Bakara 150. ve 151. âyet-i kerimeleri:
2/BAKARA-150: Ve min haysu haracte fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum huccetun, illâllezîne zalemû minhum fe lâ tahşevhum vahşevnî ve li utimme ni’metî aleykum ve leallekum tehtedûn(tehtedûne).
Nereden çıkarsan çık, bundan sonra (namazda) vechini (yüzünü) Mescid-i Haram yönüne çevir. Ve nerede olursanız olun, yüzlerinizi o yöne çevirin ki, insanların sizin aleyhinizde (kullanabilecekleri) delil olmasın. Onlardan zulmedenler hariç, artık onlardan korkmayın. Ben'den (sizin üzerinizdeki sevgimin azalacağından) korkun ki, sizin üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım da böylece hidayete eresiniz.
2/BAKARA-151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).
Nitekim size, aranızda (görev yapmak üzere), sizden (kendinizden) bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki, âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye (ve tasfiye) etsin, size Kitap’ı (Kurânı Kerim’i) ve hikmeti öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.
Tıpkı bunun gibi yani Bakara Suresinin 150. âyet-i kerimesinde, "Sizin başınızın üzerine ni’met verdik. O ni’met devrin imamının ruhu. Tıpkı bunun gibi, (fîkum resûlen: Sizin içinizde ve sizden bir resûl, minkum: Sizden) sizin içinizde ve sizden bir resûlü (bu bir nebî resûldür Peygamber Efendimiz (S.A.V), size gönderdik.” diyor. Tıpkı daha evvel söylediğimiz gibi.
yetlû aleykum âyâtinâ: Üzerinize âyetlerimizi okusun diye.
ve yuzekkîkum: Sizi tezkiye etsin diye.
ve yuallimukumul kitâbe: Size kitap öğretsin diye.
vel hikmete: Ve hikmet öğretsin diye.
ve yuallimukum: Ve size öğretsin diye.
ma: Şeyleri.
lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne): Bilmediğiniz şeyleri.
İşte bu bilmedikleri şeyler, hikmetin de ötesi. Burada 5 görev var:
1- Size âyetlerimizi okusun diye.
2- Nefsinizi tezkiye etsin diye.
3- Size kitap öğretsin diye.
4- Hikmet öğretsin diye.
5- Hikmetin ötesinde, daha bilmediğiniz şeyleri öğretisin diye.
Cuma 2:
62/CUMA-2: Huvellezî bease fîl ummiyyîne resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).
Ümmîler arasında, kendilerinden bir resûl beas eden (görevlendiren) O’dur. Onlara, O’nun (Allah’ın) âyetlerini okur, onları tezkiye eder (nefslerini temizler), onlara Kitab’ı (Kur’ân-ı Kerim’i) ve hikmeti öğretir. Ve daha önce (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) elbette onlar, sadece açık bir dalâlet içinde idiler.
huvellezî bease fîl ummiyyîne resûlen: Ümmîlerin arasında resûl beas eder.
minhum: Onlardan.