İşte o âyetin tam zıttı âyet. Ne diyor Allahû Tealâ? “Onlar ki Bize mülâki olmayı; ruhlarını ölmeden evvel Bize ulaştırmayı dilemezler.”
Ankebût-5 ne diyor?
Birinde mülâki olmayı dilemeyenler, birinde Allah’a mülâki olmayı dileyenler. Allah’a ölmeden evvel ruhlarını ulaştırmayı dileyenler ve dilemeyenler.
“Allah’ın tayin ettiği o gün mutlaka gelecektir.” Yani mutlaka Allah’ın tayin ettiği o günde o kişinin ruhu Allah’a ulaşacaktır.
Şimdi soruya dönüyoruz; bu âyet-i kerime ile Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?
Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesine bakıyoruz;
Yani diyor ki Allahû Tealâ: “Habîbim, senin şeriatınla Hz. Nuh’un şeriatı, Hz. İbrâhîm'in şeriatı, Hz. Musa'nın şeriatı, Hz. İsa'nın şeriatı aynı şeriattır. Müşriklere kendilerini davet etiğin şey, Allah’a davet etmek ve tek Allah’a inanmak zor geldi, ağır geldi.”
Ve konumuzla alâkalı olan kısmına geliyoruz Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesinin:
allâhu yectebî ileyhi men yeşâu: Allah, dilediği kişiyi Kendisine seçer.
ve yehdî ileyhi men yunîb: Onlardan her kim Allah’a yönelirse (Allah’a ulaşmayı dilerse) onları Kendisine ulaştırır.
Öyleyse Ankebût-5’le Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesi arasında ilişkiden de öte bir illiyet rabıtası var. Her ikisinde de “Allah’ın tayin etiği o gün mutlaka gelecektir.” ifadesi ile “Allah, Kendisine ulaşmayı dileyenleri Kendisine ulaştırır.” ifadesi aynı sonucu ifade ediyor. Kişi Allah’a ulaşmayı diliyor, Allahû Tealâ da diyor ki: “Mutlaka Allah’ın tayin ettiği o gün gelecektir.” Yani o kişinin ruhu mutlaka Allah’a ulaşacaktır. Aslında ulaştırılacaktır mânâsı var burada. Şûrâ-13’ten bunu çıkartıyoruz.
Bu âyet-i kerimelerle Mâide Suresinin 16. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mı?
Bakalım ne diyor Mâide Suresinin 16. âyet-i kerimesi?
Burada selâm kelimesi geçiyor. Selâm kelimesi, selâmet kelimesi aynı istikamete kullanılıyor. Burada subules selâm; selâmet yolları, teslim yolları. Allahû Tealâ burada, Mâide Suresinin 16. âyet-i kerimesinde ne söylüyor?
Yûnus-125’te diyor ki:
Bu, Allah’ın Zat’ıdır. Ama burada subules selâm, selâm yolları, teslim yolları, selâmet yolları.
Biliyorsunuz ki Sıratı Mustakîm, dört sebîlden oluşur:
*Birincisi, birinci sebîl; tâbî olunan dergâhtan ana dergâha kadar yatay.
*İkincisi, ikinci sebîl; Tarîki Mustakîm adını alıyor. Yedi tane gök katını aşıyor, dikey bir yolculuk yedinci kata kadar.
*Yedinci kattaki fetih kapısı giriş, sağa doğru yatay, yedi tane âlem üçüncü sebîl.
*Yedi tane âlemin soldan sağa aşılması ve Sidretül Münteha’ya kadar ulaşma. Sidretül Münteha’dan Allah’ın katına direkt bir yükselme; dördüncü sebîl (dikey sebîl).
Şimdi ne diyor Allahû Tealâ? “Allah rızasına tâbî kişiyi onunla yani Resûl’ü ile teslim yollarına hidayet eder (ulaştırır).”
“ve yuhricuhum minez zulumâti ilen nûri: Ve onların kalbini zulmetten nura ulaştırır.”
Bu zulmetten nura ulaştırma, 14. basamaktan 21. basamağa kadar. Ama 14. basamaktan daha evvelki devrede sebîllere ulaştırması söz konusu.
“ve yehdîhim ilâ sırâtın mustakîm.” diyor Allahû Tealâ.
Şimdi ‘subules selâm’dan Allahû Tealâ’nın kasteddiği şey; bu Sıratı Mustakîm. Dört safhada tamamlanan Sıratı Mustakîm. Biliyorsunuz ki dört tane Sıratı Mustakîm söz konusu. Ruhun Sıratı Mustakîm’i dört tane sebîlden oluşur. Bunun için “sebiller” kullanılmış burada. Ruh Allah’a teslim olur, birinci Sıratı Mustakîm tamamlanır. 14. basamaktan 21. basamağa kadar. Gene 14. basamakta başlayan ikinci bir sebîl var; fizik vücudumuzun sebîli. Bunun adı da gene Sıratı Mustakîm. Ama o, bir tek sebîl. Birinci Sıratı Mustakîm yani ruhumuzun Sıratı Mustakîm’i sebîllerden, dört tane sebîlden oluşuyor. Ama ondan sonraki Sıratı Mustakîm burada, “Onların kalplerini zulmetten nura çıkarır ve onları Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.” diyor. İnsanların kalbi zulmetten nura çıktıktan sonra yani %50’den daha fazla nurla dolduktan sonra ulaştığı Sıratı Mustakîm; o zaman 21. basamakta ruh Allah’a ulaşıyor. 22. basamakta teslim oluyor. Ama bu teslimden sonra da (ruh Allah’a ulaştıktan sonra da) fizik vücudun teslimi devam ediyor. Nefsin kalbindeki afetler azaldıkça fizik vücudun teslim standartları artıyor. Öyle bir gün geliyor ki kişinin nefsinin kalbinde hâlâ %14 karanlık olmasına rağmen fizik vücut 25. basamakta %81 nurla (nefsin kalbindeki %81 nurla) Allah’a teslim oluyor.
Allahû Tealâ Nisâ-125’te buyuruyor ki:
İşte bu âyette, Mâide-16’da geçen Sıratı Mustakîm, kişinin nefsinin kalbi zulmetten nura ulaştıktan sonra yani zulmetten fazla nur birikimi tamamlandıktan sonra ulaştığı Sıratı Mustakîm yani fizik vücudun Sıratı Mustakîm’i.
Yukarıdaki iki âyet-i kerime ile Mâide Suresinin 16. âyet-i kerimesi arasında elbette ilişki var. Gene fizik vücudun Sıratı Mustakîm’i oluşmadan Allahû Tealâ kişinin kalbindeki afetlerin çoğunu temizleyerek nurları karanlıklardan öteye aşırarak, kişiyi zulmetten nura çıkararak ruhunu Allah’a ulaştırır. Şûrâ-13’te de “Kim Allah’a yönelirse Allah, onu Kendisine ulaştırır.” ifadesi var. Ankebût-5’te de “Kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allah’ın tayin ettiği o gün mutlaka gelecektir (yani o kişinin ruhu mutlaka Allah’a ulaşacaktır).” ifadesi var. Elbette ilişki olduğu kesin.