Huşûnun cemaat olarak yaşanmasıyla tevhid ruhu arasında nasıl bir ilişki vardır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Huşûnun cemaat olarak yaşanmasıyla tevhid ruhu arasında nasıl bir ilişki vardır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Huşûnun cemaat olarak yaşanmasıyla tevhid ruhu arasında nasıl bir ilişki vardır?

Hadîd Suresinin 16. âyet-i kerimesinde, “Âmenû olanların kalbinde Allah'ın zikriyle huşûya ulaşması zamanı daha gelmedi mi?  Ve sakın siz de yıllar sonra zikri unutan o insanlar gibi olmayın.” buyuruluyor.

Zikirle oluşan bu huşû halinin, bazen derilerin ürpermesi, bazen kalbin titremesi, bazen de gözyaşları şeklinde oluştuğunu görüyoruz. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîslerinde kıyâmet alâmetlerinin en sonuncusu olarak huşûnun ortadan kalkacağına işaret etmekte. Bu huşûnun cemaat olarak yaşanmasıyla tevhid ruhu arasında nasıl bir ilişki vardır?

Hadîd-16:

57/HADÎD-16: E lem ye’ni lillezîne âmenû en tahşea kulûbuhum li zikrillâhi ve mâ nezele minel hakkı ve lâ yekûnû kellezîne ûtûl kitâbe min kablu fe tâle aleyhimul emedu fe kaset kulûbuhum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).
Allah’ın zikri ile ve Hakk’tan inen şeyle (Allah’ın nurları ile), âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) kalplerinin huşû duyma zamanı gelmedi mi? Kendilerine daha önce kitap verilip de böylece üzerinden uzun zaman geçince, artık (zikri unuttukları için) kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasıklardır.


“Âmenû olanların kalplerinde Allah'ın zikriyle ve bu zikirle Hakk'tan inen şeyle (nurla), huşuya ulaşmak, huşû sahibi olmak zamanı gelmedi mi? Kendilerine kitap verilen ve sonra aradan uzun zaman geçen ve kalpleri kasiyet bağlayan (çünkü bu zaman zarfında Allah'ı zikretmiyorlar) bu kimseler gibi, yine kalpleri kasiyet bağlayan kimseler gibi olmasınlar. Onlar, öyle olanlar fasıklardır.”

Allahû Tealâ'nın burada fasıktan muradı, hidayete erdikten sonra yoldan çıkanlardır. Burada Allahû Tealâ'nın 2 ayrı hüviyeti var. Kitap sahiplerinden bahsediyor. Kitap sahiplerinden bir grup 2000 yıl evvel, 2. grup 600 yıl evvel kendi peygamberlerine tâbî olmuşlar. Aradan geçen zaman zarfında Allah'ın emirlerini unutmuşlar ve tabiatıyla zikri de unutmuşlar.

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, sahâbenin birbirlerine o kadar bağlı bir şekilde Allah yolunda hizmetlerini yapmalarının, en büyük birlik ruhuna sahip olmalarının arkasında Peygamber Efendimiz (S.A.V)'ın varlığı vardı. Öyle hepsi daimî zikrin sahibi oldular.

Birlik ruhu, beraberlik ruhu, bir gaye etrafında toplanan insanların tek bir hedefe Allah yolunda hizmete koşması, zikrin boyutuyla kesin olarak paralel gider.

Sevgili kardeşlerim, bu sözümüz hepinizedir; Allah'ı çok zikredin. Zikretmezseniz kalbiniz kasiyet bağlar. Ve birlik ruhuna bu babta sizi hedef oluşturmaktan men edecek olan bir hüviyet gösterir.

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, zikrini en üst boyutta yapan kişi birlik ve beraberlik ruhunun bütününe sahip olan birisidir. O Allah'ı o kadar sever ki kendi hayatının, Allah'a hizmetin yanında hiçbir değeri kalmaz. Hayattan zevk almasını, başkalarına hizmete bağlamıştır. Hizmet, onu hayata bağlar. Hizmet, ona zevk verir; Allah için hizmet etmek. Öyleyse bu hizmetin muhtevasına bakın; ideallerin en büyüğü budur. İşte bu çağ, hidayet çağı sevgili kardeşlerim. Sizler insanlığa onların unuttuğu bir kavramı, Hıristiyanların, Yahudilerin çok seneler evvel unuttuğu bir kavramı, İslâm âleminin de daha sonra unuttuğu bir kavramı, unutulmuş olan bir kavramı, insanların yanlış tarifleri yüzünden mahiyet değiştirmiş olan bir kavramı onlara anlatmak üzere vazifelisiniz. Hidayet; ruhun, vechin, nefsin ve iradenin hidayeti; ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah'a teslimidir. Ve dîn, bundan ibarettir. 7 safhada 4 teslim ve ne zaman 4. teslimi tamamlarsanız, tevhid ruhunun bütün vasıflarına sahip olanlardan biri olursunuz.

Sevgili kardeşlerim, şu anda en çok dikkat etmeniz lâzım gelen konu zikirdir. Tevhid akidesi zikirle aydınlanır, nurlanır ve çekici bir hüviyet kazanır. Sahip olduğunuz ; kâinatın tek dîninin, İslâm dîninin, Hz. İbrâhîm'in hanif dîninin (başka bir dîn hiç olmamıştır) temelinde 3 akide var bildiğiniz gibi. 1.'si vahdet; Allah'ın tekliği. 2.'si tevhid; Allah'a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu tek bir fırka. 3.'sü teslim; ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah'a teslimi. İşte Hz. İbrâhîm'in hanif dîni, adına dîn adı verilen, adına dîn denen sistem bundan ibarettir. Bu yoksa dîn yoktur sevgili kardeşlerim. Ne yazık ki İslâm âleminde bu husus bütünüyle artık tarihe karışmış. İnsanlar İslâm'ın 5 tane şartını yeterli sanmaya başlamışlar. Bu, İslâm'ın 5 şartı namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek; bir kurtuluş reçetesi olarak insanlara iblis tarafından kabul ettirilmiş. Görüyorsunuz ki bunun içinde zikir yok. Böyle bir statüyse birlik ruhunu kesinlikle oluşturamaz. Gayretin tamamen kaybolduğu bir devrenin kesin işaretidir bu. İbadetlerin bir kısmını bırakmış iblis. Asıl önemli olan zikri devre dışı bırakmış. Kişinin Allah'a ulaşmayı dilemesinden başlayarak ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini Allah'a teslim etmesi bütünüyle unutulmuş. 14 asır evvelini bugüne bağlayan temel faktörlerden hepsi yok olmuş. İslâm'ın bacakları ve kolları kesilmiş.

Siz bu devirde İslâm'ı, kâinatın tek dîni olan hanif dînini yeniden ihya etmekle en bilinçli bir şekilde vazifelendirilenlersiniz. Öyleyse aranızdaki tevhid müessesesi en üst seviyede oluşmalı. Allah'ı çok zikredin ve insanlara hidayeti öğretin. Sevgili kardeşlerin, can dostlarım, gönül dostlarım, hiçbir şey sizi yıldıramamalı.

Benzer konular