Rahatlık sadece mutluluğun bir sonucudur. 14 asır evvel asr-ı saadet  yaşandığına göre günümüz dîn adamlarının söylediği, dünyada rahatlık  yoktur zannı, Fussilet-35’e göre Kur'ân-ı Kerim’e aykırıdır  diyebilir miyiz? 
Fusssilet-35: 
41/FUSSİLET-35: Ve mâ yulakkâhâ illâllezîne saberû, ve mâ yulakkâhâ illâ zû hazzın azîm(azîmin).
Ona (kötülüğü iyilikle karşılama hasletine), sabredenlerden ve hazzul azîm (en büyük haz) sahiplerinden başkası ulaştırılmaz.
Bu  haslete yani kötülüğü iyilikle önleme hasletine sadece sabır sahipleri  ve en büyük hazza sahip olanlar ulaştırılır. Hazz’ul azîm’in sahipleri;  en büyük hazzın sahipleri.
Sonsuz bir haz söz konusu olduğuna  göre ve bu haz dünyada yaşanacağına göre, Kur'ân-ı Kerim hazz’ul azîm’in  sahiplerinden bahsediyor. Aslında Fussilet-33, 34, 35 sahâbeyi dizayn  etmiş. Diyor ki Allahû Tealâ: “Allah’a teslim oldum diyerek Allah’a  çağırandan, Allah’a davet edenden daha güzel sözlü kim vardır? Bütün  sahâbe, hem Allah’a çağırıyordu hem de hepsi Allah’a teslim olmuştu. 
“Hiç  seyyiatla hasenat bir olur mu? Seyyiatı hasenatla çevirmeye çalışın;  önlemeye çalışın. Seyyiatı hasenatla önleme yetkisi herkese verilmez.  Onlar, hazz’ul azîm’in sahipleridir.” diyor Allahû Tealâ. 
41/FUSSİLET-34: Ve lâ testevîl hasenetu ve lâs seyyietu, idfa’ billetî hiye ahsenu fe izâllezî beyneke ve beynehu adâvetun ke ennehu veliyyun hamîm(hamîmun).
Hasene (iyilik) ve seyyie (kötülük), müsavi (eşit) değildir. (Kötülüğü) en güzel şekilde karşıla. O zaman seninle arasında düşmanlık olan kişi, samimi bir dost gibi olur.
41/FUSSİLET-35: Ve mâ yulakkâhâ illâllezîne saberû, ve mâ yulakkâhâ illâ zû hazzın azîm(azîmin).
Ona (kötülüğü iyilikle karşılama hasletine), sabredenlerden ve hazzul azîm (en büyük haz) sahiplerinden başkası ulaştırılmaz.
Burada  irşad makamına gelmiş olan insanlar söz konusu. Allahû Tealâ bütün  sahâbenin irşad makamına ulaştığını ifade ediyor. Sahâbe, ruhlarını da  vechlerini de nefslerini de iradelerini de 4 teslimlerini de yaparak  Allah’a teslim ettiler. İradelerini de Allahû Tealâ’ya teslim  ettiklerini ve irşad makamına tayin edildiklerini de net olarak  Tevbe-100 ifade ediyor. Diyor ki Allahû Tealâ:
9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ihsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.
“O  sabikûnel evvelin var ya onların bir kısmı ensardandı, bir kısmı  muhacirîndendi. Bir de ihsanla ensar ve muhacirine tâbî olanlardandı.”
Öyleyse  bütün sahâbe, irşad makamının sahibi olmuşlar. Hepsi de 4 teslimlerini  gerçekleştirmişler. Âyet-i kerime, “Allah’a teslim oldum deyip de.”  diyor. Allah’a teslim olmuşlar mı? Olmuşlar. Peki, Allah’a çağırıyorlar  mıydı? Evet. Yûsuf Suresinin 108. âyet-i kerimesi:
12/YÛSUF-108: Kul hâzihî sebîlî ed’û ilâllâhi alâ basîratin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne).
De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah’ı görerek) Allah’a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur. Allah’ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”
Allahû  Tealâ diyor ki: “Habîbim! O ümmilere ve Kitap sahiplerine de ki: Benim  ve bana tâbî olanların basiretle Allah’a davet ettiğimiz yol işte bu  yoldur; bu Sıratı Mustakîm’dir. (Bu yolla ben ve bana tâbî olanlar,  bizler insanları Sıratı Mustakîm’e; Allah’a davet ederiz. Bu yoldan  geçmek suretiyle insanları Allah’a davet ettiğimiz yol işte bu yoldur.)”  diyor. 
Bütün sahâbe, Yûsuf Suresinin 108. âyet-i kerimesi  gereğince Allah’a davet ediyorlar. Onlar, bir de Kur'ân’ın bütününe tâbî  oluyorlar; ilmin sahipleri. Öyleyse rahat rahat, dünyada rahat yoktur  zannı bir safsatadır diye olayı tamamlayabiliriz. Onlar, en büyük hazzın  sahibi oldular. Yetmez, hepinizin bildiği gibi o devre asr-ı saadet  deniyor. Allah razı olsun.