A’râf 186, Yûnus 11 ve Neml 4'e göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin dalâlette bırakıldığını ve dalâlette bırakılanlar için bir hidayetçinin mevcut olmadığını söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dalâlet » A’râf 186, Yûnus 11 ve Neml 4'e göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin dalâlette bırakıldığını ve dalâlette bırakılanlar için bir hidayetçinin mevcut olmadığını söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

A’râf 186, Yûnus 11 ve Neml 4'e göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin dalâlette bırakıldığını ve dalâlette bırakılanlar için bir hidayetçinin mevcut olmadığını söyleyebilir miyiz?

7/A'RÂF-186: Men yudlilillâhu fe lâ hâdiye lehu, ve yezeruhum fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).
Allah kimi dalâlette bırakırsa, artık onun için bir hidayetçi (hidayete erdiren) yoktur. Ve onları azgınlıkları (isyanları) içinde şaşkın (bir halde) terkeder (bırakır).


"men yudlilillâhu fe lâ hâdiye leh (lehu): Allah kimi dalâlette bırakırsa, artık onun için bir hidayetçi yoktur, olmaz.
ve yezeruhum fî tugyânihim ya’mehûn (ya’mehûne): Ve onları azgınlıkları (isyanları, tuğyanları) içinde şaşkın bir halde bırakır." diyor Allahû Tealâ.

Yûnus-11’de diyor ki:

10/YÛNUS-11: Ve lev yuaccilullâhu lin nâsiş şerresti’câlehum bil hayri le kudiye ileyhim eceluhum, fe nezerullezîne lâ yercûne likâenâ fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).
Ve eğer Allah onların hayrı acele istemeleri gibi insanlara şer için acele etseydi, elbette onların ecelleri yerine getirilirdi (kaza edilirdi). Fakat (hayatta iken) Bize ulaşmayı dilemeyen kimseleri, isyanları içinde şaşkın bırakırız.


ve lev yuaccilullâhu lin nâsiş şerresti’câlehum bil hayri le kudiye ileyhim eceluhum: Ve eğer Allah onların hayrı acele istemeleri gibi insanlara şerr için acele etseydi, onların ecelleri yerine getirilirdi.
fe nezerullezîne lâ yercûne likâenâ: Bize ulaşmayı dilemeyenleri bırakırız, terkederiz.
fî tugyânihim ya’mehûn (ya’mehûne): İsyanları içinde şaşkın.

"İsyanları içinde şaşkın bir halde bırakırız." diyor Allahû Tealâ.

Neml Suresinin 4. âyet-i kerimesinde ise diyor ki:

27/NEML-4: İnnellezîne lâ yu’minûne bil âhirati zeyyennâ lehum a’mâlehum fe hum ya’mehûn(ya’mehûne).
Muhakkak ki ahirete (ruhun Allah’a ulaşması) inanmayanlara, onların amellerini süsledik. Böylece onlar, (şaşkın bir halde) bocalarlar.


innellezîne lâ yu’minûne bil âhireti: Onlar ki ahirete (insan ruhunun ölmeden evvel  Allah’a ulaşmasına) inanmazlar.
zeyyennâ lehum a’mâlehum: Biz onların amellerini süsleriz, tezyin ederiz.
fe hum ya’mehûn (ya’mehûne): Ve onlar bocalarlar. Onlar şaşkın bir halde kalırlar.

Buna göre dünya hayatında ruhun Allah’a ulaşmasına inanmadıkları için, Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin dalâlette bırakıldığını ve dalâlette bırakılanlar için bir hidayetçinin mevcut olmadığını söyleyebilir miyiz?

Tabi söyleyebiliriz. Açık ve kesin bir şekilde Allah’a ulaşmayı dilemeyenler dalâlette bırakılıyor ve dalâlette bırakılanlar içinde bir hidayetçi olmaz. Hidayetçinin olabilmesi için kişinin hidayetçiye ulaşmayı dilemesi lâzım. Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerde de böyle bir arzu zaten oluşmaz. Kaldı ki oluştuğunu düşünelim, gitse bir hidayetçiye, herhangi bir mürşide, bu kişiye o mürşid hiçbir fayda sağlayamaz. Onu Allah’ın yoluna ulaştıramaz. Çünkü kişi Allah’a ulaşmayı dilememiş. Dilememişse bu ihsanla olan bir tâbiiyet olamaz. Kişi ne 12 tane ihsan alıp mürşidine ulaşmıştır, ne de ondan sonraki 7 tane ni'meti alabilecektir.   

Benzer konular