Dalâlet içinde olan ve Allah’ın hiçbir emrini yerine getirmek istemeyen bir kalp, nasıl Allah’ın bir emri olan Allah’a ulaşmayı dileyecek?

Anasayfa » Ana Sayfa » Dalâlet » Dalâlet içinde olan ve Allah’ın hiçbir emrini yerine getirmek istemeyen bir kalp, nasıl Allah’ın bir emri olan Allah’a ulaşmayı dileyecek?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Dalâlet içinde olan ve Allah’ın hiçbir emrini yerine getirmek istemeyen bir kalp, nasıl Allah’ın bir emri olan Allah’a ulaşmayı dileyecek?

Allahû Tealâ kimseyi zorlamaz. İnsanlar dilerse diler. Dilemezse, cezasını çeker, cehenneme gider.

Sevgili kardeşlerim! Biz insanlar, kurtuluşumuzu aramakla mükellefiz. Ya bu mükellefiyeti gerçekleştiririz; dînimizi öğreniriz ve yaşarız ya da umurumuzda olmaz, yaşamayız ve de cehenneme gideriz. Hiç kimse zorla hiçbir şeyi yapmaz, yapmak istemez. Allahû Tealâ da insanları zorla hedefe götürmez. Emrini verir. İnsanlar kendi düşünce standartlarında bu görevleri gerçekleştirirler veya gerçekleştirmezler. Ama gerçekleştirenler bu dünyada mutlulukları yaşarken, bir ömür mutlu olurken, yaşamayanlar bir ömür boyu mutlu olamazlar.

Dîn olmaksızın, Allah ile ilişkiler olmaksızın, insanların mutlu olması hiçbir şekilde mümkün olamaz sevgili kardeşlerim! Ama mutluluğun standartları her birine göre değişir. Allah ile her an konuşabilen bir insanın mutluluğuyla, İslâm’ın 5 şartını yaşayanların mutluluğu, sadece 5 şartı yaşayanların yani namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden, kelime-i şahadet getirenlerin mutluluğu aynı olamaz.

İslâm ‘teslim olan’ demek sevgili kardeşlerim, bunu hiç unutmayın!

Tatbikata bakın: ‘İslâm’ın 5 şartı’ diyorlar. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek. Hani teslim olmak?

- Namaz kılmak var.
- Oruç tutmak var.
- Zekât vermek var.
- Hacca gitmek var.
- Kelime-i şahadet getirmek var.

Hani, hani ruhumuzu Allah’a teslim etmek? Hani biz İslâm’dık? Hani Kur’ân-ı Kerim’imiz var? Kur’ân-ı Kerim’de eğer Allahû Tealâ bunu emrediyorsa: “Ruhunuzu da fizik bedeninizi de nefsinizi de iradenizi de Allah’a teslim edeceksiniz.” diyorsa ayrı ayrı âyetlerde, hepimiz buna mecburuz sevgili kardeşlerim! Bu kadar da değil; bunu bilmeyen insanlara da bunu öğretmek mecburiyetindeyiz. İnsanlar öğrenmeliler. İslâm dîninin, İslâm’ın 5 şartından ibaret olmadığını, bunun ötesinde Allah’ın başka emirlerinin de var olduğunu mutlaka onlara öğretmeliyiz.

İslâm ‘teslim olan’ demek. Ve onlara sormalısınız sevgili kardeşlerim: “Siz, İslâm ‘teslim olan’ olduğuna göre, İslâm’ın 5 şartıyla, yani namaz kılarak, oruç tutarak, zekât vererek, hacca giderek, kelime-i şahadet getirerek neyinizi Allah’a teslim ettiniz?”

Bir insan Allah’a ulaşmayı dilemedikçe, ruhu vücudundan ayrılıp Allah’a doğru yola çıkamaz. Allah’a ulaşmayı dileyecek, arkasından Allah’tan hacet namazını kılıp, mürşidini soracak, Allah’ın kendisine tayin ettiği mürşide ulaştığı takdirde, ona tâbî olduğu takdirde Allah, onun ruhunu vücudundan ayırarak Allah’a doğru yola çıkan kafileye ulaştıracak. Ve kişi, bunları öğrenmek ve yaşamak mecburiyetinde! Yoksa hiç kimse kendisini İslâm zannetmesin!

İslâm’ın 5 şartıyla hiç kimse İslâm olamaz sevgili kardeşlerim! Namaz kılmak da farz, evet. Oruç tutmak da; evet. Zekât vermek de hacca gitmek de kelime-i şahadet getirmek de hepsi farz. Ama hani İslâm? Hani teslim olmak nerede? Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek ve kelime-i şahadet getirmenin; bu 5 şartın içinde hani Allah’a teslim olmak, İslâm olmak?

Kur’ân-ı Kerim’i incelediğiniz zaman, ruhunuzu da fizik bedeninizi de nefsinizi de iradenizi de Allah’a teslim etmekle vazifeli olduğunuzu göreceksiniz. “Siz neyinizi Allah’a teslim ettiniz?” diye onlara sorun sevgili kardeşlerim! Beraber soralım.

Allah razı olsun.

Benzer konular