Tevbe-32’deki kâfirler ile Nisâ-167, 168, 169’daki kâfirler arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dalâlet » Tevbe-32’deki kâfirler ile Nisâ-167, 168, 169’daki kâfirler arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Tevbe-32’deki kâfirler ile Nisâ-167, 168, 169’daki kâfirler arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?

Bakalım Tevbe-32’de ne diyor Allahû Tealâ?

9/TEVBE-32: Yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrahu ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne).
(Onlar) ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.


yurîdûne en yutfîû nûrallâhi: Onlar Allah'ın nurunu söndürmeye çalışıyorlar, söndürmeyi istiyorlar.
bi efvâhihim: Ağızları ile.
ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrehu: Ve Allah sadece nurunu tamamlamayı ister.
ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne): Kâfirler kerih görse de.

Kâfirler kerih görse de yani istemese de Allah nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez. Allah sadece nurunu tamamlamak ister. Nisâ-167, 168 ve 169’a gelince Allahû Tealâ diyor ki:

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden).
Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.

4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfira lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).
Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah’a ulaştıran Sıratı Mustakîm’e) hidayet edecek değildir.

4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden). Ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîran).
Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.


"Onlar muhakkak ki hem kâfirdirler hem de Allah'ın yolundan men ederler, Allah'ın sebîlinden men ederler. Yani insanların Allah'a ulaşmayı dilemelerine mani olurlar." Kim bu insanlar? Kâfirler. Mani olmakla ne yaparlar? Allah'ın nurunu söndürmeye çalışırlar. Çünkü Allahû Tealâ herkesin mutlaka Allah'a ulaşmayı dilemesini emrediyor.

"* Dilemezlerse onlar küfürdedirler.
* Dilemezlerse dalâlettedirler.
* Dilemezlerse hüsrandadırlar.
* Dilemezlerse Allah'ın âyetlerinden gâfildirler.
* Dilemezlerse gidecekleri yer cehennemdir.
* Dilemezlerse tagutun dostudurlar, Allah'ın dostu değildirler.
* Dilemezlerse tagutun kuludurlar, Allah'ın kulu değildirler." diyor Allahû Tealâ. Ve sonunda da diyor ki: "Onlar Allah'ın âyetlerinden gâfil olanlardır."

Öyleyse bu insanlara bakıyoruz sevgili kardeşlerim. Allah'ın yolundan men ediyorlar. Ve ondan sonra diyor ki Allahû Tealâ: "Onlar, uzak bir dalâlet içindedirler." Eğer sadece Allah'a ulaşmayı dilemeselerdi dalâlette olacaklardı. Ama sadece Allah'a ulaşmayı dilememekle kalmıyorlar, başka insanların da Allah'a ulaşmayı dilemesine mani olmak istiyor bu insanlar. Öyleyse başka insanların da Allah'a ulaşmayı dilemelerine mani olmak istiyorlar. Allahû Tealâ devam ediyor: "Onlar hem kâfirdirler hem de zalimdirler." diyor. Niçin zalimler? Başka insanların hidayete ermelerine mani oldukları için. Başka insanları Allah'ın yolundan men ettikleri için. Aynı zamanda bu sebeple derecat kaybedeceklerdir, o zaman kendilerine de zulmetmiş oluyorlar. "Muhakkak ki onlar hem kâfirdirler hem de zalimdirler." diyor Allahû Tealâ. Hem o insanlara zulmediyorlar hem de kendilerine. "Allah onlara asla mağfiret etmez." diyor Allahû Tealâ. Eğer bu insanlar Allah'a ulaşmayı dileselerdi, mutlaka mürşidlerine ulaşacaklardı onlar. Ulaşınca da bütün günahları sevaba çevrilecekti. Önce günahlarına mağfiret edilecekti sonra da günahları sevaba çevrilecekti, mürşidlerine ulaşıp tâbî oldukları gün. Ama "Onlara asla mağfiret etmez." diyor. Çünkü Allah'a ulaşmayı dilememişler "Ve onları tarîke ulaştırmaz." diyor Allahû Tealâ. Yani Tarîki Mustakîm’e ulaştırmaz, "Sadece cehennem yoluna ulaştırır ve onlar orada ebediyyen kalacaklardır." diyor.

Öyleyse kâfirler ne istiyor? Allah'ın nurunu söndürmek. Nasıl söndürebilirler? İnsanları Allah'ın yolundan men ederek. İşte o insanlar açık ve kesin bir şekilde kendileri Allah'a ulaşmayı dilemedikleri gibi, başkalarını da Allah'ın yolundan men ediyorlar. Öyleyse hedefleri mutlaka Allah'ın nurunu söndürmektir. Her ikisinde de Allahû Tealâ zaten kâfirlerden bahsediyor. Ağızlarıyla söndürmek yani insanları hidayetten men etmektir. Allahû Tealâ Ra'd Suresinin 25. âyet-i kerimesinde diyor ki:

13/RA'D-25: Vellezîne yankudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıhi ve yaktaûne mâ emerallâhu bihi en yûsale ve yufsidûne fîl ardı ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri).
Onlar, misaklerinden sonra (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini teslim edeceklerine dair ezelde Allah’a misak verdikten sonra) Allah’ın ahdini bozarlar (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim etmezler). Ve Allah’ın, O’na (Allah’a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah’a ulaştırmazlar). Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar (başka insanların da Sıratı Mustakîm’e ulaşmalarına mani oldukları için fesat çıkarırlar). Lânet onlar içindir. Ve yurdun kötüsü (cehennem) onlar içindir.


"Onlar, Allah'a misak vermelerine rağmen insan ruhunun Allah'a ulaşmasını inkâr ederler, insan ruhunun Allah'a ulaşmasına mani olurlar."

Öyleyse buradaki dizayna dikkatle bakın sevgili kardeşlerim. Allahû Tealâ’nın ortaya koyduğu bir gerçek var. İnsanların Allah yolunda bir hedefe gitmesi, Allah'a ulaşmayı dilemesi, sonra mürşidine ulaşması, sonra sırasıyla ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini Allah'a teslim etmesi. İnsanlar bunu yapmalarına mani oluyorlar. Ra'd Suresinin 25. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki: "Onlar ezelde Allah'a misak vermelerine rağmen vuslata mani olurlar. İnsanların ruhlarını Allah'a ulaştırmalarına mani olurlar." Böylece olay bir açıklık kazanıyor. "Ve onlar yeryüzünde böylece fesat  çıkarırlar. Allah'ın Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi Allah'a ulaştırmaktan men ederler, mani olurlar, ulaştırmayı keserler." diyor.

İşte üç grup âyette de küfre çalışan insanlar görüyoruz, kâfirler görüyoruz. Ve hedef Allah'ın nurunu tamamlamasına mani olmaktır. Çünkü Allahû Tealâ’nın nurunun o kişinin üzerine gelebilmesi için, mutlaka o kişinin Allah'a ulaşmayı dilemesi lâzımdır. Diledikten sonra o kişi nefs tezkiyesine başlayacaktır. Ancak o kişi nefs tezkiyesine başlayınca nefsin kalbine gelen fazıllar nefsin kalbini işgal edeceklerdir. Bu Allah'ın nurunun o kişinin üzerine gelip, o kişide yerleşmesidir. Buna mani olmak istiyorlar. Allah'ın nurunu engellemek istiyorlar. Ama diğer taraftan Allahû Tealâ da, bir nur olan İslâm’ı bütünüyle anlatarak bütün insanların nura kavuşmasını hedef alıyor.

Benzer konular