Yûnus-47, Nahl-36 ve Kasas-68’e göre mürşidsiz hiç kimsenin nefs tezkiyesi yapamayacağını söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Yûnus-47, Nahl-36 ve Kasas-68’e göre mürşidsiz hiç kimsenin nefs tezkiyesi yapamayacağını söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Yûnus-47, Nahl-36 ve Kasas-68’e göre mürşidsiz hiç kimsenin nefs tezkiyesi yapamayacağını söyleyebilir miyiz?

Yûnus-47, Nahl-36’da her devirde, her kavim içinde Allah vehbî olarak Kasas-68’e göre veli resûller seçer. Veli resûllerin 1. Görevi, âyetleri tilâvet etmek, açıklamak. 2. Görevleri, tâbî olanların nefsini tezkiye etmek olduğuna göre, mürşidsiz hiç kimsenin nefs tezkiyesi yapamayacağını söyleyebilir miyiz?

 Baştan söyleyelim ki evet, mürşidsiz hiç kimse nefs tezkiyesi yapamaz. Yûnus-47, Nahl-36, Kasas-68.  Yûnus-47'de Allahû Tealâ diyor ki:

10/YÛNUS-47: Ve li kulli ummetin resûlun, feizâ câe resûluhum kudıye beynehum bil kıstı ve hum lâ yuzlamûn(yuzlamûne).
Her ümmetin bir resûlü vardır. Onlara, resûlleri geldiği zaman onların aralarında adaletle hükmolundu. Onlara zulmedilmez.


ve likulli ummetin resûl(resûlun): Bütün ümmetlerde resûl vardır. Her ümmet için resûl söz konusudur, resûl vardır.
feizâ câe resûluhum kudıye beynehum: Onlara, resûlleri geldiği zaman onların arasında adaletle hükmolundu.
bil kıstı: Adaletle.
kudıye: Kaza edildi yani hükmonuldu. Mahkeme dizaynı içerisinde adaletle kaza edildi.
ve hum lâ yuzlamûn(yuzlamûne): Onlara zulmedilmez.

Her ümmetin resûlü vardır. Yûnus Suresinin 47. âyet-i kerimesi.

Nahl-36:

16/NAHL-36: Ve lekad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâletu, fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını (Resûlün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri), Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).


ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen: Andolsun ki; Biz bütün ümmetlerin içinde resûl beas ederiz, hayata getiririz, vazifeli kılarız.
eni’budûllâhe: Allah'a kul olsunlar diye.
vectenibût tâgût(tâgûte): Ve taguttan içtinap etsinler diye.
fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu): Onların aralarında hidayete erenler var. Onlardan üzerlerine dalâlet hak olanlar da var. Onları Allah hidayete erdirdi. Bir kısmının da üzerine dalâlet hak oldu.
fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne): Öyleyse yeryüzünü gezde tekzip edenlerin, yalanlayanların hallerinin nice olduğuna bak.

Kasas-68:

28/KASAS-68: Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâru, mâ kâne lehumul hıyaratu, subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhan’dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.


ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâr(yahtâru): Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Dilediğini halk eder ve seçer.
mâ kâne lehumul hıyarat(hıyaratu): Ve seçim hakkı onlara ait değildir.
subhânallâhi: Allah Sübhan’dır yani münezzehtir.
ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne): Ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.

"Veli resûllerin 1. Görevi, âyetleri tilâvet etmek, açıklamak. 2. Görevleri, tâbî olanların nefsini tezkiye etmek olduğuna göre, mürşidsiz hiç kimsenin nefs tezkiyesi yapamayacağını söyleyebilir miyiz?"

Yapamayacağını ve hidayete eremeyeceğini söyleyebiliriz. Sadece nefs tezkiyesini yapamamak değil, hiçbiri hidayete de eremezler. Allah'a ulaşmayı dilemedikçe hidayet üzere de olamazlar.

Benzer konular