En’âm 92’deki tek ümmeti bize açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âyetler ve Sırları » En’âm 92’deki tek ümmeti bize açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

En’âm 92’deki tek ümmeti bize açıklar mısınız?

En’âm-92:

6/EN'ÂM-92: Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârakun musaddıkullezî beyne yedeyhi ve li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ, vellezîne yu’minûne bil âhirati yu’minûne bihî ve hum alâ salâtihim yuhâfizûn(yuhâfizûne).
Bu (Kur’ân-ı Kerim), elleri arasındakini tasdik eden ve ahirete ve ona inanan, şehirlerin anası (olan Mekke’de) ve onun etrafında olan kimseleri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır. Onlar, namazlarını muhafaza ederler (devam ederler).


ve hâzâ kitâbun enzelnâhu: Bu kitaptır ki, O'nu indirdik.
mubârekun: Mübarek bir kitaptır.
musaddıkullezî beyne yedeyhi: Kendisinden gelen kitapları, elleri arasındakini tasdik eden.

Yani kimin elleri arasındakini tasdik eden? Hristiyanların.
Kimin tasdik eden? Yahudilerin.

Hem Tevrat’ı hem de İncil’i tasdik ediyor. Onlarında ellerinde bir kısmında İncil var, bir kısmında Tevrat var.

ve li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ: O şehirlerin anası ve onun etrafında olan kişileri uyarman için.
vellezîne yu’minûne bil âhireti: Onlar ki ahirete (insan ruhunun ölmeden evvel Allah’a ulaşmasına) îmân ederler.

Ve onlar O'na (Kur’ân-ı Kerim’e) inanırlar.

ve hum alâ salâtihim yuhâfizûn (yuhâfizûne): Ve onlar namazlarına devam ederler, muhafaza ederler. Aralıksız, tam zamanında bütün namazlarını kılarlar.

Burada açık bir şekilde görülüyor ki, burada  En’âm-92’deki tek ümmeti diyor kardeşimiz.

Kelime kelime bir daha bakalım:

ve hâzâ kitâbun: İşte bu kitaptır.  
enzelnâhu mubârekun: Onu Biz indirdik mübarek olarak.  
musaddıkullezî beyne yedeyhi: Ellerindekileri tasdik etmek üzere, tasdik eden.  
ve li tunzire ummel kurâ: Şehirlerin anasında olan (Mekke’de olan).
ve men havlehâ: Ve onun etrafındakileri kişileri inzar etmen için.
vellezîne yu’minûne bil ahreti: Onlar Allah’a mülâki olmaya inanırlar.
yu’minûne bihî: Ve O'na da, Kitap'a da inanırlar.
ve hum alâ salâtihim yuhâfizûn (yuhâfizûne): Onlar namazlarına devam edenlerdir, namazlarını hâfiz (koruyucu) olanlardır, muhafaza edenlerdir.

En’âm-92’de tek ümmet geçmiyor. Buradaki “ummel kurâ” şehirlerin anası demek. Ümmi den (anneden) geliyor. Ve onların etrafındakileri kişi. Burada tek ümmetten bahis yok. Kardeşimizin ne demek istediği belli olmuyor.

En’âm-92’deki tek ümmeti bize açıklar mısınız?

Onun anladığı standartta bir şey olmalı bu. Bu âyet-i kerimede kimler geçiyor? Mekke halkı geçiyor ve kitap sahipleri geçiyor. Mekke halkının içinde kitap sahipleri var, kitap sahiplerinin içinde de bir kısım (ister Yahudilerin içinde olsun ister Hristiyanların içinde olsun) insanlar Allah’a ulaşmayı diliyorlar. Ve nasıl diğer fırkaların içinde o Allah’a ulaşmayı dileyenler tek bir fırka oluşturuyorsa, hem Mekke halkı içinde, bu Mekke halkının içindeki Hristiyanların içinde ve Yahudilerin içinde o tek ümmeti oluşturan insanlar var. Kardeşimizin ne demek istediği çok anlaşılmıyor ama bu istikamette bir düşüncesi olabilir. Eğer farklı bir şey anlatmak istiyorsa Bize ulaşsın inşaallah. Ama burada sadece bu kadarı çıkıyor konunun.

Bu insanların içinde tek ümmeti oluşturanlar var elbette. 3 usulden bahsediyor. Kitap sahipleri deyince, Hristiyanlar ve Yahudiler ifade ediliyor. Bir de "ummel kurâ"nın içindekiler “ummel kurâ” yani şehirlerin anasındaki içindekiler. Onların arasında da Allah’a ulaşmayı dileyen sahâbe var. Sahâbe, Yahudilerin ve Hristiyanların Allah’a ulaşmayı dileyenleri hepsi tek bir ümmet oluşturuyor.

Âyetteki tek ümmet ile Allah’a kul olmak arasında nasıl bir ilişki vardır?

Şimdi bir defa daha tekrar edelim. Âyette tek ümmet geçmiyor. Tek ümmetten bahis yok. Ama kardeşimizin kalbinde olan budur diye ona cevap veriyoruz.

"Âyetteki tek ümmet ile Allah’a kul olmak arasında nasıl bir ilişki vardır?" sualinin cevabıda:

Kim Allah’a ulaşmayı dilerse dilediği anda Allah’a kul olmuştur. Çünkü o, o anda taguta kul olmaktan kurtulmuştur Allah’a ulaşmayı dilediği anda ve Allah’a kul olmuştur. Taguta kul olmaktan kurtulanlar.

Allahû Tealâ bütün sahâbe için söylüyor zaten. Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesinde:  

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâdi.
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


"Onlar yani sahabe, taguta kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Allah’a kul oldular. Onlara müjdeler vardır. Kullarımı müjdele." diyor.

Sahâbe tek ümmet olarak orada açıkça yer almış.

Kardeşimiz En’âm-92’deki tek ümmetten bahsediyor gene. Onun anladığı istikamette tek ümmetten açık bir şekilde bahsedilmemekle beraber tek ümmeti ifade eden örtülü bir husus var.

Tek ümmet ile Allah’a kul olmak arasında nasıl bir ilişki vardır?

Tek ümmetin içinde olanlar sadece Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. Ve tek ümmet olmak yani Allah’a ulaşmayı dilemek bunun temeli. Sahâbede zaten En’âm-92’de geçen kişiler. Onlar zaten Allah’a (söylediğimiz gibi) kul olmuşlar.

Kul olun emri hangi kullukları içermektedir?

Allahû Tealâ bu âyette kul olmaktan bahsetmiyor. Yani isim olarak geçmiyor kul olmak. Yoksa ahirete inananlar, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e inananlar burada onlar var. “Kul olun” emri burada 1. kulluğu içeriyor, Allah’a ulaşmayı dilemeyi içeriyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V) orada olduğu için, O’na inananlardan bahsediyor 2. kulluğu da içeriyor. Allah’a ulaşmaktan bahsetmiyor sadece 2 kulluk var.

En’âm-92’deki tek ümmet ile Âli İmrân-103’teki Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve fırkalara ayrılmayın ibaresi arasında bir ilişki var mıdır?

3/ÂLİ İMRÂN-103: Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrakû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufratin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne).
Ve hepiniz, Allah’ın ipine sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki ni’metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz. Sonra sizin kalplerinizin arasını birleştirdi, böylece O’nun (Allah’ın) nimeti ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.


va’tasımû bihablillâhi cemîân: Allah’ın ipine sımsıkı sarılın.
ve lâ teferrekû: Ve fırkalara ayrılmayın.
vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen: Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın ki, siz birbirinize düşmandınız.  
fe ellefe beyne kulûbikum: Kalplerinizin arasını birleştirdi.
fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ (ihvânen): Ve O'nun nimeti ile kardeşler kıldı sizi.
ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri: Ve siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız.
fe enkazekum minhâ: Sizi oradan kurtardı.  
kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn (tehtedûne): İşte böylece âyetlerini beyan ediyor ki,  umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.

Benzer konular