Mürşid hakkında bilgi verir misiniz? Mürşid illâ ki gerekiyor mu?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Mürşid hakkında bilgi verir misiniz? Mürşid illâ ki gerekiyor mu?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Mürşid hakkında bilgi verir misiniz? Mürşid illâ ki gerekiyor mu?

Mürşid; bir insanın Allah'tan mürşidini sorduğu zaman, eğer Allah'a ulaşmayı diliyorsa, Allah'ın hacet namazını o kişinin kılmasıyla mutlaka gösterdiği kişidir. Kimi gösterirse o mürşiddir. Mürşidinizi seçmek hakkının sahibi değilsiniz. Seçim Allah'ındır. Çünkü diyor ki Nahl Suresinin 9. âyet-i kerimesinde:

16/NAHL-9: Ve alâllâhi kasdus sebîli ve minhâ câirun, ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne).
Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.


“ve allallahu kastus sebîlih: Sebîllerin tayini ve tespiti Allah'a aittir.” diyor Allahû Tealâ.

Her mürşidin (tövbe veren kişinin) bulunduğu noktadan, devrin imamının bulunduğu ana dergâha; bu gözlerle görünmeyen, yatay, yeryüzünün sathına paralel, manevî yollar vardır. Bunların adı “sebîl”dir. Mürşide tâbî olduğunuz zaman, sadece ihsanla tâbî olduğunuz takdirde tövbeniz geçerlidir.

“Mürşid farz mıdır?” sualinin cevabını verelim. Mürşid farzdır.

Allahû Tealâ Mâide Suresinin 35. âyet-i kerimesinde diyor ki:

5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.


“yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete: Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler); takva sahibi olun (yani 2. defa takvanın sahibi olun.)” Çünkü Allah'a ulaşmayı diledikleri anda 1. takvanın sahibi oldular. “Ve Allah'a sizi ulaştırmaya vesile olacak kişiyi Allah'tan isteyin.” diyor Allahû Tealâ.

Sevgili kardeşlerim! Mürşidi Allahû Tealâ farz kılmış. Mürşid evvelâ kendi mürşidine tâbî olmuştur. Mürşid kimdir? Kimliğine gelelim mürşidin. Bir defa mürşide tâbî olmak farz. Mürşidin kimliği; önce Allah'a ulaşmayı dilemiştir. Sonra kendi mürşidine tâbî olmuştur. Sonra ruhu Allah'a teslim olmuştur.

• Tâbiiyet 14. basamak.
• Ruhunun Allah'a ulaşması 21. basamak.
• 22. basamakta ruhu Allah'ın Zat'ında yok olmuştur.
• 25. basamakta fizik vücudunu, şu vücudunu Allah'a teslim etmiştir.
• 26. basamakta nefsini Allah'a teslim etmiştir.
• 27. basamakta irşad olmuştur.
• 28. basamakta da iradesini de Allah'a teslim ederek Allah'ın kendisine “İrşada memur ve mezun kılındın.” cümlesiyle yetki verdiği kişidir.

Ama nerede bulunursanız bulunun, mutlaka ulaşabileceğiniz bir yerde bir mürşid vekili vardır. O mürşid vekili henüz bu söylediğim safhalardan geçmemiştir. Ama Allah'a ulaşmayı dilemiştir, mürşidine tâbî olmuştur, cereyanı almıştır. Cereyan; biz bu konferansı verirken bazı kardeşlerimizde bir titreme gördünüz; işte odur. Cereyanın adı cezbedir. Sahâbenin büyük kısmı cezbeliydi. O cereyanın kişide izhar olsa da yani o kişide titremeyi vücuda getirse de getirmese de ama ona cereyanın geçmesi asıldır. Nasıl Cebrail (A.S) Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e cezbe verdiyse, mürşidin temel görevi, cereyanı o kişiye geçirmesinde methaldar olmasıdır.

Öyleyse demek ki mürşid; ruhunu da vechini de nefsini de iradesini de Allah'a teslim eden kişidir. Ama herkesin bulunduğu yerde, ulaşabileceği bir yerde bir mürşid değil ama bir mürşid vekili yani cereyanın kendisinde mutlaka olduğu bir kişi mutlak olarak vardır. Hacet namazı kılındığında eğer o kişi Allah'a ulaşmayı dilemişse, dileyen kişiye Allahû Tealâ mutlaka mürşidini gösterir. Bakınızi nasıl garanti etmiş Allahû Tealâ. Diyor ki Bakara-45 ve 46’da:

2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(salâti), ve innehâ le kebîratun illâ alâl hâşiîn(hâşiîne).
(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.


“Allah'tan sabırla ve namazla (hacet namazıyla) istianeyi yani mürşidinizin kimliğini isteyin. Mürşidinizin kim olduğunu sabırla ve hacet namazıyla mutlaka Allah'a sorun.” diyor Allahû Tealâ.

Ama eğer kişi Allah'a ulaşmayı dilemediyse ona mürşid falan gösterilmez. “Onlar için bu kebîretun bir iştir. Çok büyük bir iştir, zor bir iştir.” Açık bir şekilde söylenmemiş ama “Onlara mürşid gösterilmez.” diyor Allahû Tealâ. Öyleyse kimlere gösterilir? “illâ alel hâşiîn: Ama huşû sahipleri hariç. Onlara gösterilir.” diyor.

Kimmiş huşû sahipleri? Tarif geliyor: “Onlar Allah'ın Zat'ına mülâki olmaya, ruhlarını ölmeden evvel O’na ulaştırmaya kesin şekilde inananlardır. Ölümden sonra da ruhlarının tekrar Allah'a rücû edeceğine yani tekrar Allah'a ulaşacağına gene kesin şekilde inananlardır.” diyor.

İşte sevgili kardeşlerim! Allah'tan mürşid istenmesi şarttır.

“Mürşid illa ki gerekiyor mu?”

Gerekiyor. Ama cennete girmeniz için mürşide ulaşmanız gerekmiyor. Mürşide ulaşmadan da bir insan, Allah'a ulaşmayı dilediği anda Allah'ın cennetinin sahibi olur. Birçok insan bizim hakkımızda şöyle bir iftira atmışlardır: “Bana tâbî olmazsanız cennete gidemezsiniz.” demişiz onlara. Hayır, sevgili kardeşlerim! Hiçbir zaman böyle bir şey söylemedik. Ve de her seferinde de her konferansta da bu sual sorulur. Her konferansta da deriz ki: “Hayır! Cennete girmek için mürşide ulaşmak mecburiyetinde değilsiniz. Sadece bir dileğiniz olacak: Allah'a ulaşmayı dileyeceksiniz. Dilediğiniz an, meseleniz tamam. Allah'ın cennetinin 1. katına mutlaka gidersiniz.”

Sevgili kardeşlerim! Dilediniz, ertesi gün öldünüz. Siz cennetliksiniz. Hiç endişeniz olmasın. Kur'ân böyle söylüyor. Ne var ki eğer yaşamaya devam ederseniz, Allah size namazı sevdirecektir, orucu sevdirecektir, açlık hissettirmeyecektir oruçta, namazı bir zevk olarak yaşamaya başlayacaksınız. Zikri sevdirecektir. Zikir yapmak büyük ölçüde hoşunuza giden bir nesne olacaktır. Bütün ibadetler sizin için zevk haline gelecektir. Allah bunu yapacak. Yetmez! Mürşidi de sevdirecek. “Onlar nasıl Allahû Tealâ’ya ermişler?” diye “Nasıl ermişlerse ben de onlar gibi ermek istiyorum, Sana ulaşmak istiyorum.” talebi var içinizde. Bunun için Allahû Tealâ size mürşidinizi sevdirecek ve o mürşide hacet namazını kılıp Allah'tan sorduğunuz zaman size öyle bir mürşid gösterecek, öyle bir mürşide sizi ulaştıracak ki siz onu mutlaka seveceksiniz.

Öyleyse mürşid illaki gerekiyor mu? Allah'a ulaşmak istiyorsanız gerekiyor. Ulaşmayı dilemekse söz konusu olan şey. Hayır! Dileyen kişi, Allah'ın cennetinin sahibi olur. Orası 3. basamaktır. Mürşide ulaşmanız, 14. basamakta gerçekleşen bir olaydır. Ama Allah'a ulaşmayı dilediğiniz zaman da Allah'ın size mürşidi sevdirmemesi, sizin de mürşidinizi istememeniz mümkün değildir. Allahû Tealâ sevgiyi vereceği için.

Benzer konular