Âli İmrân Suresinin 164. âyet-i kerimesi ve Cuma Suresinin 2. âyet-i kerimesinde "Ondan önce Allahû Tealâ’nın açık bir dalâletteydiniz." demesi, Allah’a ruhun ulaştırılmasının farz olduğu tebliğ edilmeden önce açık bir dalâletteydiniz anlamına geliyor diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dalâlet » Âli İmrân Suresinin 164. âyet-i kerimesi ve Cuma Suresinin 2. âyet-i kerimesinde "Ondan önce Allahû Tealâ’nın açık bir dalâletteydiniz." demesi, Allah’a ruhun ulaştırılmasının farz olduğu tebliğ edilmeden önce açık bir dalâletteydiniz anlamına geliyor diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Âli İmrân Suresinin 164. âyet-i kerimesi ve Cuma Suresinin 2. âyet-i kerimesinde "Ondan önce Allahû Tealâ’nın açık bir dalâletteydiniz." demesi, Allah’a ruhun ulaştırılmasının farz olduğu tebliğ edilmeden önce açık bir dalâletteydiniz anlamına geliyor diyebilir miyiz?

Allah’a ulaşmayı dilemeden önce herkes açık bir dalâlettedir. “Kendilerine tebliğ edilmeden önce apaçık bir dalâletteydiler.” diyebilir miyiz? Evet, diyebiliriz. Bu tebligat yapılmadan evvel onların hepsinin dalâlette olduğu kesinlik kazanıyor bu âyette. Bu resûller kendilerine açıklama yapmadan önce dalâlette olmaları sözkonusu, tâbî olmadan değil, açıklama yapılmadan önce. Âli İmrân 164’te diyor ki Allahû Tealâ:

3/ÂLİ İMRÂN-164: Lekad mennallâhu alâl mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).
Andolsun ki Allah, mü’minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni’met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O’nun (Allah’ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler.


“le kad mennallâhu alel mu’minîne: Andolsun ki mü'minlere Allah’ın bir ni'meti olmak üzere.
iz bease fîhim resûlen min enfusihim: Allah onların içinden (fîhim: Onların içinde, enfusihim: Onlardan.), onların arasından birini resûl olarak beas etti .” diyor Allahû Tealâ.
yetlû aleyhim âyâtihî: Onların üzerine O'nun (Allah'ın) âyetlerini tilâvet etsin diye, okusun, anlatsın diye.
ve yuzekkîhim: Ve onları tezkiye etsin diye.
ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh (hikmete): Ve onlara Kitap’ı ve hikmeti öğretsin diye.
ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn (mubînin): Ondan önce yani tebligat yapılmadan önce onlar apaçık bir dalâlet içinde idiler.

Burada 2 ifade geçiyor; “fîhim resûlen min enfusihim.” Hem onların içinde, hem de onlardan birisi.

Cuma 2:

62/CUMA-2: Huvellezî bease fîl ummiyyîne resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).
Ümmîler arasında, kendilerinden bir resûl beas eden (görevlendiren) O’dur. Onlara, O’nun (Allah’ın) âyetlerini okur, onları tezkiye eder (nefslerini temizler), onlara Kitab’ı (Kur’ân-ı Kerim’i) ve hikmeti öğretir. Ve daha önce (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) elbette onlar, sadece açık bir dalâlet içinde idiler.


huvellezî bease fîl ummiyyîne resûlen minhum: O’dur (O Allah’tır) ki, ümmilerin içinde (fîl ummiyyîne) onlardan bir resûl beas etti.
yetlû aleyhim âyâtihî: Onlara Allah’ın âyetlerini okur.
ve yuzekkîhim: Ve onları tezkiye eder.
ve yuallimuhumul kitâbe: Ve onlara kitap öğetir.
vel hikmeh (hikmete): Ve hikmet öğetir.
ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn (mubînin): Ve ondan evvel onlar apaçık bir dalâlet içindeydiler.

Tebligat yapılmadan evvel açık bir dalâletteydiler anlamına mı geliyor? Her ikisi de aynı anlama geliyor. Resûllerin tebliği yapılmadan evvel onlar apaçık bir dalâlet içindeydiler.

Benzer konular