haz dünyada yaşanacağına göre, Kur'ân-ı Kerim hazz’ul azîm’in sahiplerinden bahsediyor. Aslında Fussilet-33, 34, 35 sahâbeyi dizayn etmiş. Diyor ki Allahû Tealâ: “Allah’a teslim oldum diyerek Allah’a çağırandan, Allah’a davet edenden daha güzel sözlü kim vardır? Bütün sahâbe, hem Allah’a çağırıyordu hem de hepsi Allah’a teslim olmuştu.

“Hiç seyyiatla hasenat bir olur mu? Seyyiatı hasenatla çevirmeye çalışın; önlemeye çalışın. Seyyiatı hasenatla önleme yetkisi herkese verilmez. Onlar, hazz’ul azîm’in sahipleridir.” diyor Allahû Tealâ.

41/FUSSİLET-34: Ve lâ testevîl hasenetu ve lâs seyyietu, idfa’ billetî hiye ahsenu fe izâllezî beyneke ve beynehu adâvetun ke ennehu veliyyun hamîm(hamîmun).
Hasene (iyilik) ve seyyie (kötülük), müsavi (eşit) değildir. (Kötülüğü) en güzel şekilde karşıla. O zaman seninle arasında düşmanlık olan kişi, samimi bir dost gibi olur.

41/FUSSİLET-35: Ve mâ yulakkâhâ illâllezîne saberû, ve mâ yulakkâhâ illâ zû hazzın azîm(azîmin).
Ona (kötülüğü iyilikle karşılama hasletine), sabredenlerden ve hazzul azîm (en büyük haz) sahiplerinden başkası ulaştırılmaz.


Burada irşad makamına gelmiş olan insanlar söz konusu. Allahû Tealâ bütün sahâbenin irşad makamına ulaştığını ifade ediyor. Sahâbe, ruhlarını da vechlerini de nefslerini de iradelerini de 4 teslimlerini de yaparak Allah’a teslim ettiler. İradelerini de Allahû Tealâ’ya teslim ettiklerini ve irşad makamına tayin edildiklerini de net olarak Tevbe-100 ifade ediyor. Diyor ki Allahû Tealâ:

9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ihsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.


“O sabikûnel evvelin var ya onların bir kısmı ensardandı, bir kısmı muhacirîndendi. Bir de ihsanla ensar ve muhacirine tâbî olanlardandı.”

Öyleyse bütün sahâbe, irşad makamının sahibi olmuşlar. Hepsi de 4 teslimlerini gerçekleştirmişler. Âyet-i kerime, “Allah’a teslim oldum deyip de.” diyor. Allah’a teslim olmuşlar mı? Olmuşlar. Peki, Allah’a çağırıyorlar mıydı? Evet. Yûsuf Suresinin 108. âyet-i kerimesi:

12/YÛSUF-108: Kul hâzihî sebîlî ed’û ilâllâhi alâ basîratin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne).
De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah’ı görerek) Allah’a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur. Allah’ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”


Allahû Tealâ diyor ki: “Habîbim! O ümmilere ve Kitap sahiplerine de ki: Benim ve bana tâbî olanların basiretle Allah’a davet ettiğimiz yol işte bu yoldur; bu Sıratı Mustakîm’dir. (Bu yolla ben ve bana tâbî olanlar, bizler insanları Sıratı Mustakîm’e; Allah’a davet ederiz. Bu yoldan geçmek suretiyle insanları Allah’a davet ettiğimiz yol işte bu yoldur.)” diyor.

Bütün sahâbe, Yûsuf Suresinin 108. âyet-i kerimesi gereğince Allah’a davet ediyorlar. Onlar, bir de Kur'ân’ın bütününe tâbî oluyorlar; ilmin sahipleri. Öyleyse rahat rahat, dünyada rahat yoktur zannı bir safsatadır diye olayı tamamlayabiliriz. Onlar, en büyük hazzın sahibi oldular. Yetmez, hepinizin bildiği gibi o devre asr-ı saadet deniyor. Allah razı olsun.

Benzer konular