Kâlû belâ günü, Allah'a verdiğimiz sözleri anlatır mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Yemin, Misak ve Ahd » Kâlû belâ günü, Allah'a verdiğimiz sözleri anlatır mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Kâlû belâ günü, Allah'a verdiğimiz sözleri anlatır mısınız?

Es selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu! (Ve aleykum selâm ve rahmetullâhi ve berekâtuhu!) Kâlû belâ günü, Allah'a verdiğimiz sözleri anlatır mısınız?

Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Biz, bütün âdemoğullarını, Âdem (A.S)’ın sırtından onun evlatlarını, her birinin sırtından onların evlatlarını, onlarında sırtından onların evlatlarını her birini çıkardık.” diyor.

7/A'RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).
Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”


O gün (ezeldeki o gün) daha insanlar yeryüzünde mevcut değil ve onların hepsine birden dedik ki diyor Allahû Tealâ :
 
- e lestu birabbikum: Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?

Negatif sual; cevabı pozitif olarak geliyor:

- kâlû: Dediler ki.

- belâ: Evet.

Negatif suallerin pozitif cevabı “belâ” kelimesidir. “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” sualine hepimiz cevap veriyoruz: “Evet, Sen bizim Rabbimizsin.” Acaba bundan sonra ne olmuş? İşte bundan sonra ne oldu? Mâide Suresinin 7. âyet-i kerimesinde ifade buyrulmuş:

1/FÂTİHA-7: Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne).
O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil.


Allahû Tealâ bütün insanları huzurunda topladıktan sonra: “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” dedikten sonra ve hepsi de “belâ” dedikten sonra, “Evet, Sen bizim Rabbimizsin.” dedikten sonra Allahû Tealâ onlara diyor ki: “Ben, sizin Rabbiniz olduğuma göre sizlerden yemin istiyorum, misak istiyorum, ahd istiyorum. Ey fizik vücutlar! Bana teslim olacağınıza dair Bana ahd verin. Ey ruhlar! Bana teslim olacağınıza dair Bana misak verin. Ey nefsler!  Bana teslim olacağınıza dair, Bana yemin verin.”

Böylece Allahû Tealâ talepte bulunuyor bütün âdemoğullarından. Hepsini huzuruna toplamış, onlardan talepte bulunuyor. Ve soruyor Allahû Tealâ: “Sözlerimi işittiniz mi?” Diyoruz ki: “semi’nâ (işittik).” Allahû Tealâ da buyuruyor ki: “Öyleyse itaat edin.” Buradaki itaat; ruhun itaatidir, fizik vücudun itaatidir ve nefsin itaatidir. Ama Allahû Tealâ bununla kalmıyor. Bizden bu istikamette aldığı yemin, misak ve ahdin ötesinde, İlâhi İrade bizim cüz’i irademizden yeni bir yemin daha alıyor: İrademizi de Allah’a teslim etmeyi. Bununda adı misaktır. Sadece irademizin teslimi “misak” adını alıyor ve Allahû Tealâ bunların (bu yeminlerin) hepsini birden üzerimize farz kılıyor. Yemin, misak ve ahdimizi ve irademizin teslimi olan misakı de hepsini birden ihtiva eden bir yemin alıyor bizden. İşte bu, Allah'ın vasiyeti oluyor. Üzerimize vasiyeti oluyor. Ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi ve irademizi Allah'a teslim etmemiz; bu da “ahd” olarak geçiyor. Bizim ahdimiz.

Öyleyse ezelde Allah'a verdiğimiz yemin, misak ve ahd, ruhumuzun, vechimizin ve nefsimizin bize Allah'ın teslim ettiği 3 temel fonksiyonel varlığın, Allah'a verdiği yeminlerdir. Ama Allahû Tealâ irademizden de ayrıca misak alıyor. Yetmez, irademizin de misakını içine alan, bu sefer hepsini kapsayan ruhumuzun, nefsimizin, vechimizin ve irademizin verdiği bütün yeminleri, misakları, ahdleri kaplayan bir ahd alıyor bizden; irademizin ahdi. Ama bizden demek eksik bir ifadedir. İlâhi İrade, cüz’i iradeden alıyor bunu. Ve Allahû Tealâ’nın ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi ve irademizi külliyen kapsayan bir talebi daha oluyor. Bu, Allah'ın vasiyetidir. İşte o vasiyet; ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi ve irademizi külliyen hepsini birden Allah’a teslim etmektir. Ondan sonra Allahû Tealâ soruyor: “Sözlerimi işittiniz mi?” Biz de “İşittik.” diyoruz. “Öyleyse itaat edin.” diyor Allahû Tealâ. Ne zaman itaat edeceğiz? Hayata getirildiğimiz zaman. İşte şimdi hayattayız. Bu itaati geçekleştirmek mecburiyetindeyiz.

Sevgili kardeşlerim! Allah'ın bizim üzerimize verdiği, bizim üzerimize hüküm ferman kıldığı 2 emri var:

• Allah'ın ahdi: Allah'ın ahdi, bizim irademizin Allah'a verdiği misakımızla eşittir.
İrademizi Allah'a teslim etmemizi emrediyor. Ama irademizin Allah'a teslim edilebilmesi için önce ruhumuzu, sonra vechimizi (fizik vücudumuzu) sonra nefsimizi Allah’a teslim etmeliyiz. Ancak bunları gerçekleştirdikten sonra irademizi Allah'a teslim edebiliriz. Allah'ın ahdi, bizim irademizin Allah'a verdiği bizim vasiyetimizle aynı. Allah'ın ahdi, irademizin Allah'a verdiği bizim misakımızla aynı. Ama Allah'ın bir de vasiyeti var. Bu vasiyet; ruhumuzu, nefsimizi, vechimizi ve irademizi hepsini birden kaplıyor. Bizim Allah'a verdiğimiz ahd de aynı hüviyette. Ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi ve irademizi hepsini birden Allah'a teslimimizi içeriyor. İşte Allah ile aramızdaki yeminler, misakler ve ahdler bu standartlarda.

Allahû Tealâ En'âm-152’de buyuruyor ki:

6/EN'ÂM-152: Ve lâ takrabû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddehu, ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah’ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.


ve bi ahdillâhi evfû: Allah'ın ahdini ifa edin.

Aynı âyetin sonunda “Bihakkın takvaya ulaşarak Allah'ın vasiyetini gerçekleştirin. Size böyle vasiyet etti.” diyor Allahû Tealâ. O zaman ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi ve irademizi Allah'a teslim ettiğimiz bir müessese oluşuyor.

Benzer konular