Ahzâb-36'nın muhtevasında Resûl'ün açıkladığı bir hususa yorum getirmenin uygun olmadığını anlayabilir miyiz?
Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Ahzâb-36'nın muhtevasında Resûl'ün açıkladığı bir hususa yorum getirmenin uygun olmadığını anlayabilir miyiz?
Ahzâb-36'nın muhtevasında Resûl'ün açıkladığı bir hususa yorum getirmenin uygun olmadığını anlayabilir miyiz?
Ahzâb-36:
“Allah ve Resûl'ü bir hüküm verdiği zaman, mü'min erkekle mü'min kadın için Allah'ın ve Resûl'ünün hükmüne aykırı olanı seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûl'üne isyan ederse andolsun ki o, apaçık dalâlettedir.”
O zaman burada ciddi bir sonuç çıkıyor ortaya; “Eğer Resûl'den bir şey sorulursa, o sorulma o kişiye ulaştığı zaman artık yeni alternatifler üretmek suretiyle o hükmü değiştirmek, değiştirmeye çalışmak yanlıştır. Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'ine ters düşer.” diyor Allahû Tealâ.
Burada kardeşimiz her ne kadar, “Bu âyete göre Resûl'ün açıkladığı bir hususa yorum getirmenin uygun olmadığını anlayabilir miyiz?” diyorsa da bu kadar değil, daha ötesi de var. Resûl'den bir seçim istenmişse, Resûl Allah'tan sorarak o seçimin neticesini bildirmişse, ondan sonra insanların kendiliklerinden o hükmü değiştirmeye kalkmaları Allahû Tealâ tarafından uygun görülmüyor. Allah'tan sorularak cevap alındıktan sonra bu, alınan cevaba ihanet anlamını taşır.
Hiçbir Resûl, hiçbir konuda; başkalarını alakâdar eden hiçbir konuda kendi kendine karar vermek imkânının ve yetkisinin sahibi değildir. O, sahibinden emir alacaktır. Allah'a mutlaka soracaktır. Mutlaka emri ondan alıp bildirecektir yani sadece bir aracıdır. Allah'a insanların taleplerini ulaştırıp, Allah'tan alacağı cevabı o kişilere ulaştırmakla vazifeli olandır. Allah razı olsun.
Öyleyse sual sorulup cevap Allah'tan alınıp tatbik için gönderildiğinde o, tatbik edinilir. Şu veya bu münahaza ile onun değiştirilmesine çalışmak yanlıştır.
33/AHZÂB-36: Ve mâ kâne li mu’minin ve lâ mu’minetin izâ kadallâhu ve resûluhu emran en yekûne lehumul hıyeratu min emrihim, ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe kad dalle dalâlen mubînâ(mubînen).
Ve mü’min erkek ve mü’min kadının, Allah ve O’nun Resûl’ü, onlar için bir işin olmasına hükmettiği (karar verdiği) zaman, kendi işlerinde seçim hakkı olamaz. Ve kim, Allah ve O’nun Resûl’üne asi olursa (itaat etmezse), o taktirde apaçık bir dalâlet ile sapmış olur.“Allah ve Resûl'ü bir hüküm verdiği zaman, mü'min erkekle mü'min kadın için Allah'ın ve Resûl'ünün hükmüne aykırı olanı seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûl'üne isyan ederse andolsun ki o, apaçık dalâlettedir.”
O zaman burada ciddi bir sonuç çıkıyor ortaya; “Eğer Resûl'den bir şey sorulursa, o sorulma o kişiye ulaştığı zaman artık yeni alternatifler üretmek suretiyle o hükmü değiştirmek, değiştirmeye çalışmak yanlıştır. Allah'ın Kur'ân-ı Kerim'ine ters düşer.” diyor Allahû Tealâ.
Burada kardeşimiz her ne kadar, “Bu âyete göre Resûl'ün açıkladığı bir hususa yorum getirmenin uygun olmadığını anlayabilir miyiz?” diyorsa da bu kadar değil, daha ötesi de var. Resûl'den bir seçim istenmişse, Resûl Allah'tan sorarak o seçimin neticesini bildirmişse, ondan sonra insanların kendiliklerinden o hükmü değiştirmeye kalkmaları Allahû Tealâ tarafından uygun görülmüyor. Allah'tan sorularak cevap alındıktan sonra bu, alınan cevaba ihanet anlamını taşır.
Hiçbir Resûl, hiçbir konuda; başkalarını alakâdar eden hiçbir konuda kendi kendine karar vermek imkânının ve yetkisinin sahibi değildir. O, sahibinden emir alacaktır. Allah'a mutlaka soracaktır. Mutlaka emri ondan alıp bildirecektir yani sadece bir aracıdır. Allah'a insanların taleplerini ulaştırıp, Allah'tan alacağı cevabı o kişilere ulaştırmakla vazifeli olandır. Allah razı olsun.
Öyleyse sual sorulup cevap Allah'tan alınıp tatbik için gönderildiğinde o, tatbik edinilir. Şu veya bu münahaza ile onun değiştirilmesine çalışmak yanlıştır.
