Nisâ-165, Tâhâ-134, ve Kasas-47’ye göre, bütün zaman parçalarında yaşayan insanların hiçbirinin Allah’a karşı mazeretleri olmasın diye, Allah’ın bütün devirlerde, bütün kavimlere ardı ardına resûl gönderdiği ve kıyâmete kadar göndereceği kesin olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Nisâ-165, Tâhâ-134, ve Kasas-47’ye göre, bütün zaman parçalarında yaşayan insanların hiçbirinin Allah’a karşı mazeretleri olmasın diye, Allah’ın bütün devirlerde, bütün kavimlere ardı ardına resûl gönderdiği ve kıyâmete kadar göndereceği kesin olduğunu söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Nisâ-165, Tâhâ-134, ve Kasas-47’ye göre, bütün zaman parçalarında yaşayan insanların hiçbirinin Allah’a karşı mazeretleri olmasın diye, Allah’ın bütün devirlerde, bütün kavimlere ardı ardına resûl gönderdiği ve kıyâmete kadar göndereceği kesin olduğunu söyleyebilir miyiz?

Kesin olarak söyleyebiliriz. Allahû Tealâ bütün kavimlere, bütün zaman parçalarında resûl gönderiyor ve arkasında "Bize resûl göndermedin, bizim bunlardan haberimiz yoktu." demesinler diye, demek imkânları olmasın diye insanların. Mutlaka resûl bulunacak bütün kavimlerde. O resûl onları uyaracak ve mutlaka herkes bunu işitecek ve ondan sonra tavrını ortaya koyacak. Bu tavır, ya o kişiyi Allah’a ulaşmayı dilemek suretinde tecelli edecek, o kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesi şeklinde tezahür edecek, kişi Allah’a ulaşmayı dileyecek, Allah’ın cennetine girecek. Veya duyacak ama itaat etmeyecek, Allah’a ulaşmayı dilemeyecek. O zaman da gideceği yer cehennem olacak. Öyleyse, tebliğ mutlak olarak tâhâkkuk eder. Tebliğden sonrası ise, ya kişinin mükâfatlandırılmasıdır yada cezalandırılmasıdır.

Nisâ 165:

4/NİSÂ-165: Rusulen mubeşşirîne ve munzirîne li ellâ yekûne lin nâsi alâllâhi huccetun ba’der rusul(rusuli). Ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen).
(Onlar) müjdeleyici ve uyarıcı resûllerdir ki, insanların, resûllerden sonra Allah’a karşı (bizi uyaran ve müjdeleyen bir resûl gelmedi diye) hüccetleri (delilleri) olmasın. Ve Allah, Azîz’dir, Hakîm’dir.


Müjdeleyici ve uyarıcı olarak resûller vücuda gelir, resûller vazifelenir. Resûllerden sonra Allah’a karşı hüccetleri olmasın, yani "Ya Rabbi, Sen bizi cehennemine atıyorsun ama bize bir resûl gelip de bize Allah’a ulaşmayı dilemeyi veya dilememeyi söylemedi." dememeleri için diyor Allahû Tealâ, Biz bütün kavimlere resûl göndeririz. Hem müjdeleyici hem de uyarıcı olarak.

Allahû Tealâ En’âm Suresinin 48. âyet-i kerimesinde:

6/EN'ÂM-48: Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur (Allah’a ulaşmayı dilerse) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.


"Resûllerimizi Allah’a ulaşmayı dileyenleri müjdelesinler diye, âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) müjdelesinler diye ve onun dışında kalan herkesi uyarsınlar diye göndeririz." diyor Allahû Tealâ. Öyleyse bütün resûller, bütün kavimlerde, zamanın her parçasında var. Açık ve kesin, "Sen bize resûl göndermedin, bizi uyarmadın." demesinler diye, diyememeleri için. Herkes tebliğe muhatap olacak mutlaka. Bütün devirlerde, nerede yaşarlarsa yaşasınlar herkes tebliğe muhatap olacak. Dileyenler resûlün dediğini gerçekleştirecekler, dilemeyenler gerçekleştirmeyecekler.

Ve Kasas 47:

28/KASAS-47: Ve lev lâ en tusîbehum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim fe yekûlû rabbenâ lev lâ erselte ileynâ resûlen fe nettebia âyâtike ve nekûne minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve eğer elleriyle takdim ettikleri (yaptıkları) sebebiyle onlara bir musîbet isabet ederse: "Rabbimiz keşke bize bir resûl gönderseydin böylece biz, Senin âyetlerine tâbî olur ve mü’minlerden olurduk." diyecek olmasalardı (seni Nebî-Resûl olarak göndermezdik).


"Ve eğer elleriyle takdim ettikleri yani yaptıkları sebebiyle onlara bir musîbet isabet ederse, 'Rabbimiz bize keşke bir resûl gönderseydin, böylece biz Senin âyetlerine tâbî olur ve mü’minlerden olurduk.' diyecek olmasalardı."

Görülüyor ki sevgili kardeşlerim, her halükarda Allahû Tealâ’nın bütün kavimlere mutlaka bir resûlünü göndermesi asıldır. Şartlar ne olursa olsun, Allahû Tealâ her kavme mutlaka resûl gönderir. Hiçbir devir olmamıştır ki, herhangi bir kavme Allahû Tealâ o kavimden olan birisini resûl olarak göndermesin. Kıyâmete kadar bu böyle devam edecektir. Bütün kavimlerde mutlaka Allah’ın resûlleri bulunacaktır. Öyleyse Allahû Tealâ’nın bütün kavimlere ardı ardına resûl gönderdiği ve kıyâmete kadar göndereceği Allah’ın kesinleşmiş bir hükmüdür diyebiliriz.

Benzer konular