Rabbimize verdiği emanetleri nasıl teslim edileceğini bizlere açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Kur’ân-ı Kerim'deki Temel Emirler » Rabbimize verdiği emanetleri nasıl teslim edileceğini bizlere açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Rabbimize verdiği emanetleri nasıl teslim edileceğini bizlere açıklar mısınız?

Efendimiz! Sizden öğrendik ki; Rabbimiz bizden verdiği emanetleri geri istiyor ki; bunlar ruh, vech, nefs ve iradedir. Bu emanetlerin nasıl teslim edileceğini bizlere açıklar mısınız?

Ruhun nasıl teslim edileceğini açıkladık. Ruhumuz Allah’a ulaştıktan sonra ki; söyledik, bütün sahâbe ruhlarını da vechlerini de nefslerini de iradelerini de Allah’a teslim etmişler ve gene söyledik ki; Kur’ân-ı Kerim’de hepsi farz. Kişi ruhunu Allah’a teslim ettikten sonra gördük ki; ruh 21. basamakta Allah’a ulaşır ve Allah’ın Zat’ında yok olur. Burada kişinin ruhun 7 tane gök katını aşması söz konusu. Nefsin kalbindeki %100 afetin %51’i yok olmadan insan ruhu Allah’a ulaşamaz. İlk 1. gök katına ulaşma Nefs-i Emmare’yi aşmakla mümkündür. %7 nur birikimiyle Nefs-i Emmare aşılır. Yûsuf Suresinde Hz. Yûsuf diyor ki:

12/YÛSUF-53: Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûi illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Muhakkak ki nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm’dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).


“ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî: Ben nefsimi beraat ettiremem. Çünkü nefs şerri emreder.”
illâ: Hariç.
mâ: Şey.
rahime rabbî: Rabbimin Rahmetmesi, acıması, o kişiye bu esmayla tesir etmesi hariç.”

Ancak Allahû Tealâ o kişiyi ona tecelli etmek suretiyle mürşidine ulaştırır. Bu noktadan itibaren kişi, bu tecelliyle, nefsinin kalbinde ilk %7 nur birikimiyle zemin kattan 1. gök katına ulaşır. Burası Nefs-i Emmare’dir. Nefsin kalbinde sadece %7 fazl birikimi gerçekleşebilmiştir. Sonra 2. bir defa %7 nur birikimi; Nefs-i Levvame. “Ve lâ uksimu bin nefsil levvâmeh(levvâmeti).” diyor Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde:

75/KIYÂME-2: Ve lâ uksimu bin nefsil levvâmeti.
Ve hayır, levvame (kınayan) nefse yemin ederim.


“Hayır, öyle değil. O levvame nefse kasem ederim.” diyor.

Nefs-i Levvame; kişinin nefsinin kalbinde 2. defa %7 nur birikimiyle o kişinin 2. gök katına ulaşmasını ifade eder.

Daha sonra Nefs-i Mülhime’den bahsetmemiz lâzım.  “fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ.” diyor Allahû Tealâ. “Kad efleha men zekkâhâ.” Şems Suresi 7 ve 8. âyetler:

91/ŞEMS-8: Fe elhemehâ fucûrahâ ve takvâhâ.
Sonra ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham etti.

91/ŞEMS-9: Kad efleha men zekkâhâ.
Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.


“O kişinin kalbine Allah’ın fücuru da takvası da ulaştırılır, ilham edilir. Kim nefsini tezkiye ederse o felâha erer.” diyor Allahû Tealâ. Böylece 3. gök katı gerçekleşir.

Nefs-i Mutmainne’de kişi 4. gök katına ulaşır.

89/FECR-27: Yâ eyyetuhân nefsul mutmainnetu.
Ey mutmain olan nefs!


“Ey mutmain olan nefs.” diyor Allahû Tealâ. Nefsin mutmain olması, doyuma ulaşması, 4. gök katı.

Sonra, Radiye ve Mardiye kademeleri geliyor. Fecr Suresinin 27, 28, 29, 30. âyetleri.

89/FECR-27: Yâ eyyetuhân nefsul mutmainnetu.
Ey mutmain olan nefs!

89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten.
Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak!

89/FECR-29: Fedhulî fî ibâdî.
(Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah’a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasına gir.

89/FECR-30: Vedhulî cennetî.
Ve cennetime gir.


“Ey mutmain olan nefs! Allah’tan razı ol ve Allah’ın rızasını kazan.” Sonra ruha sesleniyor Allahû Tealâ:

“irciî ilâ rabbiki: Rabbine geri dön!” “Ve kullarımın arasına gir ve cennetime gir.” Ruha da nefse de fizik vücuda da hitap etmiş oldu Allahû Tealâ. “Ey mutmain olan nefs!” demekle; nefse, “irciî ilâ rabbiki: Rabbine geri dön.” demekle; ruha, “Ve kullarımın arasına gir.” demekle; fizik vücuda hitap etti. “Cennetime gir.” demekle; gene fizik vücuda hitap etti.

Böylece 5. ve 6. katlardaki 5. ve 6. defa %7 nur birikimini, fazl birikimini sağlayan Allah’tan razı olmak; Radiye, Allah’ın bizden razı olması; Mardiyye kademeleri ile ifade edilir.

Ve son kademe Tezkiye’dir. Fâtır-18:

35/FÂTIR-18: Ve lâ tezirû vâziratun vizra uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salât(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsihî, ve ilâllâhil masîr(masîru).
Ve yük taşıyan birisi (bir günahkâr) başka birinin yükünü (günahını) yüklenmez. Eğer ağır yüklü kimse, onu (günahlarını) yüklenmeye (başkasını) çağırsa bile ondan hiçbir şey yükletilmez, onun yakını olsa dahi. Sen ancak gaybte Rabbine huşû duyanları ve namazı ikame edenleri uyarırsın. Ve kim tezkiye olursa (nefsini tezkiye ederse), o taktirde bunu sadece kendi nefsi için yapar. Ve dönüş (varış) Allah’adır (Nefs tezkiyesi ile ruh Allah’a döner, ulaşır).


“ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihî), ve ilâllâhil masîr(masîru): Kim nefsini tezkiye ederse, o kişi felâha erer. (Nefsini tezkiye edenin ruhu.) Kim nefsini tezkiye ederse o kişi bunu kendisi için yapar. Ve ruhu Allah’a vasıl olur, Allah’a ulaşır.” buyuruyor Allahû Tealâ.

İşte ruhun Allah’a ulaşması bu minval üzere gerçekleşir. Ve bu noktada ruh Allah’a ulaştırılmıştır. Kişi ermiş evliya mertebesine yükselmiştir.

Bu noktadan sonra vechin, fizik vücudun teslimi gelir. Nefsimizin kalbindeki nurlar %51’e ulaştığı zaman ruhumuz Allah’a vasıl olmuştur. Bu 1. emanetin ruhumuzun Allah’a teslimidir. Ruhumuzun teslimiyle fizik vücudumuz emanet haline gelir. Ve zikrimize devam ederiz. Zikrimizi arttırmayı öyle bir noktada başarırız ki; o zaman günün yarısından daha fazla zikreden bir noktaya ulaşırız. Bu noktada fizik vücudumuz, Allah’a henüz teslim olmamıştır ama zahid olmuşuzdur.

Her gün 12 saatten fazla zikir yapan kişi, her gün günün yarısından daha fazla zikir yapan kişi zahid olur. Zahid olduğu zaman fizik vücudu Allah’a ulaşmış mıdır? Zühd makamının sahibi olunca kişi. Hayır, ulaşmamıştır. Olmamıştır. Ama kısa bir zaman sonra günün yarısını aştıktan sonra o kişinin nefsinin kalbinde %80’den fazla nur birikimi gerçekleşir. Fizik vücut da Allah’a teslim olur. Yani Allah’ın bütün emirlerini yerine getiren, yasaklarını işlemeyen bir hüviyete ulaşır.

Nefsin kalbinde başlangıçta %19 karanlıklar vardır. Ama fizik vücut bu karanlıkları dikkate almaz, kaale almaz. Allah’ın emirlerini yerine getirir, yasaklarını işlemez. Bu noktadan sonra zaten o kişi daimî zikre doğru yaklaşacaktır ve mutlaka ulaşacaktır. Allahû Tealâ ona bunu verdiyse… Önemli olan fizik vücudun teslimini gerçekleştirmektir ve bu teslimden sonra bir gün kişi daimî zikre ulaşacaktır. O zaman ulûl’elbab olacaktır. Daimî zikrin sahipleri; ulûl’elbab’tır. Allahû Tealâ tarif ediyor:

3/ÂLİ İMRÂN-190: İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı).
Muhakkak ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ulûl elbab için elbette âyetler (deliller) vardır.

3/ÂLİ İMRÂN-191: Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).
Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru.


“li ulîl elbâb (ulîl elbâbı) yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim: Ulûl’elbab için ayaktayken de otururken de yan üstü yatarken de hep Allah’ı zikretmek söz konusudur.”

Ulûl’elbab, nefsin Allah’a teslimini içerir. Daha sonra bu kişi daimî zikrin sahibi olduktan sonra o ulûl’elbab makamında ona yer katları gösterilecektir, yerlerin melekûtu. Ne zaman göklerin melekûtu gösterilmeye başlanırsa, bu kişi ihlâs makamının sahibi olmuştur. İhlâs makamının sonu, mutlaka Tövbe-i Nasuh’la tamamlanır ve kişi muhlis olur. Bu, o kişinin nefsini Allah’a teslim ettikten sonra irşad olması mânâsını taşır. Kişi irşad olmuştur. Allahû Tealâ o kişiyi irşad etmiştir. Kişi henüz mürşid olmamıştır. Kendisi irşad olmuştur.

Bundan sonra o kişinin günahları örtülür, sonra sevaba çevrilir, sonra ona salâh nuru verilir. Sonra iradesini Allah Tealâ teslim alır. 4. mertebesi salâh makamının… Ve nihayet Allahû Tealâ o kişinin iradesini teslim aldığı zaman ona; “İrşada memur ve mezun kılındın.” cümlesiyle hitap ederek onu irşad makamının sahibi kılar. Bu, iradenin de Allah’a teslim edildiğinin kesin delilidir.

Bundan 14 asır evvel bütün sahâbe; iradelerini de Allah’a teslim etmişler, hepsi irşad makamının sahibi olmuş. Gerçekten olmuşlar mı? İşte Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesi:

9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ihsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.


“O sabikûn-el evvelîn var ya! Onların bir kısmı ensardandı, bir kısmı muhacirindendi.” Ensar ve muhacirin; Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olanlar. Mekke’den Medine’ye göç edenler; muhacirîn. Medine’dekiler de; ensar yani yardımcılar. Bir de onlara tâbî olan; tâbiîn. Hepsi irşad makamının sahibi olmuşlar. Allah razı olsun.

Benzer konular