Şefaat dünya hayatında Nisâ-64, Furkân-70 ve Mu'min-7'ye göre mürşid önünde yapılan tövbeyle gerçekleşir diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Şefaat dünya hayatında Nisâ-64, Furkân-70 ve Mu'min-7'ye göre mürşid önünde yapılan tövbeyle gerçekleşir diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Şefaat dünya hayatında Nisâ-64, Furkân-70 ve Mu'min-7'ye göre mürşid önünde yapılan tövbeyle gerçekleşir diyebilir miyiz?

Evet. Burada da Nisâ-64'de, Furkân-70'de ve Mu'min'7'de dünya üzerinde şefaatin nasıl gerçekleşeceği ifade ediliyor.

Nisâ-64:

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfera lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).
Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah’ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah’tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah’ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl’ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.


ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh: Biz resûllerimizi başka bir şey için değil, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilsin diye göndeririz.
ve lev ennehum iz zalemû enfusehum: Ve eğer onlar sana nefslerine zulmettikleri zaman gelselerdi.
câûke festagferûllâhe: Ve Allah'tan mağfiret, o zaman Allah'tan mağfiret dileselerdi.
vestagfera lehumur resûlu: Ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi.
le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ: Allah'ı, tövbeleri kabul eden ve rahmet nuru gönderen, Rahîm esmasıyla tecelli eden olarak bulurlardı.

Nisâ-64'de sahâbe geliyor, nefslerine zulmetmiş durumda ve Allah'tan mağfiret dileyerek tövbe ediyorlar. Günahlarının affını dileyerek tövbe ediyorlar. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de onların tövbesini kabul ederken onların günahlarının affını diliyor. Allahû Tealâ, sahâbenin talebi üzerine 1. defa sahâbenin günahlarını affediyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in talebi üzerine 2. defa günahlarını affediyor. Sahâbenin talebi üzerine affedişi, günahların affedilmesi. Bir açıdan mağfiret, mağfiretin 1. bölümü. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in talebi üzerine günahların affedilmesi 2. bölümü. 2. defa affediş. Yani bunun mânâsı, günahların sevaba çevrilmesi. Ama görüyoruz ki bu dünya üzerinde gerçekleşen bir olgu. Ve mutlaka tâbiiyetle gerçekleşiyor. Furkân Suresinin 70. âyet-i kerimesi de bunu söylüyor. Furkân-69'da cehenneme gidecek insanlardan bahsediyor Allahû Tealâ.

25/FURKÂN-69: Yudâaf lehul azâbu yevmel kıyâmeti ve yahlud fîhî muhânâ(muhânen).
Kıyâmet günü onun azabı kat kat artar. Ve orada alçaltılmış olarak ebediyyen kalır.


Bu Furkân-70'de de diyor ki:

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).


“illâ men tâbe ve âmene: Ama kim tövbe ederse ve âmenû olursa.”

Mürşidin önünde yapılan bir tövbeden sonra âmenû olunur.

ve amile amelen sâlihan: Ve salih amellerle amel ederse, nefsi ıslah edici ameller işlemeye başlarsa.
fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin): O zaman onların seyyiatini Allah hasenata çevirir.
ve kânallâhu gafûran rahîmâ: Allah, Gafûr'dur ve Rahîm'dir.
(Yani günahları mağfiret edendir, sevaba çevirendir. Ve rahmet nuru gönderendir, Rahim esmasıyla tecelli edendir.)

Mağfiretin de Rahîm esmasıyla oluştuğunu görüyoruz. Burada kardeşimiz, “Mu'min-7'de” demiş. Ama Mu'min-7'yi orada almamış. Çünkü daha evvel almıştı. Neydi? Allahû Tealâ diyor ki: “Arşı tutan melekler ve onların etrafındaki kişi, Rabb'lerini hamd ile tespih ederler.” Hepsi de tespihtedir yani zikirde değillerdir, zikri hepsi aşmış durumdadırlar. Zaten meleklerin iradesi olmadığına göre onların yapacağı şey, haliyle tespih. Allah'ın adını tespih etmek. Ama arşı tutan melekler ile beraber orada bulunan devrin imamı da tespihte.

ve yu’minûne bihî: O'na îmân ederler.
Âmenû olmanın tasarruf rızasında, tasarruf kesiminde âmenû olur devrin imamı.
ve yestagfirûne lillezîne âmenû: Âmenû olanlar için istiğfar ederler, Allah'tan mağfiret dilerler.
rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen: Derler ki: ‘Rabbimiz Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kaplar. Sen rahmetin ve ilmin olarak her şeyi kaplarsın (Senin rahmetin ve ilminle Sen her şeyi kaplarsın).
fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke: Kim tövbe eder ve mürşidine tâbî olursa ve Senin yoluna tâbî olursa onu cehennem azabından koru ve onlara mağfiret et. Onların günahlarını sevaba çevir.

Öyleyse 3 âyet de aynı sonucu veriyor. Nisâ-64'de, Furkân-70'de ve Mu'min-7'de şefaat dünya hayatında gerçekleşir ve mürşid önünde yapılan tövbeyle gerçekleşir.

Benzer konular