Allah'ın yolunda bir araya gelmiş olan insanların oluşturduğu cemaatin tevhid ruhunu gerçekleştirmesi ve ilk adım olarak iştiyak ve gayretin oluşmasının, bizlere verilmiş olan görevler ve özellikle zikir ile olan ilişkisini bizlere anlatır mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Allah'ın yolunda bir araya gelmiş olan insanların oluşturduğu cemaatin tevhid ruhunu gerçekleştirmesi ve ilk adım olarak iştiyak ve gayretin oluşmasının, bizlere verilmiş olan görevler ve özellikle zikir ile olan ilişkisini bizlere anlatır mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allah'ın yolunda bir araya gelmiş olan insanların oluşturduğu cemaatin tevhid ruhunu gerçekleştirmesi ve ilk adım olarak iştiyak ve gayretin oluşmasının, bizlere verilmiş olan görevler ve özellikle zikir ile olan ilişkisini bizlere anlatır mısınız?

Bir sohbetinizde, “Allah'ın indindeki değerinizi ölçmek istiyorsanız zikrinize bakın. Ne kadar zikrediyorsanız, Allah sizi o kadar sever.” buyuruyorsunuz. Aslında bizlere Bakara Suresinin 152. âyet-i kerimesini söylemiş oluyorsunuz. İblise karşı verilen mücadelede Allahû Tealâ'nın biz insanlara vermiş olduğu tek silahın yine zikir olduğunu sizden öğrenmiştik. Buna göre Allah'ın yolunda bir araya gelmiş olan insanların oluşturduğu cemaatin tevhid ruhunu gerçekleştirmesi ve ilk adım olarak iştiyak ve gayretin oluşmasının, bizlere verilmiş olan görevler ve özellikle zikir ile olan ilişkisini bizlere anlatır mısınız?

Biraz kapalı bir ifade olmuş ama teker teker bakalım konulara şimdi. Burada Bakara Suresinin 152. âyet-i kerimesinden bahsediyor. Ama âyet-i kerimeyi vermemiş. Evvela Bakara Suresinin 152. âyet-i kerimesine bakalım inşallah.

Kardeşlerimiz bir âyet-i kerime geçtiği zaman o âyetin mutlaka burada yer alması uygun olur diye düşünüyorum. O zaman biz de daha rahat hareket edebiliriz.

2/BAKARA-152: Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûn(tekfurûni).
Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve Beni inkâr etmeyin.


“Öyleyse Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve sakın küfür üzere olmayın.”

Bir cemaatin tevhid ruhunu gerçekleştirmesi, o cemaatin üyelerinde iştiyak ve gayretin oluşmasıyla mümkündür. Bütün yaşam bir hizmettir; Allah yolunda hizmet. Hayatınız boyunca Allah yolunda hizmetin muhtelif kademelerinde yaşarsınız; eğer Allah yolunda hizmet etmek istiyorsanız. Hamdolsun ki sizler Mihr Vakfının ve İnternational Mihr Foundation çatısı altındasınız. Burada elbette hepimizin üzerine düşen, bu vakıfları yükseltecek olan bir gayret, iştiyak sahibi olmak söz konusudur. Siz Allah'ın şu anda dünya üzerinde yaşayan en bahtlı kullarısınız. Çünkü bu devirde en büyük vazife bizlere verilmiştir. Ve sizler bu cemaatin üyelerisiniz. Öyleyse dünya üzerindeki en büyük görevi üstlenmiş olduğunuzun idrakinde olmalısınız. Göreviniz bütün dünyaya hidayeti öğretmektir; şu unutulmuş olan hidayeti.

Sevgili kardeşlerim, zikir, Allahû Tealâ'nın bir büyük ni'metidir. Sadece zikir Allah'ın katından rahmet, fazl ve salâvât isimli 3 grup nurun, Allah'ın katından gelerek göğsünüze ulaşmasını ve göğsünüzden kalbinize ulaşmasını sağlar. Ve o gelen nurlardan fazılların, nefsinizin kalbinin içine girip orada Allah'ın, siz Allah'a ulaşmayı dileyip de mürşidinize (Allah'ın sizin için seçtiği mürşide) ulaşıp tâbî olduğunuz zaman kalbinize yazılan îmân kelimesinin etrafında toplanması söz konusu olur. İşte bu, nefs tezkiyesidir. Yani nefsinizin kalbinde nurların karanlıklara galip olmasının ilk adımını attınız. Nefs tezkiyesine başladınız. Nefsinizin kalbine rahmet, fazl ve salâvât nurları girdi. Ve fazıllar îmân kelimesinin etrafında toplanmaya başladı.

İşte sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, bu toplanma işlemi nefs tezkiyesidir. Nefsinizin kalbi doğuşunuzdan itibaren %100 afetlerle dolu olur. Yani Allah'ın bütün emirlerine mutlaka karşı çıkan, asla onları gerçekleştirmek istemeyen ve yasak ettiği bütün fiilleri mutlaka işlemek isteyen azgın nefsinizin afetleri. Bütün insanlar, nefsleri %100 bu afetlerle dolu olarak kulvara girerler. Bunun dengesini sağlayacak olansa ruhunuzdur. O da %100 hasletlerle doludur.

Peki, Allah'a ulaşmayı dilerseniz ne olur? Dilerseniz Allahû Tealâ sizi koruyucu bir sisteminin altına alır. Tagutun size negatif bir şeyler yapmasına mutlak olarak mâni olur. Yani mürşidinize ulaşıp da ruhunuzu Allah'a göndereceğiniz için nefsinizin o korkunç afetlerinin karşısında bir koruyucu sistem mevcut değilmiş gibi görünüyor. Oysaki Allahû Tealâ sizi, devamlı bir koruyucu sistemin içine koyuyor. Allah'a ulaşmayı dilediğiniz andan itibaren Allah, sizin üzerinizde Rahîm esmasıyla tecelli ediyor. Bu tecelli sizin Allahû Tealâ tarafından mutlak korunmanızı ifade eder. Rahîm esması, Allah'ın rahmet göndermesi, fazl göndermesi, salâvât göndermesi muhtevasını ifade ettiği gibi sizin bir koruyucu sistemin içine alındığınızı da ifade eder. Allah'ın muradı ne? Mürşidinize ulaşıp da Allah'a ulaşmayı dilediğiniz andan itibaren Allah, sizi o koruyucu çatının altına alıyor. Neden? Çünkü mürşidinize tâbî olduğunuz zaman ruhunuz vücudunuzdan ayrılacaktır. Yani nefsinizin afetlerinin karşısında, onların o korkunç negatif faktörlerinin karşısında pozitif bir faktör kalmayacaktır. Onunla savaş vereceğiniz bir sistem kalmayacaktır. Ama Allahû Tealâ sizi vuslata kadar o koruyucu çatının altına alıyor ki o koruyucu çatı, sizi şeytanın bütün negatif faktörlerinden koruyor. Ve ne zaman ki ruhunuz Allah'a ulaşıyor; bunun mânâsı, nefsinizin kalbinde %51 nur birikimi oluşmuştur. Bu noktadan itibaren Allahû Tealâ koruyucu kalkanı kaldırıyor. Başlangıçtaki ruhunuz ve nefsinizin varlığındaki %100 negatif, %100 pozitif davranış biçimlerini oluşturacak olan 2 ayrı sistem; nefsinizin afetleri ve ruhunuzun hasletleri nasıl bir dengeyi ifade ediyorsa, ruhunuzun Allah'a ulaştığı noktada da koruyucu kalkanın üzerinizden kalktığı noktada da aynı denge sağlanmıştır. Nefsinizde sağlanmıştır. Nefsinizin kalbinde %51 Allah'ın nurları oluşmuştur ve bu artacaktır. Yani denge yeniden sağlanmıştır. Koruyucu kalkan o zaman kaldırılır. Neticeler birbirine eşit bir noktayı işaret ediyor.

Böyle bir dizaynda Allah yolunda olanlar, zikir adı verilen bir müesseseyle sağlam bir dizaynı oluşturur. Allah'ın yolunda olanlar zikir ile birbirleriyle daha çok perçinleşirler. Allah'ın yolunda olanlar, zikirle şeytanın hâkimiyetini her gün biraz daha yok ederler. Daimî zikre ulaştıklarında ise şeytanın hâkimiyeti tamamen sıfırlanmıştır.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, Allah'a sonsuz hamd ve şükredelim ki bu çatının altındasınız. Ve iştiyakınız, liyakatınız, mükâfatınız birbirini takip eden bir dizi olaydır. Gayret, himmet ve nusret de bunun 2. cephesidir. Bu 6'lı sistem sizi her geçen gün Allah'a, Allah'ın hizmetleri istikametinde daha lâyık kılar.

Benzer konular