Nahl Suresi 36. âyet-i kerimesi ile A'râf-30 arasında bir ilişki var mı?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Nahl Suresi 36. âyet-i kerimesi ile A'râf-30 arasında bir ilişki var mı?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Nahl Suresi 36. âyet-i kerimesi ile A'râf-30 arasında bir ilişki var mı?

Hemen söyleyelim kesinlikle var olduğunu. Çünkü Nahl-36 Allahû Tealâ ne diyordu?

16/NAHL-36: Ve lekad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâletu, fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını (Resûlün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri), Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).


"Biz bütün kavimlerde resûl beas ederiz. O kavimlerdekileri şeytana kul olmaktan kurtarsınlar da Allah’a kul etsinler diye. Bir kısmı hidayete erdiler bir kısmının üzerlerine dalâlet hak oldu." diyor.

Şimdi âyet-i kerimeyi kelime kelime inceleyelim:

"ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen: Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ederiz.
eni’budûllâhe vectenibût tâgût (tâgûte): Allah’a kul olsunlar ve taguttan içtinap etsinler diye insanlar. taguttan içtinap edipte Allah’a kul olsunlar diye.
fe minhum men hedallâhu: Onlardan bir kısmını hidayete erdiler.
ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh (dalâletu): Ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu.
fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn (mukezzibîne): Öyleyse yeryüzünde biraz dolaşıni gezin ve tekzib edenlerin (yalanlayanların) akıbetinin ne olduğuna bakın (görün)." diyor Allahû Tealâ.
 
Öyleyse Allahû Tealâ, burada söylediklerini bir kısmının hidayete erdiğini, bir kısmının da üzerine dalâletin hak olduğunu söylüyor. Araf-30’da da aynı şeyi söylüyor:

7/A'RÂF-30: Ferîkan hadâ ve ferîkan hakka aleyhimud dalâletu, innehumuttehazûş şeyâtîne evliyâe min dûnillâhi ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).
Bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu. Muhakkak ki onlar, Allah’tan başka şeytanları dostlar edindiler. Ve onlar kendilerinin hidayete erdiklerini zannediyorlar.


"ferîkan hadâ ve ferîkan hakka aleyhimud dalâletu: Bir kısmı hidayete erdiler. Bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu." diyor.

Kimlermiş? Bir kısmı şeytana kul olmaktan içtinap edenler, Allah’a kul olanlar. Buradada aynı şey. Şeytana kul olmaktan içtinap edenlerle, şeytana kul olanlar karşılaştırılıyor. İki âyet arasında yakın bir ilişki söz konusu.
 
Nahl-36'ya göre dalâlet üzerlerine hak olanların, A’râf-30'a göre şeytanı velî edinenler olduğunu söyleyebilir miyiz?

Evet, söyleyebiliriz. Âyetler açıkça onu söylüyor.

"innehumuttehazûş şeyâtîne evliyâe: Onlar, muhakka ki; şeytanı dost edinenlerdir.
min dûnillâhi: Allah’tan başka
ve yahsebûne ennehum muhtedûn (muhtedûne): Ve onlar hidayette olduklarını zannediyorlar." diyor Allahû Tealâ

Nahl-36'da dalâlette olanlarla, A’râf-30'da şeytanı dost edinenler aynı kişiler. Ya Allah’ı dost edinirler, Allah’ın kulu olurlar, hidayette olurlar. Ya da şeytanın kulu olarak kalırlar, dalalettedirler. Şeytanı dost edinirler, tagutu dost edinirler, dalâlettedirler.

Benzer konular