Allah'a ulaşmayı dilemeyen kişi dalâlette midir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dalâlet » Allah'a ulaşmayı dilemeyen kişi dalâlette midir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allah'a ulaşmayı dilemeyen kişi dalâlette midir?

Evet, dalâlettedir. İşte Ra'd Suresi 27. âyet-i kerime:

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbihi, kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”


"Allah dilediğini dalâlette bırakır. Ve kim Allah'a mülâki olmayı dilerse onu Kendisine ulaştırır. Yani dalâletten kurtarır, hidayete erdirir." diyor. Buradaki "Allah dilediğini dalâlette bırakır." ifadesi de bu kardeşimiz için bir özel mânâ taşıyor. Yani "Allah kimi dilerse onu dalâlette bırakır, kimi dilerse onu da hidayete erdirir." gibi bir mânâ çıkartıyor kardeşimiz oradan. Oysaki ,"Allahû Tealâ dilediğini dalâlette bırakır." ifadesini kullanan Allahû Tealâ, "Dilediğini dalâlette bırakır." diyor. Yani o dalâlette olan kişinin dalâletten kurtulması konusunda ona yardım etmez, eğer kişi hidayete ermeyi dilemiyorsa. Neden? Çünkü arkadan da diyor ki: "Ama kim Allah'a mülâki olmayı dilerse, hidayete ermeydilerse, Allah onu hidayete erdirir." Kendisine ulaştırması, hidayete erdirmesi demek. Allah'a ulaşmayı dilediği andan itibaren kişi hidayet üzeredir. Allah'a ulaştığı zaman 3. hidayettedir.

1. Hidayet, o kişinin Allah'a ulaşmayı dilediği anda oluşur. 3. basamaktan 7. basamağa kadardır.
2. Hidayet, 7. basamaktan 14. basamağa kadar gider. 14. basamakta kişi mürşidine ulaşır. Mürşidine ulaşınca ruhu vücudundan ayrılır, ruhu Allah'a doğru yola çıkar ve ruh Allah'a ulaştığı zaman kişi hidayete erer. Bu ruhun hidayetidir (21. basamak). Ve ruh Allah'ın vechinde, Zat’ında ifna olur (yok olur), fenafillâh olur (Allah'ın Zat’ında ifna olmak, yok olmak).

Öyleyse Allah dilediğini dalâlette bırakıyor. Yani kişinin dalâlette kalmasına müsaade ediyor. Zaten doğuştan itibaren herkes dalâletedir. "Ama kim Allah'a ulaşmayı dilerse, onu Kendisine ulaştırır." diyor Allahû Tealâ. Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesinde de aynı şeyi söylüyor:

42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


"allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu): Allah, dilediğini Kendisine seçer ve onlardan kim Allah'a ulaşmayı, Allah'a vasıl olmayı dilerse, Allah'a yönelirse, onları Kendisine ulaştırır." diyor.

"Kendisine" diyor, "ileyhi" diyor . Evvela burada bir kesin olayla karşı karşıyayız. Allah'ın bir Zat'ı var, vechi var. Bu kesin bir ifade. İnsan ruhunun Allah'a doğru yola çıkması, ruhun Allah'a ulaşması, fizik vücudunu Allah'a teslim olması, ruhun Allah'a teslim olması, iradenin Allah'a teslim olması üzerimize defaatle farz kılınmış. İşte Allah'a ulaşmayı dilemek kişiyi şirkten kurtarıyor. Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesi:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


munîbîne ileyhi vettekûhu: Allah'a yönel ve Allah'a karşı takva sahibi ol. Allah'a ulaşmayı dile ve Allah'a karşı takva sahibi ol.  
ve ekîmûs salâte: Ve namaz kıl.
ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne): Ve müşriklerden olma.

Rûm 32:

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyean, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.


"O müşriklerden olma ki onlar, dînlerinde fırkalara ayrılmışlardır, ayrı ayrı hizipler oluşturmuşlardır. Her hizip kendi elindekiyle ferahlanır."

Bugün yapılan tespitler bu hiziplerin sayısının 72 olduğu noktasına ulaştırıyor. Yüzlerce vakıf, araştırma kurumu dünya üzerinde yaptıkları 10 yıldan fazla incelemelerle bu neticeye ulaştılar. 72 ayrı inanç çeşidi. Öyleyse bu 72 ayrı inanç çeşidinde olan insanlar kimler? Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerdir. Her birinin içinde de Allah'a ulaşmayı dileyenler vardır. Onlar, o 72 fırkanın her birinin içinde ki küçük bir bölüm 73. fırkayı oluşturuyor. Bunlar Allah'a ulaşmayı dileyenler. Serbest iradeleriyle, kişisel iradeleriyle, cüz’i iradeleriyle Allah'a ulaşmayı diliyorlar.

Öyleyse Allahû Tealâ, "Sadece Bana ulaşmayı dileyeni Kendime ulaştırırım." diyor. Öyleyse kuluna bir dilek hakkı vermiş Allahû Tealâ. Bu dilek varsa kişi gördüğünüz gibi dalâletten kurtulur, hidayet üzere olur. Evvela burada birinci söylediğimiz âyet-i kerime dalâletten kurtulan kişiyi söylüyor. Allah'a ulaşmayı dileyen kişi dalâletten kurtulup hidayet üzere olmuştur. Ne yapmıştır? Allah'a ulaşmayı dilemiştir. Burada da Allahû Tealâ aynı şeyi söylüyor. Allah'a ulaşmayı dileyen kişi şirkten kurtulur. Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin oluşturduğu 72 tane fırka şirkte olanlardır. 73. fırka Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir. İradelerini Allah'a ulaşmak istikametinde kullananlardır.

Öyleyse Allahû Tealâ’nın söylediği burada açıktır ve kesindir, "Hepiniz dalâlettesiniz, Benim hidayet ettiklerim müstesna." Şimdi bu kardeşimiz zannediyor ki,  Allahû Tealâ hidayette olanlardan dilediğini hidayete erdiriyor. Âyet-i kerime öyle söylemiyor, "Allah dilediğini dalâlette bırakır." diyor, ama hidayete erdirdikleri için "Dilediğini hidayete erdirir." demiyor. "Kim Bana ulaşmayı dilerse, Ben onları Kendime ulaştırırım." diyor. Öyleyse iradi yapı kula terkedilmiş durumdadır. Bu konudaki farz âyetlerine bakalım. 1.’si, Rûm-31. Farz mı? Farz. Allahû Tealâ’nın bir emri olduğu hangi âyet-i kerimede belirtilmiş, Ra'd Suresinin 21. âyet-i kerimesinde ifade edilmiş. Diyor ki Allahû Tealâ:

13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel), Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.


"vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale: Ve onlar Allah’ın, Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi, O’na (Allah’a) ulaştırırlar."

Neymiş? Allahû Tealâ, o şeyi yani ruhlarını Allah'a ulaştırmalarını farz kılmış, emretmiş. Neyi emrederse o üzerimize farzdır. Ve o insanlar kendi iradeleriyle Allah'a ulaştırıyorlar onu. "Onlar ulaştırırlar." diyor Allahû Tealâ. Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesine bakıyoruz. Allahû Tealâ buyuruyor:

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.


"Kıyamet günü şeytan hedefini yerine getirdi. mü’minleri oluşturan bir tek fırka hariç, bütün insanlar şeytana kul oldular." Mü’minler kimlermiş? O tek fırka, şirkten kurtulanların fırkası. Eğer bir insan kendi iradesiyle Allah'a ulaşmayı dilemezse, onun şirkte olduğunu gördük. Ve aynı zamanda da takva sahibi olmadığını  gördük, Rum-31 ve 32’de. Burada da mü’min olmadıklarını görüyoruz. Allah'a ulaşmayı dilemeyenler, şeytanın kullarıdır ve mü’min değillerdir. Demek ki Allahû Tealâ kesin bir şekilde iradi yapıyı kuluna vermiş. Ve ruhun ölmeden evvel Allah'a ulaşmasını ve kişisel iradeyle Allah'a ulaşmasını insanların üzerine farz kılmış. Bu bapta Allahû Tealâ Muzzemmil Suresinin 8. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve herşeyden kesilerek O’na ulaş.


Allah'ın ismiyle zikrederek Allah'a ulaşılacağı, bu da kişini isteğiyle gerçekleşeceği neticesine ulaşıyoruz. Allahû Tealâ mutlak olarak kaderin sahibidir. Allahû Tealâ’nın iradesinin devreye girmesi kaderi ifade eder. İlâhi İrade kaderin temsilcisidir. Takdir yetkisi sadece Allah'ındır.

Şimdi müesseseyi düşünelim. Allahû Tealâ kâinatı yaratmadan evvel vardı. Diyor ki: "Biz, altı günde kâinatı yarattık." Bu altı günün:

1.’sinde, zahirî âlem.
2.’sinde, zahirî âlemin berzah âlemi.
3.’sünde, gayp âlemi.
4.’sünde, gayp âleminin berzah âlemi, zıttı.
5.’si, emr âlemi.
6.’sı zülmanî âlem.
6 âlem yaratıyor Allahû Tealâ, 6 yevmde. "Bunları yarattıktan sonra biz arşa istiva ettik, arşa gelip yerleştik." diyor.

Benzer konular