Mu’min 83'te belirtilen ilmiyle övünenlerle, Câsiye 23'te belirtilen bir ilim üzere dalalette bırakılanların arasında bir ilişki var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dalâlet » Mu’min 83'te belirtilen ilmiyle övünenlerle, Câsiye 23'te belirtilen bir ilim üzere dalalette bırakılanların arasında bir ilişki var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Mu’min 83'te belirtilen ilmiyle övünenlerle, Câsiye 23'te belirtilen bir ilim üzere dalalette bırakılanların arasında bir ilişki var mıdır?

Mu’min 83:

40/MU'MİN-83: Fe lemmâ câethum rusuluhum bil beyyinâti ferihû bimâ indehum minel ilmi ve hâka bihim mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
Onlara resûlleri beyyinelerle geldiği zaman yanlarındaki ilim sebebiyle şımardılar. Ve alay etmiş oldukları şey onları kuşattı.


fe lemmâ câethum rusuluhum bil beyyinâti ferihû bimâ indehum minel ilmi: Onlara resûlleri beyyinelerle geldiği zaman, yanlarındaki ilim sebebiyle ferahlandılar.
ve hâka bihim mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne): Alay ettikleri (istihza ettikleri) şeyler onları kuşattı.

Burada Mu’min Suresinin 83. âyet-i kerimesi, yanlarındaki ilim sebebiyle ferahlananlar olduğunu söylüyor. Ne diyordu Allahû Tealâ Rûm Suresinin 32. âyet-i kerimesinde:

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyean, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.


"Sakın o müşrikler gibi olmayın ki, onlar fırkalara ayrılmışlardır, gruplar oluşturmuşlardır, hizipler oluşturmuşlardır. Her bir hizip kendi elindekiyle ferahlanırlar."

Kim bu insanlar? Bunlar takva sahibi olmayanlar. Ellerindekiyle ferahlayan ve gidecekleri yer cehennem olanlar, şirkte olanlar.
    
Câsiye 23:

45/CÂSİYE-23: E fe raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveten, fe men yehdîhi min ba’dillâhi, e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?


e fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu: O hevalarını kendilerine ilâh edinenleri görüyor musun?
ve edallehullâhu alâ ilmin: Ve Allah onları ilim üzere dalâlette bırakır.
ve hateme alâ sem’ihî: Ve onların işitme hassasını mühürler.
ve kalbihî: Ve kalplerini mühürler.
ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten): Onların basar isimli görme hassalarının üzerine de gışavet çeker, perde çeker.
fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi):  Bundan sonra onları kim hidayete erdirir.

Kim? Bunları yapan sadece Allah, sadece Allah onları gelecekte bir daha hidayete erdirebilir. Allah böyle bir şeyi yapmadığı sürece "O insanlar hidayete asla ulaşamazlar." diyor Allahû Tealâ.

e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne): Hâlâ düşünmez misiniz?

Şimdi sual: “Mu’min 83'te belirtilen ilmiyle övünenlerle, Câsiye 23'te belirtilen bir ilim üzere dalalette bırakılanların arasında bir ilişki var mıdır?”
    
Vardır, kesin bir ilişki vardır. İki grup da dalâlettedirler. Hatta iki âyet daha ilâve edilebilir, Rûm Suresinin 31 ve 32. Allahû Tealâ diyor ki:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyean, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.


munîbîne ileyhi vettekûhu: O’na dönün. Allah’a yönel ve takva sahibi ol.
ve ekîmûs salâte: Ve namaz kıl.
ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne): Ve müşriklerden olma.

Müşriklerden olmayan kişi dalâletten kurtuluyor. Kim bu kişi? Allah’a yönelmiş olan kişi. Müşriklerden olmaktan kurtulan, takva sahibi olan kişi. Müşriklerin standartlarını veriyor bir sonraki âyet-i kerimede, demin söylediğimiz âyet-i kerime. Bunların Allah’ın yolunda, her biri fırkalara ayrılmışlardır, gruplar oluşturmuşlardır. Her biri kendi elindekiyle ferahlanırlar. "Onlar gibi müşrik olma." diyor. Müşrik olanların onlar olduğunu söylüyor Allahû Tealâ.

İşte bu ilmiyle ferahlananlar, "Biz ilim sahibiyiz, biz atalarımızdan böyle gördük, biz putlara taparız." diyen insanlar veya herhangi bir ilmin üzerinde olduklarını iddia edipte Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Şu anda dünyadaki durum böyle. Hristiyanlar da, Yahudiler de, İslâm’ın'da büyük kısmı aynı statüde, Allah’a ulaşmayı dilemiyorlar ve “İlmi biz biliriz.” diyorlar, Allah’ın ilim öğrettikleriyle de alay ediyorlar.

"Öyleyse, ilmiyle övünenlerle, Câsiye 23'te belirtilen ilim üzere dalâlette bırakılanlar arasında bir ilişki var mı?"

Aynı kişilerden bahsediyor Allahû Tealâ. Bunlar Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Ve Allahû Tealâ Rûm Suresinin 32. âyet-i kerimesindeki şirkte olanların da aynı statüde olduğunu söylüyor. Zaten Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesinde şirkte olan insanlardan bahsediyor Allahû Tealâ. Burada bir şirk vardır. Neden? Hevalarını, nefslerinin afetlerini kendilerine ilâh edinenler. Yani ilâhı devreden çıkarıp (El-İlâh, Allah’ın adı El-İlâh’tır, Allah),  O’nu, emir ve kumanda mevkiinde olan Allah’ı devreden çıkarıyor, her günah işlediğinde nefsinin bir afetini onun yerine koyuyor ve her seferinde, her Allah’ın emrini çiğneyişte bir şirk olayıyla karşı karşıya oluyor kişi.

Benzer konular