Bazen fındık kabuğunu doldurmayacak bir konuda aniden sinirlenip annemi ve çevremde olan insanları kırıyorum. Sonra çok pişman oluyorum. Ama bu huyumdan da bir türlü kurtulamıyorum. Acaba bu konuda benim nasıl davranmam gerekir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Kur’ân-ı Kerim'deki Temel Emirler » Bazen fındık kabuğunu doldurmayacak bir konuda aniden sinirlenip annemi ve çevremde olan insanları kırıyorum. Sonra çok pişman oluyorum. Ama bu huyumdan da bir türlü kurtulamıyorum. Acaba bu konuda benim nasıl davranmam gerekir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bazen fındık kabuğunu doldurmayacak bir konuda aniden sinirlenip annemi ve çevremde olan insanları kırıyorum. Sonra çok pişman oluyorum. Ama bu huyumdan da bir türlü kurtulamıyorum. Acaba bu konuda benim nasıl davranmam gerekir?

Aslında sual “Nasıl davranmam lâzım?” değil; “Ne yapmam lâzımgelir?” tarzında olmalıydı. Biz bu sebeple ikincisinin cevabını veriyoruz. Ne yapması lâzım kardeşimizin? Kardeşimizin; “kardeşimiz” diyorum tâbiiyetini kabul ederek. ‘Tâbîdir.’ diye böyle söylüyorum. Değilse hacet namazını kılıp Allahû Tealâ’dan mürşidini sorması ve o mürşide mutlaka tâbî olması gerekir.

Sevgili kardeşlerim! Görevimiz başka insanların mutluluğunu sağlamaktır. Onların şu veya bu şekilde üzülmesine asla meydan vermemeliyiz. Böyle bir üzüntüye biz asla sebebiyet vermemeliyiz. Bizler bütün insanlara Allah’ın yardımını ulaştırmakla vazifeli olan bir grubuz.

Sevgili kardeşlerim! Konuşan bu devrin imamı. Öyleyse Allahû Tealâ’nın dizaynına dikkatle bakın. Herkes Allah'a ulaşmayı dilemeye mecburdur; Kur’ân-ı Kerim bunu emreder. Herkes mürşidine tâbî olmaya mecburdur; Kur’ân-ı Kerim bunu emreder. Ruhunu, fizik bedenini, nefsini ve iradesini Allah’a teslim etmeye mecburdur; Allahû Tealâ bunu emreder. Ama daha o kişi Allah'a ulaşmayı dilediği andan itibaren 1. kat cennetin sahibidir. Mürşide tâbiiyet 2. kat cennetin sahibi kılar onu. Ruhunu Allah’a ulaştırması 3. kat cennetin sahibi kılar. Böylece fizik vücudun teslimi, nefsin teslimi, muhlis olmak ve iradeyi Allah’a teslim etmek 7. kat cennete kadar onu ulaştırır. Görüyorsunuz ki sevgili kardeşlerim; herşey Allah’ın kanunları altında cereyan ediyor. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de bunları açık ve kesin bir şekilde yazmış. Bu kadar mı? Hayır, İncil’de de yazmış. Bu kadar mı? Hayır, Tevrat’ta da yazmış.

Sevgili kardeşlerim! Bir inceliyoruz Tevrat’ı; 7 safha 4 teslim orada da var. İncil’i inceliyoruz; 7 safha 4 teslim orada da var. Elbette Tevrat’ı da Allah indirdi, İncil’i de Allah indirdi, Kur’ân-ı Kerim’i de Allah indirdi. Nasıl Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir peygamberse Hz. Musa da bir peygamberdir, Hz. İsa da bir peygamberdir. Bunları neden söylüyoruz?

Sevgili kardeşlerim! Başka dînlerin mensuplarına düşman gibi bakmayın. Onlarla dost olmaya çalışın. Onlara bizim dînimizle onların dîninin aslî unsurlarının hep aynı olduğunu anlatmaya çalışın. Dünya sulhu böyle kurulabilir. Başka bir yolu yok sevgili kardeşlerim! Ve Allahû Tealâ savaştan yana değil. Allahû Tealâ barıştan yana, sulh ve sükûndan yana, bütün dünyada sulh ve sükûnun var olmasında yana. Böyle olmasını da istiyor. Öyleyse insanlara deyin ki: “Bakın siz musevisiniz. Biz de müslümanız. Ama biz Kur’ân-ı Kerim’i incelediğimiz zaman orada 7 safha ve 4 teslimi tespit ettik; işte âyetler. Ama sizin kitabınız olan Tevrat’ı da inceledik. 7 safha ve 4 teslimin orada da mevcut olduğunu kesin şekilde tespit etmiş bulunuyoruz. Buyurun, inceleyin.” Hristiyanlara gidip de onlara da aynı şeyi söylerseniz eğer, “İşte sizin kitabınızda 7 safha ve 4 teslim şu âyetlerde oluşuyor. Biz üç kitabın da incelemesini tam olarak yaptık ve neticede de gördük ki; 7 safha ve 4 tane teslim Tevrat’ın da esasını teşkil ediyor, İncil’in de esasını teşkil ediyor ve Kur’ân-ı Kerim’in de esasını teşkil ediyor.” Öyleyse değişen zaman aralıkları içinde (yüzlerce yıl geçmiş aradan ve) ritüeller yani merasimlerde değişiklikler olmuş. Bu değişikliklerin değiştirilmesi gerekmiyor. Allahû Tealâ Tevrat’ı da indirmiş, İncil’i de indirmiş, Kur’ân-ı Kerim’i de indirmiş. Emirlerini de o kitaplarda vermiş. O kitapların her birindeki emirler, o kitabın mensuplarına açık bir şekilde verilen emirlerdir. Bu sebeple ritüellerde yani merasimlerde herkesin kendi kitabına uyması sebebiyle değişiklikler olacaktır. Meselâ biz müslümanlar namaz kılarız. Günde 5 vakit değil, aslında 7 vakittir namaz. Ama 5 vakit kılanlar olur, daha az kılanlar olur. Biz ona karışmayız. Ama görevini tam yapmak isteyenler en az 5 vakit namazı kılmalılar sevgili kardeşlerim! Bütün insanlar için Allahû Tealâ’nın emirleri var. Bu emirleri her grup dîn sahibi yerine getirmek mecburiyetindedir. Şimdi biz müslümanlar; günde aslında 5 vakit namaz kılınır ama bunun esası 7 olmalıdır, Allah’ın her zamanki 7’li sistemine göre.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ istiyor ki; mutlu olun. Mutluluğun en kolay yolu başka insanları mutlu etmektir. Çünkü Allah’ın kanunu şöyle: “Siz her biriniz kime, ne kadar mutluluk ulaştırabilirseniz aynı miktardaki mutluluğu Biz size de yaşatırız.” diyor Allahû Tealâ. O zaman elimizde çok büyük bir imkân yok mu sevgili kardeşlerim? Herkesi mutlu etmeye çalışalım. Onların her birine verdiğimiz mutluluğun toplamını da biz yaşayalım. Mümkün! Herkes için kapılar ardına kadar açık. İnsanları mutlu etmek gibi güzel bir şey var mı sevgili kardeşlerim? Mademki biz onu mutlu edince aynı mutluluğu biz de yaşayacağız, o zaman neden bunu yapmayalım ki? Neden başka insanları üzelim de kendimiz de üzülelim? Onları mutlu edip de biz de her birine verdiğimiz toplamı kadar mutluluğu yaşayacaksak, 10 kişiye ‘A’ kadar mutluluk vermiş olsak biz ’10 A’ kadar mutluluk yaşayacaksak, neden vermeyelim ki bu mutluluğu başkalarına sevgili kardeşlerim? Görülüyor ki; Allahû Tealâ bu kanunları koyarak aslında her birimizin teker teker mutlu olmasını istiyor. Başkalarını ne kadar mutlu edersek; etrafımızda her zaman bir sürü insan vardır. 10 kişiye her gün mutluluk versek ‘A’ kadar biz ’10 A’ kadar mutluluğun sahibi oluruz. Sevgili kardeşlerim! 10 kişiye ‘2A’ kadar mutluluk versek her birine, her birine verdiğimiz mutluluğun 10 katı yani birinci hesaba göre 20 katı biz mutlu oluruz.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ kanunlarını o kadar güzel koymuş ki, her emri; “Başka insanlara mutluluk verin de siz de mutlu olun.” neticesine insanı yaklaştırabilecek özelliklerle dolu.

Sevgili kardeşlerim! Öyleyse hepimizin vazifesi var: başkalarını mutlu etmek. Ve böylece o başka insanlar bir tane olmayacağına göre, sayısını istediğimiz kadar artırabileceğimize göre sayısız bir büyüklükte mutlu olmamız mümkün. Kapılar ardına kadar açık. Yol sizin sevgili kardeşlerim!

Allah razı olsun.

Benzer konular