Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin akıbeti nedir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin akıbeti nedir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin akıbeti nedir?

Selâmun aleykum. Muhterem Efendimiz! Hasretle mübarek ellerinizden öperim. Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin akıbeti nedir?

Hay Allah razı olsun! Bunu bir defa daha tekrar etmekte muhakkak ki fayda var, sevgili kardeşlerim! Evvelâ Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir kişi, herşeyden evvel takva sahibi değildir. Allahû Tealâ Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


munîbîne ileyhi vettekûhu: O’na (Allah’a) ulaşmayı dile. Allah’a yönel ve böylece O’na karşı (Allah’a karşı) takva sahibi ol.
ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn: Ve namaz kıl. Ve müşriklerden olma.

Rûm-32: “O müşriklerden olma ki; onlar, dînlerinde fırkalara ayrılmışlardır. Hizipler oluşturmuşlardır. Her hizip, kendi elindeki ile ferahlanırlar.”

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyean, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.


Çağımızın da en büyük derdi bu hizipler, sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ’nın temel emri; Allah yolunda bir olmak, beraber olmak, tek bir fırkayı oluşturmak. “Fırkalara ayrılmayın.” diyor ama İslâm âlemi, bugün bölük pörçük olmuş durumda! Dînler birbirinden ayrılmış. Aslında dînler diye de bir şey yok! Sadece kâinatın tek dîni var: Hz. İbrâhîm’in hanif dîni, Arapça adıyla İslâm dîni. Hz. Âdem’den, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e kadar gelen, tek bir dîn!

Öyleyse Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi:

1- Takva sahibi değildir. Takva, Allah’a ulaşmayı dilemekle başlar.
2- Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi şirktedir. Kim, Allah’ın yolu olan Sıratı Mustakîm’e ulaşırsa -ki; bu Allah’a ulaşmayı dilediğiniz an gerçekleşen bir olgudur- biliniz, Sıratı Mustakîm üzerindesiniz.

Ancak o zaman takva sahibi olursunuz. Ancak o zaman şirkten kurtulursunuz. 2 oldu.
 
• Birisi; takva sahibi olmamak!  Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi takva sahibi olamaz.
• Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi; şirktedir. Bu, gizli şirktir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyor ki: “Benim ümmetim için, açık şirk mümkün olmaz. Ondan korkmuyorum ama gizli şirkten korkarım.” diyor.
 
İşte gizli şirk, Allah’a ulaşmayı dilemeyen bütün insanların, şu anda dünyanın %90’dan fazlasının içinde bulunduğu durumdur. Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi, kâfirdir. Allahû Tealâ 2 grup âyet-i kerimede bunu söylüyor. Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.


“allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri): Allah, âmenû olanların (Allah’a inanıp da Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur (velîsidir, dostudur). Onları (onların nefslerinin kalbini) zulmetten nura çıkarır.”

Bütün insanların kalbi başlangıçta kapkaranlıktır. Ve tâbiiyetten sonra, nefs tezkiyesi yoluyla nefsin kalbine ulaşan fazıllar, nefsin kalbini aydınlatır ve Allahû Tealâ, onları zulmetten nura çıkarır. Ve mutlak olarak sözü var, mutlak olarak bunu gerçekleştirecektir.

“Ama o, Allah’a ulaşmayı dilemeyen kâfirlere gelince; onlar da tagutun dostlarıdır ve tagut, onları nurdan zulmete ulaştırır.” diyor Allahû Tealâ.

2 türlü insan var! Âyetin 2. bölümünde, Allahû Tealâ; “Kâfirlere gelince!” ifadesini açık bir şekilde kullandığı cihetle zaten 1. grubun (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) mü’minler safında yer aldığı kesin.

Öyleyse kim bu mü’minler? İnananlar mı? İnananlar, gerçekten lügât mânâsı itibariyle mü’min “inanan” demek yani “Allah’a inanan” ama sadece Allah’a inanmak, kimseyi kurtaramaz. Allah’a inananlardan Allah’a ulaşmayı dileyenler, onlar mü’mindir ve geri kalanı da taguttur.

Nereden biliyoruz geri kalanın tagut olduğunu? İşte Allahû Tealâ şöyle söylüyor, Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesinde:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâdi.
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


“vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi): Ve onlar ki; taguta kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar.) Neden? Çünkü onlar, Allah'a ulaşmayı dilediler. Onlara müjdeler vardır. Kullarımı müjdele!” diyor Allahû Tealâ.

Demek ki; kim, Allah’a yönelirse (Allah’a ulaşmayı dilerse) sadece onlar, taguta kul olmaktan kurtulurlar. Ve demin söylediğimiz âyet-i kerime açık bir şekilde; mü’minlerin -Allah’a ulaşmayı dileyenlerin mü’minler olduğunu- Allah’ın onların dostu olduğunu, kâfirlerin de Allah’a ulaşmayı dilemeyenler olduğunu, tagutun dostu olduğunu söyleyerek ifade ediyor.

Gördük ki; tagutun dostları, Allah’a ulaşmayı dilemeyenler! Öyleyse Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesine göre, Allah’a ulaşmayı dilemeyenler kâfirdir. O kadar mı? Hayır. Sebe Suresi 20. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor ki:

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.


“Kıyâmet günü şeytan, insanlara olan vaadini (hedefini) gerçekleştirdi. Mü’minleri oluşturan bir tek fırka hariç, geriye kalan bütün fırkalar şeytana kul oldular.” diyor Allahû Tealâ.

Bu, bize hangi âyet-i kerimeyi çağrıştırıyor? Rûm-32’yi çağrıştırıyor. Ne diyordu orada Allahû Tealâ? “O müşriklerden olmayın ki; onlar dînlerinde fırkalara ayrılmışlardır. Herbiri kendi elindeki ile ferahlanırlar.”

Yani insanların 73 fırkaya ayrılacağını söylüyor Peygamber Efendimiz (S.A.V). Bugün yapılan araştırmalarda -bütün dünya devamlı bir araştırma içerisinde- 72 tane inanç çeşidi bulmuş durumdalar. Bu 72 inanç çeşidinin içinde, Allah’a ulaşmayı dileyenler, herbirinin içinde mevcut! Onlar 73. fırkayı oluşturuyor. İşte Fırka-ı Naciye; necata ulaşanlar, kurtuluşa ulaşanlar onlardır.

Öyleyse Rûm-31, açık bir şekilde, bir tek fırkanın kurtuluşa ulaşacağını, geri kalan bütün fırkaların şirkte olduğunu söylüyor. Yani onların, mü’min olmadığı neticesine ulaşıyoruz.

“Mü’minleri oluşturan bir fırka hariç, bütün fırkalar şeytana kul oldular.”

Taguta kul oldukları da şeytana kul oldukları da kesin olduğuna göre; bu âyet-i kerime de (Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesi de) Allah’a ulaşmayı dilemeyen insanların kâfir olduğunu kesinleştiriyor.

Demin söylediğimiz Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesi, 4. faktörü ifade ediyor. Allah’a ulaşmayı dilemeyenler; Allah’ın kulu değildir, tagutun kuludur, insan ve cin şeytanların kuludur. Yine demin söylediğimiz Bakara-257; Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin tagutun dostu olduğunu da söylüyor. Böylece 6 grup oldu.

Allah’a ulaşmayı dilemeyenler:

1- Takva sahibi değiller.
2- Şirkteler.
3- Kâfirdirler.
4- Tagutun dostudurlar.
5- Tagutun kuludurlar.
6- Dalâlettedirler.

Allahû Tealâ Ra’d Suresinin 27. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbihi, kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”


“Allah, dilediğini dalâlette bırakır ama onlardan kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allah, onları Kendisine ulaştırır.”

Öyleyse Allah’a ulaşmayı dileyenler, Allah’ın Kendisine ulaştırdıkları, dalâlette olmayanlar. Demek ki; Allah’a ulaşmayı dilemeyenler açık ve kesin bir şekilde dalâletteler.

7. açıdan meseleye bakıyoruz! Bu insanlar, hüsrandalar. Allahû Tealâ Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesinde diyor ki:

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârafûne beynehum, kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).


“Onlar ki; Allah’a mülâki olmayı (yani ruhu ölmeden evvel Allah’a ulaştırmayı) inkâr ederler. Onlar hüsrandadırlar.” diyor.

7-Hüsranda olmak.

 Ama aynı âyet-i kerime:  “Ve onlar, hidayette değillerdir.” diyor Allahû Tealâ.

8-Hidayette değillerdir.
9-Gideceği yer cehennem.
10-Allah’ın âyetlerinden gâfil.

Yûnus-7 ve 8’i beraberce ele almamız gerektiği için, bu ikisini birlikte söylemek durumundayız. Allahû Tealâ diyor ki:

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatmeennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).


“innellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn. Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn (Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ diyor ki:) Onlar ki; kesin şekilde (muhakkak surette) Bize mülâki olmayı (ruhlarını ölmeden önce Bize ulaştırmayı) dilemezler. Onlar, dünya hayatından razıdır. Dünya hayatıyla mutmain olurlar (doyuma ulaşırlar.) Dünya hayatı onları tatmin eder. Onlar, Bizim âyetlerimizden gâfil olanlardır. (Demek ki; Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, Allah’ın âyetlerinden gâfil olanlar.) Onların gidecekleri yer, kazandıkları dereceler itibariyle ateştir (cehennemdir.)” diyor Allahû Tealâ.

Böylece konuyu 10 açıdan inceledik.

11-Onların amelleri boşa gider.

Allahû Tealâ, Kehf Suresinin 103, 104. ve 105. âyetlerinde diyor ki:

18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen).
De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”

18/KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an).
Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.

18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen).
İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.


“Size insanların amellerini hasara uğratacak olan şeyi söyleyeyim mi? Onlar ki Allah’a mülâki olmayı inkâr ederler ve âyetlerimizi inkâr ederler. Onların amelleri boşa gider.” diyor Allahû Tealâ.

Ve Yüce Rabbimiz, Zumer Suresinin 65. âyet-i kerimesinde de şöyle söylüyor:

39/ZUMER-65: Ve lekad ûhıye ileyke ve ilâllezîne min kablike, le in eşrakte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).
Ve andolsun ki, sana ve senden öncekilere: “Gerçekten eğer sen şirk koşarsan (Allah’a ulaşmayı dilemezsen), amellerin mutlaka heba olur. Ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.” diye vahyolundu.


“Allah’a ulaşmayı dilemeyenler hüsrandadırlar ve onların amelleri boşa gider.” diyor Allahû Tealâ.

İşte sevgili kardeşlerim! Amellerin heba olması, boşa gitmesi, sadece Allah’a ulaşmayı dilemeyen insanlar için geçerli. Öyleyse sualin cevabı, 11 açıdan Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişinin durumunu anlatıyor. Özetlersek, bu insanlar;

1- Takva sahibi değildirler.
2- Şirktedirler.
3- Kâfirdirler.
4- Tagutun dostudurlar.
5- Tagutun kuludurlar.
6- Dalâlettedirler.
7- Hüsrandadırlar.
8- Allah’ın âyetlerinden gâfildirler.
9- Gidecekleri yer cehennemdir.
10- Hidayette değillerdir.
11- Amelleri boşa gitmiştir.

Sevgili izleyenler, dinleyenler, sevgili kardeşlerim! Hâlâ Allah’a ulaşmayı dilemeyecek misiniz? Elbette dilemeyenlere sesleniyoruz. Kur’ân-ı Kerim’in bu unutulmuş olan kesimini, daha bunun ötesinde; İslâm’ın, kâinatın yegâne dîninin 7 safhasını, bunlardan hiç haberdar olmayan insanları hatırlayın! Ve Allahû Tealâ’nın bu temel kanunlarını bilmeyen insanlar, şu anda bütün ülkelerdeki dîn öğreticileri sevgili kardeşlerim!

Bir ilâhiyat fakülteleri dizisi düşünün ki; Kur’ân öğretilmez, Kur’ân’ın lâfzı ve ruhu öğretilmez, Kur’ân’ın sadece okunması öğretilir. Geri kalan herşey, Kur’ân’dan değil; insanların asırlardan beri yazdığı kitaplardan öğrenilir. Siyer kitapları, hadîs kitapları, akaid kitapları, fıkıh kitapları, daha ardı ardına koyun; kitaplar, kitaplar, kitaplar... Ama asla Kur’ân değil! Kur’ân olmayınca işte bu sonuçla karşılaşırsınız. Saydığımız 11 tane faktör, ne yazık ki; dîn adamlarımızın hemen hepsini kapsıyor.

Sevgili kardeşlerim! Adapazarlı kardeşlerimiz, Adapazarlı sevgili misafirlerimiz! Allah’ın bu hakikatlerini sizlere ulaştırmamıza imkân sağladılar diye kardeşlerimize huzurunuzda teşekkür ediyoruz. Bununla sizlere, bu konferansta seslenebildiğimiz için de büyük mutluluk duyuyoruz.

Benzer konular