Kaf 45, Muhammed 24, Furkân 30 ile İsrâ 45 ve 46 arasında bir ilişki var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âyetler ve Sırları » Kaf 45, Muhammed 24, Furkân 30 ile İsrâ 45 ve 46 arasında bir ilişki var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Kaf 45, Muhammed 24, Furkân 30 ile İsrâ 45 ve 46 arasında bir ilişki var mıdır?

Haydi gelin beraberce inceleyelim, var mı yok mu bakalım. Kaf 45:

50/KAF-45: Nahnu a’lemu bi mâ yekûlûne ve mâ ente aleyhim bi cebbârin fe zekkir bil kur’âni men yehâfu vaîdi.
Onların ne söylediklerini, en iyi Biz biliriz. Ve sen onların üzerine, cabbar (zorlayıcı) değilsin. Öyleyse Benim vaadimden (vaadettiğim cezadan, azaptan) korkanları Kur’ân ile ikaz et.


"Onların söylediklerini Biz biliriz." Tabiî Allahû Tealâ "Biz biliriz." deyince en iyi bilendir. "Ve Sen onlara cabbar, zorlayıcı değilsin. Onların üzerine bir cabbar, bir zorlayıcı olarak Seni göndermedik." demek istiyor Allahû Tealâ, "değilsin" diyor.

fezekkir bilkur’âni: Öyleyse, Kur’ân ile zikret, öğüt ver onlara.
men yehâfu va’ıyd: Benim vaadimden korkanlara, yani azabımdan korkanlara Kur’ân’la öğüt ver, onlara hatırlat, onları uyar.

Kur’ân ile hatırlatma, uyarma söz konusu.

Şimdi Muhammed 24'e bakıyoruz:

47/MUHAMMED-24: E fe lâ yetedebberûnel kur’âne em alâ kulûbin akfâluhâ.
Hâlâ Kur’ân’ı tefekkür etmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitleri mi var?


"e fe lâ yetedebberûnel kur’âne: Öyle olmasa Kur’ân’ı tedbir etmezler miydi, tedebbür etmezler miydi?
em alâ kulûbin akfâluhâ: Yoksa birtakım kalpler üzerine kilitler mi vurulmuş?" diyor Allahû Tealâ.

Bu Kur’ân’ı tezekkür etmek, tedebbür etmek, incelemek, bir öğreticinin öğretisiyle incelemek. İnsanoğlu tek başına olursa oradan hiçbir sonuca ulaşamaz. Onun için Allahû Tealâ hep Kendisinden vahiy alanlarla diğerleri arasında bir köprü oluşturur. Allah’ın söylediklerini işiten diğerlerine anlatmakla vazifelidir.

Furkan 30:

25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzâl kur’âne mehcûrâ(mehcûran).
Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terketti).” dedi.


"Resûl dedi ki: ‘Ya Rab kavmim Kur’ân’ı terk ettiler."  

Ve İsrâ 45:

17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhirati hicâben mestûrâ(mestûran).
Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).


"Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun zaman), Seninle ahirete (yani ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanların arasına hicab-ı mesture kıldık. Yani gözlerinin üzerine görmelerini engelleyen bir perde koyduk."

İsrâ 46:

17/İSRÂ-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûran).
O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.


"ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu: Ve onların kalplerinin üzerine bir ekinnet kıldık. Onlar idrak etmesinler diye, onların idrak etmelerini önlemek üzere.
fîl kur’âni: Kur’ân içinde.
vahdehu: O’nun tekliğini söylediğin zaman, Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman.
vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren): Nefretle arkalarına döndüler." diyor Allahû Tealâ.

Şimdi bu dizayn içerisinde Kaf 45'e dönelim. Ne diyor Kaf-45’te Allahû Tealâ:

50/KAF-45: Nahnu a’lemu bi mâ yekûlûne ve mâ ente aleyhim bi cebbârin fe zekkir bil kur’âni men yehâfu vaîdi.
Onların ne söylediklerini, en iyi Biz biliriz. Ve sen onların üzerine, cabbar (zorlayıcı) değilsin. Öyleyse Benim vaadimden (vaadettiğim cezadan, azaptan) korkanları Kur’ân ile ikaz et.


"Onların söylediklerini Biz biliriz." diyor Allahû Tealâ. "Ve Sen onlar üzerinde bir cabbar değilsin. Öyleyse Benim vaadimden korkanlara Kur’ân ile öğüt ver, Kur’ân ile onları uyar."

İşte Kur’ân açık bir şekilde, O’nunla insanların uyarılması lâzımgelen bir müessese. Ve bu sebeple bugün Bizim Allahû Tealâ tarafından emredilen bütün açıklamalarımız Kur’ân açıklamalarıdır. Allahû Tealâ Bize Kur’ân’ı öğretiyor, Biz de sizlere öğretiyoruz.

Bu hareket zincirinden hareket ettiğimiz zaman baklaları birer birer bakıyoruz. Muhammed 24'te:

"Öyle olmasa Kur’ân’ı iyice düşünmezler miydi? Tedbir etmezler miydi?" diyor. "Yoksa kalplerinin üzerine mühürler mi vurulmuş?" İnsanların kalpleri mühürlü. Allahû Tealâ kalplerini mühürlemiş. Allah’a ulaşmayı, kendilerine tebliğ edilince dilememişler, kalplerini mühürlemiş Allahû Tealâ. Kur’ân’ı anlamıyorlar.

Furkan 30: "Resûl dedi ki: ‘Ya Rabbi Benim kavmim Kur’ân’ı terk ettiler."

25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzâl kur’âne mehcûrâ(mehcûran).
Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terketti).” dedi.


İşte bu Kur’ân’ı, Benim kavmim, Kur’ân’dan hicret ettiler, Kur’ân’dan göç ettiler, Kur’ân’ı terk ettiler."

İşte Kur’ân’daki bu Resûlü iyi tanıyın. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde Kur’ân terk edilmemiştir. Tam aksine Kur’ân’ın bütününe sahip olduklarını söylüyor Allahû Tealâ bütün sahâbenin. Kur’ân adım adım terk edilmiştir ve bugün bu kavim, Bizim de içinde bulunduğumuz bu kavim Kur’ân’ı terk etmiştir.

İsrâ 45 ve 46'da Allahû Tealâ, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in nefretle arkalarını dönerek karşı çıkanlar, O’nun söylediklerine karşı çıkanların gözlerini, kulaklarını ve kalplerini Allahû Tealâ, gözlerine hicab-ı mesture koyduğunu, kulaklarına vakra koyduğunu, kalplerini de mühürlediğini söylüyor, kalplerine de ekinnet koyduğunu söylüyor. Göremesinler, işitemesinler ve idrak edemesinler diye. Öyleyse Kur’ân’ı Allah’ın öğrettiklerinden öğrenmek asıldır.

Benzer konular