İbrâhîm 21-22, A’râf-146-147, Ahzâb-67, 68. âyetleri beraberce düşünüldüğünde iblisin insanların çoğunu beraberce cehenneme götürme vaadini İbrahim-21 ve A’râf-146’da bahsedilen kibirli kimseler vasıtasıyla yerine getirdiğini ve bunların da Ahzâb-67,68’deki devrin küberası ve sadatları olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Sadat ve Kübera » İbrâhîm 21-22, A’râf-146-147, Ahzâb-67, 68. âyetleri beraberce düşünüldüğünde iblisin insanların çoğunu beraberce cehenneme götürme vaadini İbrahim-21 ve A’râf-146’da bahsedilen kibirli kimseler vasıtasıyla yerine getirdiğini ve bunların da Ahzâb-67,68’deki devrin küberası ve sadatları olduğunu söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İbrâhîm 21-22, A’râf-146-147, Ahzâb-67, 68. âyetleri beraberce düşünüldüğünde iblisin insanların çoğunu beraberce cehenneme götürme vaadini İbrahim-21 ve A’râf-146’da bahsedilen kibirli kimseler vasıtasıyla yerine getirdiğini ve bunların da Ahzâb-67,68’deki devrin küberası ve sadatları olduğunu söyleyebilir miyiz?

Kardeşimiz bu konuya geniş açılı spektrumdan yaklaşıyor. Bütün âyetleri beraberce gözden geçirelim inşallah. Suallere tekrar döneceğiz. İbrâhîm 21:

14/İBRÂHÎM-21: Ve berazû lillahi cemîan fe kâled duafâu lillezînestekberû innâ kunnâ lekum tebean fe hel entum mugnûne annâ min azâbillâhi min şey’(şey’in), kâlû lev hedânallâhu le hedeynâkum, sevâun aleynâ e cezi’nâ em sabernâ mâ lenâ min mahîs(mahîsın).
Hepsi Allah’ın huzuruna çıktılar. Ve zayıf (güçsüz) olanlar kibirlenenlere şöyle dediler: “Muhakkak ki; biz size tâbî olduk. Şimdi siz, Allah’ın azabından bir şeyi bizden giderebilir misiniz?” Onlar: “Eğer Allah, bizi hidayete erdirseydi elbette biz de sizi hidayete erdirirdik. Sabretsek de, sabretmesek de bizim için aynıdır. Bizim için kaçacak bir yer yoktur.” dediler.


ve berezû lillahi cemîan: Hepsi Allah’ın huzuruna çıktılar.

"fe kâled duafâu lillezînestekberû innâ kunnâ lekum tebean"

duafâu: Zayıf olanlar.
fe kâled duafâu: Zayıf olanlar o zaman dediler ki.
lillezînestekberû: İstikbar edenlere, kibirlenenlere, tekebbür edenlere.
innâ kunnâ lekum tebean: Muhakkak ki biz size tâbî olduk.
fe hel entum mugnûne annâ min azâbillâhi min şey’(şey’in): Şimdi siz, Allah’ın azabından bir şeyi bizden giderebilir misiniz?
kâlû: Dediler ki.
lev hedânallâhu le hedeynâkum: Eğer Allah, bizi hidayete erdirseydi elbette biz de sizi hidayete erdirirdik.
sevâun aleynâ ecezi’nâ em sabernâ mâ lenâ min mahîs (mahîsın): Sabretsek de, sabretmesek de bizim için aynıdır. Bizim için kaçacak bir yer yoktur.

Kıyâmet gününde cehennemdekilerin hali. İki taraf birbirlerini suçluyor. "Sizin yüzünüzden biz dalâlette kaldık." diyenler. Dikkat edin bir zayıf zümre var, bir de kuvvetli zümre var. Zayıf olanlarla kuvvetliler. Kuvvetliler, kibirliler olarak geçiyor. Kibirliler, büyüklük taslayanlar. Büyüklük taslayanlarla, onlara tâbî olanlar:

“Tâbî olduk biz size. Hadi bakalım biz cehenneme geldik siz de cehenneme geldiniz. Hadi bakalım siz bize Allahû Tealâ’nın azabını giderebilir misiniz? Biz sizin yüzünüzden buraya (cehenneme) geldik.” diyorlar.

Ötekilerin verdiği cevap, “Allah bizi hidayete erdirseydi biz de sizi hidayete erdirirdik.”

Oysa ki Allahû Tealâ’nın hidayete erdirmesi için kişini önce hidayete talip olması lazım. Allah’a ulaşmayı dilemesi lazım. Dilemeden Allahû Tealâ hiç kimseyi hidayete erdirmiyor. Kur’ân-ı Kerim, bu konuyu kesin bir standartta açıklamış.

Ve İbrâhîm 21'ye geliyoruz

14/İBRÂHÎM-22: Ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe vaadekum va’del hakkı ve vaadtukum fe ahleftukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum festecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ entum bi musrihiyy(musrihiyye), innî kefertu bi mâ eşraktumûni min kabl(kablu), innez zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun).
Şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah, size “hak olan vaadini” vaadetti. Ve ben de size vaadettim. Fakat ben, vaadimden döndüm. Ve ben, sizin üzerinizde bir güce (sultanlığa, yaptırım gücüne) sahip değilim. Sadece sizi davet ettim. Böylece siz, bana icabet ettiniz. Artık beni kınamayın! Kendinizi kınayın! Ve ben, sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim yardımcım değilsiniz. Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ettim. Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.”


ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru: Ve şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi.
innallâhe veadekum va’del hakkı: Muhakkak ki Allah, size hak olan vaadini vaadetti.
ve veadtukum: Ve ben de size vaadettim.
fe ahleftukum: Fakat ben, vaadimden caydım.
ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum: Ve ben, sizin üzerinizde bir sultan değildim. Sadece sizi davet ettim.
festecebtum: O zaman siz icabet ettiniz.

"Ben sizi davet ettim siz de benim davetime icabet ettiniz” diyor iblis. Davetimi yerine getirdiniz.

lî: Onun için yani davetime icabet ettiniz.
fe lâ telûmûnî: Beni tel'in etmeyin,
ve lûmû enfusekum: Nefslerini tel'in edin. Beni kınamayın nefslerinizi kınayın.
mâ ene bi musrihikum: Ve ben, sizin yardımcınız değilim.
ve mâ entum bi musrıhıyy (musrıhıyye): Siz de, benim yardımcım değilsiniz. “nasara” kökünden geliyor.
innî kefertu bi mâ eşrektumûni min kabl (kablu): Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı inkâr ettim.
min kabl (kablu): Daha önce de inkâr ettim.
innaz zâlimîne lehum azâbun elîm (elîmun): Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.

İşte İbrâhîm 21 ile İbrâhîm 22. Ne görüyoruz? Bir kibirliler var, kendilerine tâbî olunanlar. Kibirli oldukları için sözlerini karşı tarafa geçiriyorlar. Güçlüler kuvvetliler, ülkenin ileri gelenleri. Ve diğerleri de onlara tâbî olan zayıflar. Tâbî olanların da, kibirlilerinde, kibirlilere tâbî oldukları için zayıfların da cehenneme gittiklerini görüyoruz.

A’râf-146

7/A'RÂF-146: Se asrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîlâ(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).
Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir.


Allahû Tealâ diyor ki: "Onları âyetlerimizden çevireceğiz ki. Onlar yeryüzünde haksız yere kibirlenirler. Bütün âyetleri görseler inanmazlar. İrşad yolunu gördükleri zaman, o yolu yol olarak kabul etmezler. Gayy yolunu gördükleri zaman onu yol olarak kabul ederler, onu yol edinirler, yol ittihaz ederler. Bu onların âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan (âyetlerimizden) gâfil olmaları sebebiyledir."

Allahû Tealâ’nın dizaynı açık ve net olarak geliyor. Allah’ın ayetlerinden gâfil olmaları sebebiyle ki bunlar kibirliler. Dikkat edin, kibirliler kibirleri sebebiyle asla Allah’ın irşad yolunu kabul etmiyorlar. Onlardan birçoğunu gördük bize şöyle söylüyordu:

“Kim benden daha üstünki onun elini öpeyim. En üstün benim.” Öyle diyordu.

Sevgili kardeşlerim, insanların kendilerine paha biçmeleri (değer biçmeleri) ne ölçüde doğru olur ki? Allahû Tealâ’dan bir bildiri almadıkça, Allah ona emrini tebliğ etmedikçe, insanların kendi kendine rütbe vermeleri neyi ifade eder ki? Rütbe Allah’ın katındaki rütbedir. İbrâhîm-22’de de iblis bunları söylüyor. A’râf-146’ya bakıyoruz:

"seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakk"

A’râf-146’da da, Allah'ın irşad yolunu seçmiyorlar gayy yolunu seçiyorlar. Ve A’râf-147:

7/A'RÂF-147: Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhirati habitat a’mâluhum, hel yuczevne illâ mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Ve onlar ki; âyetlerimizi ve ahirete ulaşmayı (hayatta iken ruhun Allah’a ulaşmasını) tekzip ettiler (yalanladılar) ve onların amelleri, heba oldu (boşa gitti). Onlar, yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılır?


vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhireti habitat a’mâluhum: Ve onlar ki, âyetlerimizi tekzib ederler (yalanlarlar)  ve ahireti (insan ruhunun Allah’a ulaşma gününü) yalanlar. Onların amelleri boşa gitmiştir.

"Onlar, yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılır?"

Ve Ahzâb 67:

33/AHZÂB-67: Ve kâlû rabbenâ innâ ata’nâ sâdetenâ ve kuberâenâ fe edallûnâs sebîl(sebîlâ).
Ve cehennemde olanlar derler ki: “Yarabbi, muhakkak ki biz, sâdatlarımıza (dînde ileri gidenlerimize) ve küberamıza (büyüklerimize) itaat ettik. Ve böylece Senin yolundan (Sıratı Mustakîmi’nden) saptırdılar.”


Ve cehennemde olanlar derler ki: “Yarabbi, muhakkak ki biz, devrin sâdatlarına (sâdatlarımıza) itaat ettik ve küberasına. Sâdatlarımıza, bizi her konuda temsil edenlere, her konunun ileri gelenlerine itaat ettik. Ve "kuberâenâ" büyüklerimize itaat ettik. Büyüklerinde kim olduğu belli kendilerine tâbî olunan sâdatların da kim olduğu belli.

"fe edallûnes sebîl(sebîlâ): Ve senin sebilinden saptık. Sıratı Mustakîmi’nden saptık." diyorlar.

Ahzâb 68:

33/AHZÂB-68: Rabbenâ âtihim dı’feyni minel azâbi vel’anhum la’nen kebîrâ( kebîran).
“Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle lânetle.”


Şimdi sualerine geliyoruz:

İbrâhîm 21-22, A’râf-146-147, Ahzâb-67, 68. âyetleri beraberce düşünüldüğünde iblisin insanların çoğunu beraberce cehenneme götürme vaadini İbrahim-21 ve A’raf-146’da bahsedilen kibirli kimseler vasıtasıyla yerine getirdiğini ve bunların da Ahzab-67,68’deki devrin küberası ve sadatları olduğunu söyleyebilir miyiz?
 
Aynen öyle. A’râf-146'da da kibirliler var, Ahzâb-67, 68'de de kibirliler var. Bu kibirliler, büyüklerle birlikte devrin ileri gelenleri sâdatları. Bir devrin büyükleri bir de her konunun ileri gelenleri. Öyleyse evet, o kibirli kimseler vasıtasıyla yerine getiriyor.

"Bunların da Ahzâb-67, 68’deki devrin küberası ve sadatları olduğunu söyleyebilir miyiz?" diyor.

Evet bunlar devrin küberası ve sâdatları.

Sevgili kardeşlerim can dostlarım gönül dostlarım. Burada muhtevaya baktığımız zaman Allah’a çok şükretmemiz hamd etmemiz lazım ki, Allahû Tealâ bu âyetleri indirmiş. Kimin ne yaptığını hep söylemiş. Nerede bir kibirli insan varsa, gururlu insan varsa, ağzından burnundan kıl aldırmayan bir insan varsa, alay etmeye çalışan, bunu da başardığı kanısında olan bir insan varsa, onlar kibirliler ve sâdatlardır. Dikkat edin burda ki sâdatlar, tasavvufun sâdatları değil. Bunlar insanı cehenneme ulaştıran sâdatlar.

Sevgili kardeşlerim can dostlarım gönül dostlarım, Allah’a sonsuz hamd ve şükrediyoruz.

Benzer konular