Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in adını duyduğumuz her an zaman salâvât getirmek gerekir mi?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in adını duyduğumuz her an zaman salâvât getirmek gerekir mi?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in adını duyduğumuz her an zaman salâvât getirmek gerekir mi?

Muhammed ismini duyduğumuz her an zaman salâvât getirmek gerekir mi? Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in adını duyduğumuzda mı salâvât getirmeli miyiz?

Evet, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in adını duyduğumuz zaman salâvât getirmeliyiz. Ne olur yani? Salâvât getirseniz ne kaybedersiniz ki sevgili kardeşim? Üstelik de için ferahlar. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in adı her zaman bir insanın içini ferahlatır. Huzur verir. O Efendimiz'dir, sahibimizdir, herşeyimizdir.

Unutmayın sevgili kardeşlerim! Ona son şeriat kitabı indirildi, Kur’ân-ı Kerim. Allahû Tealâ Mevlâna’ya da kitap yazdırdı, Yunus’a da yazdırdı, Hacı Bayram Velî’ye de yazdırdı, Erzurumlu İbrâhîm Hakkı Hazretlerine de yazdırdı, Eşref Rumî Hazretlerine de yazdırdı. Bunlar hep Allahû Tealâ’nın sohbet kitabı. Bize de yazdırdı. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e şeriat kitabı indirdi. Kâinatın son şeriat kitabı. Yalnız nebîlere yani peygamberlere indirilir. Peygamberlerin dışında hiç kimse şeriat kitabı Allahû Tealâ tarafından almamıştır. Allahû Tealâ hiçbir peygamberine sohbet kitabı indirmez. Peygamberine yalnız şeriat kitabı iner, onunla hükmetsinler diye. Peygamberler yani nebîler kendilerine indirilen şeriat kitaplarıyla hükmedenlerdir. Ondan sonra gelecek olan bütün resûller, Peygamber Efendimiz (S.A.V) bildiğiniz gibi son Nebî'dir, son Peygamberdir. Allahû Tealâ Ahzap Suresinin 40. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

33/AHZÂB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyine, ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).
Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîler’in (Peygamberler’in) Hatemi’dir (Sonuncusudur). Allah, herşeyi en iyi bilendir.


“Muhammed içinizden hiçbir erkeğin babası değildir. O Allah’ın Resûl’üdür. Ve Nebîler'in sonuncusudur, hitamıdır. Nübüvvet, Peygamberlik onunla hitam bulmuştur. Hitam ermiştir.” diyor. Öyleyse ondan sonra, o Allah’ın rahmetine kavuştuktan sonra huzur namazı imamsız kalmadı. Bugüne kadar huzur namazının imamlığı hep devam etti. Kimler tarafından devam etti? Peygamber olmayan resûller tarafından devam etti. Bugün de oradaki imam biziz.

Biz peygamber değiliz! Belki bin defa söyledik bunu. Yahu diyoruz, biz peygamber değiliz! Ve insanlar hâlâ bize peygamberlik iddiasında bulunduğumuzu söylüyorlar. Çünkü resûl kavramıyla ve peygamber kavramı birbirine karıştırılmış. Resûl peygamber değildir, risaletle görevli olan kişidir, irşad edilmiştir. Şu anda dünya üzerindeki bütün kavimlerde bizim gibi bir resûl yaşıyor. Her kavme onun kendi lisanıyla hitap etmek üzere. İbrâhîm Suresinin 4. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ:

14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâu, ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir.


“Bütün kavimlerde, o kavimlerdeki insanları kendi lisanıyla hitap etsin diye, bütün devirlerde resûl gönderirim.” diyor. İsrâ 15’de:

17/İSRÂ-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsihî, ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen).
Kim hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettiği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmadık.


“Biz bir resûl göndermedikçe hiçbir kavme azap etmeyiz.” diyor Allahû Tealâ. Ve Allahû Tealâ bütün insanların önce Meryem-71’de mutlaka önce cehenneme gideceğine ifade ediyor Allahû Tealâ.

19/MERYEM-71: Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).
Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.


Öyleyse kim olursa olsun bütün insanlar önce cehenneme gidecektir. Dış avluya girecektir. Cennete girmek üzere cehenneme girenler cehennemi gezecektir. Allah’a sonsuz şükürler ederek cehennemden çıkacaktır. İşkence çekmeyeceklerdir, sadece göreceklerdir. Sevgili kardeşlerim! Ayrıca cehenneme girenler, cehennemde kalmak üzere cehenneme girenler cehenneme girer ve ebediyyen orada kalır. Çıkmaları da mümkün değildir.

Benzer konular