İlimle îmân, ilimle ibadetler ve mürşidle hidayet arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » İlimle îmân, ilimle ibadetler ve mürşidle hidayet arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İlimle îmân, ilimle ibadetler ve mürşidle hidayet arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?

A- İlimle îmân arasındaki ilişki nasıldır?
B- İlimle ibadetler arasındaki ilişki nasıldır?
C- Mürşidle hidayet arasındaki ilişkiyi bizlere açıklar mısınız?

İlimle îmân arasındaki ilişkiye bakıyoruz. Kişinin ilmi yok, Allah’a ulaşmayı dilemiyor ve bu kişi Allah’a inanıyor. Allah’a inandığına göre mü’min. Allah’a inanan bir insan, ama gerçek anlamda mü’min mi? Hayır, o kişi Allah’a ulaşmayı dilemediği sürece mü’min değil. Öyleyse ilim öğretiliyor insanlara: "Kim Allah’a inanırsa o mü’mindir.” deniyor. Allah’a inanan kişi Allah’a inancın sahibidir ama bu inancı onu mü’min yapamaz. Hangi anlamda mü’min yapamaz? Âmenû kelimesi Kur'ân-ı Kerim’de iki istikamette de kullanılıyor. Allah’a inananlar için de Allahû Tealâ âmenû kelimesini kullanmış. Allah’a ulaşmayı dilemediği halde Allah’a inananlar için de âmenû kelimesini kullanmış. Allah’a inanıp da Allah’a ulaşmayı dileyenler için de âmenû kelimesini kullanmış. İkisi de âmenû, yani inanan demek. Ama birincisinin gideceği yer cehennem, o mü’min standartlarının dışında, Allah’a ulaşmayı dilemeyen birisi. Allah’a ulaşmayı dileyen bir kişi âmenû kelimesiyle ifade edilmişse Kur'ân-ı Kerim’de, o ancak Allah’ın cennetine girer.

Öyleyse kişinin ilmi varsa îmânı vardır. Allah’a inanıyor kişi ama onun îmânı yoktur. Îmânın sahibi olan kişi, Allah’a ulaşmayı dileyen bir îmân sahibidir. Çünkü îmânın vasfı insanı cennete götürmek olmalıdır. İnanç, tek başına Allah’a inanmak, hiç kimseyi cehennemden kurtaramaz. Allah’a inananlardan sadece Allah’a ulaşmayı dileyenler Allah’ın cennetine girer. Bunlar kendilerine ilim verilenlerdir. Daha sonra bunlar ilim sahibi olacaklardır. Daha sonra fiziğin ötesindeki ilmin de sahibi olacaklardır. Ve îmânları gaybî îmândan tahkikî îmâna doğru devamlı değişecektir. Yer katlarını gördükleri seviyedeki îmânlarıyla, daha sonra görecekleri gök katlarını gördükten sonraki îmânları aynı îmân değildir. Artan bir îmân dizisi söz konusudur.

Öyleyse, ilimle îmân arasındaki münasebet manevî ilmi artan kişi, yani tahkikî îmânın muhtevası içindeki ilme sahip olan kişi, her geçen gün îmânı artan bir insan olacaktır. Allah’a ulaşmayı dilemedikçe öğrendiğiniz ilimle, ilim sahibi olmazsınız. Ve Allahû Tealâ o ilim sahiplerini dalâlette bıraktığını söylüyor:

45/CÂSİYE-23: E fe raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveten, fe men yehdîhi min ba’dillâhi, e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?


"O hevalarını kendilerine ilâh edinenleri görüyor musun?" diyor  Allahû Tealâ. "Allah onları, onların ilimleri üzere dalâlette bırakır." İşte sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, îmânı artan bir insan nefsinin kalbine îmân kelimesi yazılmış bir insandır. Daha artan kişi ruhunu Allah’a ulaştırmış insandır. Daha artan kişi, fizik vücudunu Allah’a teslim etmiş insandır. Daha sonra nefsini, daha sonra iradesini teslim ettikçe, îmânı da ilmi de buna paralel olarak artar.

B- İlimle ibadetler arasındaki ilişki nasıldır?

İlimle ibadetler arasındaki ilişkiye baktığımız zaman, kişinin ibadetleri farklı bir dizayn gösterir. Şu anda bütün dünyada İslam âleminde, sadece İslâm’ın 5 tane şartı tatbik edilir. Ve genel inanç odur ki, zannedilir ki bu 5 şartı gerçekleştiren doğru posta cennete gider ve ibadetler hep bu seviyede kalacaktır. Bunlar gerçek ilmin sahibi değillerdir. Cehennemden kurtulmaları da mümkün değildir. Ama kim Allah’a ulaşmayı dilerse, o noktadan itibaren o kişi gerçek ilmin sahibidir. Çünkü Allahû Tealâ’nın söylediği: "Allah, onları onların ilimleri üzere dalâlette bırakır." dediği insanlar Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için görme hassaları, işitme hassaları ve idrak hassaları Allahû Tealâ tarafından mühürlenmiş olan insanlardır. Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için. Öyleyse, ilmin ibadetlerle muhtevasını tayin ettiğimiz zaman, bir ilim sahipleri olduğunu zanneden, aslında ilimsizler var. Onlar Allah’ın âyetlerinden gâfil oldukları için Allah onlara ilimsiz diyor, onları dalâlette bırakıyor ilimleri üzere. Onlar Allah’ın âyetlerinden gâfillerdir. Kimler bu insanlar? Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Dilemedikleri için ilmin geri kalanından hiçbir zaman nasiplerini alamayacaklardır ve ilim sahibi hiçbir zaman olamayacaklardır. İlimleri Allah’ın âyetlerinden gâfil bir ilim olarak ömürleri boyunca devam edecektir.

C-  Mürşidle hidayet arasındaki ilişkiyi bizlere açıklar mısınız?

Bir insan Allah’a ulaşmayı diler, Allahû Tealâ ona furkanlar ve furkan verir. Tebliğe muhatap olduğu anda "evet" demişse, bir tek furkan verecektir, onun kalbine ihbat koyacaktır. Ve bu kişi gören, işiten ve idrak eden biri olarak Allah’tan mürşidini dileyecektir. Allah onu mutlaka mürşidine olaştıracaktır. Tâbiiyetinden sonra da ruhunu Allah’a ulaştıracaktır.

Öyleyse, seyr-i sülûk mürşide ulaşıldığında başlar. Mürşide ulaşmadan evvel insan, birinci kurtuluşunu sağlamıştır. Allah’a ulaşmayı dilemişse mutlaka birinci kat cenneti elde etmiştir. Mürşidine ulaşamadan ölürse birinci kat cennete mutlaka girer. Herkes. Allah’a ulaşmayı dileyen, şu kalbinden Allah’a ulaşmayı dileyen herkes mürşidine ulaşmadan ölürse mutlaka Allah’ın cennetine girer, birinci kat cennet. Mürşidine ulaştığı zaman ikinci kat cennet elde edilir. Ruhu Allah’a ulaştırdığı zaman bu kişi, üçüncü kat cenneti elde eder.  Allah’ın garantisi buraya kadardır. Bu noktadaki 33000 zikrinin artışı devam ederse; 35000, 37000 diye artışı devam ederse, bu kişi daha sonra fizik vücudunu Allah’a teslim edecektir. Daha sonra nefsini teslim edecektir. Daha sonra iradesini Allah’a teslim edecektir. Bu ruhun teslimi, fizik vücudun teslimi, nefsin teslimi, iradenin teslimi, hepsi mürşide ulaştıktan sonraki safhalardır. Öyleyse mürşide ulaşmadan evvel insanlar, Allah’a ulaşmayı diledikleri taktirde sadece birinci hidayetin sahibi olabilirler. Ve ölürlerse hidayette olarak ölürler. Ama hidayetin geri kalan 6 safhası da mürşide ulaşmak noktasından itibaren tahakkuk eder. Kişi onları ancak mürşide ulaştıktan sonra elde edebilir.

Benzer konular