En’âm 97 ile Tevbe 100 arasında bir ilişki var mı?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » En’âm 97 ile Tevbe 100 arasında bir ilişki var mı?
share on facebook  tweet  share on google  print  

En’âm 97 ile Tevbe 100 arasında bir ilişki var mı?

En’âm 97'de Allahû Tealâ:

6/EN'ÂM-97: Ve huvellezî ceale lekumun nucûme li tehtedû bihâ fî zulumâtil berri vel bahr(bahri), kad fassalnâl âyâti li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).
Ve kara ve denizin karanlıklarında (nefsin afetlerinin karanlığında) onunla yolunuzu bulmanız (hidayete ermeniz) için yıldızları (nebîler, resûller, mürşidler) kılan O’dur. Bilen bir kavim için, âyetleri detayları ile açıkladık.

, .
Ve kara ve denizin karanlıklarında (nefsin afetlerinin karanlığında ) onunla yolunuzu bulmanız (hidayete ermeniz) için yıldızları (nebîler, resûller, mürşidler) kılan O’dur. Bilen bir kavim için, âyetleri detayları ile açıkladık.

"ve huvellezî ceale lekumun nucûme li tehtedû bihâ fî zulumâtil berri vel bahr(bahri): Ve kara ve denizin karanlıklarında, yani nefsin afetlerinin karanlığında, onunla yolunuzu bulmanız, hidayete ermeniz için yıldızları kılan O’dur. Bunlar nebîler, resûller ve mürşidler.
kad fassalnal âyâti li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne): Bilen bir kavim için, âyetleri detayları ile açıladık." diyor Allahû Tealâ.

Tevbe 100:

 
9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ihsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.


ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri: O sabikûn-el evvelîn var ya, onların bir kısmı muhacirîndendi, bir kısmı da ensardandı. Yani Medine’deki yardımcılar ve Mekke’den Medine’ye göç edenlerdi.
vellezînettebeûhum bi ıhsânin: Bir de onlara ihsanla tâbî olanlardandı.
radıyallâhu anhum ve radû anhu: Allah onlardan razıydı ve onlar da Allah’tan razıydılar.
ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru: Ve onlar için Allah, onlara altlarından ırmak akan cennetler hazırladı.
hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden): Orada ebediyyen kalacaklardır.
zâlikel fevzul azîm(azîmu): İşte bu fevz-ül azîmdir (en büyük mükâfattır).

Burada Allahû Tealâ’nın kullandığı fevz-ül azîm tabiri, sahabenin de (ister ensar olsun ister muhacirîn) irşad makamına ulaştıklarını, yetmez, kendilerine tâbî olarak tâbiîn adını alanların da irşad makamına onların da ulaştığını, onların da Adn cennetinden faydalandıklarını ifade ediyor Allahû Tealâ.

Birinci âyette ise Allahû Tealâ, "Kara ve denizin karanlıklarında, fizik vücudun da nefsin de karanlıklarında onunla yolunuzu bulmanız, hidayete ermeniz için mürşidler kılan O’dur, resûller, mürşidler kılan O’dur, yıldızları." diyor.

Öyleyse, birbiriyle alâkalı iki âyet söz konusu. Şimdi Cabbar soruyor:

"En’âm Suresinin 97. âyet-i kerimesi ile Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mı?"

Her ikisi de mürşidlerden bahsediyor.

"Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz bir hadîs-i şerifinde, 'Benim sahabem gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbî olursanız hidayete erersiniz.' buyuruyor. Hadîs ile âyetler arasında bir ilişki var mı?"

Hadîsle âyetler arasında kesin bir ilişki var. Gökteki yıldızlar gibi sahâbe ve hangisine tâbî olursanız sizi hidayete erdirir. Burada da zaten Allahû Tealâ, karanlıklar içinde yolunuzu bulmak üzere dikkat edin ki kullanılan ifade: "Onlarla hidayete ermeniz için." diyor. Karanın ve denizin karanlıklarında, nefsinizin karanlıklarında fizik vücudunuzun karanlıklarında.

Benzer konular